OSMAN HAMDİ BEY VE MARIA CALLAS PERA MÜZESİNDE
Osman Hamdi Bey ve Maria Callas Pera Müzesi'nde buluşuyor.
Mimar Achille Manoussos tarafindan 1893 yılında İstanbul’un en gözde yeri olan Pera’da inşa edilen Bristol Oteli’nin binası 6 yıldır Pera Müzesi olarak sanatseverlere hizmet veriyor. Müzede, Suna Kıraç’ın Kütahya Çini ve Seramikleri, İnan Kıraç’ın Anadolu ağırlık ve ölçüleri koleksiyonu ile her ikisinin “ortak sevdası” olan oryantalist resim koleksiyonlarından örnekler sergileniyor. Osman Hamdi Bey’e ait “Kaplumbağa Terbiyecisi”ni de Maria Callas’ın piyanosu da bu müzede görmek mümkün. Ses getiren önemli sergiler de düzenleyen Pera Müzesi, bugünlerde Gelman Koleksiyonu’ndan Frida Kahlo ve Diego Rivera sergisine ev sahipliği yapıyor. 20. yüzyıl sanatının dünyadaki en çarpıcı figürlerinden Kahlo ve Rivera, 20 Mart’a kadar Pera Müzesi’nde sanatseverlerle buluşacak.
Suna ve İnan Kıraç Vakfı Kültür ve Sanat İşletmesi Genel Müdürü Özalp Birol, Pera Müzesi’nin bulunduğu yerdeki Bristol Oteli’nin 1970’lere kadar hizmet verdiğini, daha sonra binanın sahiplerinin değiştiğini ve özel bir bankanın genel müdürlük binası olduğunu anlatıyor. Özel bankanın ekonomik sıkıntıya düştüğünü fona devredildiğini ifade eden Birol, sonraki gelişmeleri şöyle dile getiriyor:
“O dönemde Suna-İnan Kıraç Vakfı’nın kuruluş çalışmaları içindeydik. Kurucularımız Suna-İnan Kıraç ve kızları İpek Kıraç, müze olarak hizmet vermek üzere uygun bulunan bu binayı 2002’de satın aldılar. Yaklaşan İstanbul depremi göz önüne alındığında binanın ciddi statik sorunları olduğunu gördük. Yıkılmış eski binanın yerine dikilmiş olan yeni binayı da yıktık. Ama binanın ön yüzünü koruduk. Arkaya güçlü bir bina inşa ettik. Özgün ön yüzle yeni ve güçlü binayı birleştirdik. Haziran 2005’te de Pera Müzesi’nin kapılarını sanatseverlere açtık.”
İnan Kıraç’ın merakı
Birol, müzenin birinci katında bulunan Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri koleksiyonunda 8 bin 500 obje bulunduğuna dikkat çekiyor. Daha çok arkeolojik eksenli olan bu koleksiyonun İnan Kıraç’ın girişimleri ve merakı sayesinde toplandığını belirten Birol, şu ayrıntıları aktarıyor:
“Koleksiyon, erken dönem klasik öncesi çağlardan başlayıp cumhuriyetin ilk yıllarına kadar ilerleyen zaman diliminde Anadolu toprakları üzerinde bir şekilde kullanılmış tüm ağırlık ve ölçülerden örnekleri bünyesinde bulunduruyor. 8 bin 500 parçalık koleksiyonun 890 parçasını şu an sergiliyoruz. British Museum’un ağırlık ve ölçü koleksiyonlarının sorumlusunu davet etmiştik. Koleksiyonun şimdiye kadar gördüğü en kapsamlı en geniş koleksiyon olduğunu söyledi. ‘Büyük ihtimalle de dünyada bir numaradır’ dedi.”
Ermeni ve Müslüman din adamı kol kola
Aynı katta Suna Kıraç’ın özel koleksiyonu olan Kütahya Çini ve Seramekleri de sergileniyor. Yaklaşık 400’e yakın parçadan oluşan etnografik koleksiyon hakkında bilgi veren Birol şöyle konuşuyor:
“18. yüzyıldan başlayıp 20. yüzyıl başına uzanan dönemde ağırlıklı olarak Ermeni ustalar ve onların el verdiği Osmanlı ustalar tarafından yapılmış eserler var. Gündelik yaşamdan kesitlerin tabak ve sürahilere işlendiğini görüyorsunuz. Naif, primitif folklorik resim örnekleri bunlar aynı zamanda. 18. yüzyıldan kalma bir sürahinin üzerinde Ermeni din adamı ile Müslüman din adamanı kolkola görmek mümkün.”
Oryantalist resimlerle Osmanlı’da yaşam
Pera Müzesi’nin en ilgi çeken bölümü olan oryantalist resim koleksiyonu; bu koleksiyona bağışları ile büyük katkı sağlayan Sevgi-Erdoğan Gönül adını taşıyan galerinin bulunduğu üçüncü katta sergileniyor. Galeriye girer girmez sizi Osman Hamdi Bey’in “Kaplumbağa Terbiyecisi” karşılıyor. 350’nin üzerinde resmin yer aldığı koleksiyondan 42 tanesi şu an ev hayatından, sosyal hayata oradan da panoromik görüntülere geçerek dönemin İstanbul’una odaklanıyor. Özalp Birol, bu resim koleksiyonunun 1980’li yıllardan itibaren Kıraç ailesi tarafından toplanmaya başlandığını ve daha sonra vakfa bağışlandığını anlatıyor.
Birol, “Koleksiyonda, yabancı sanatçıların Türk kılığı içindeki yabancıları resmetmesinden oluşan resimler de var. Bu sanatçıların kendilerine anlatılan hikayelerden ya da gravürlerden esinlenerek yaptıkları biraz kopya biraz imgeleme dayanan resimler de var. Örneğin, ressam Jean Baptiste Van Mour, dönemin İngiliz elçisinin eşi Lady Montagu ile yakın arkadaş. Lady Montagu hareme girip çıkıyor ve oradaki manzarayı Van Mour’a aktarıyor” diyor.
Octet projesi
Sadece klasik, etnografik ve arkeolojik eserlere odaklanmadıklarını ifade eden Birol, müze açılır açılmaz 35 yaşın altındaki Türk sanatçıların yapıtlarından oluşan “Genç açılım” sergisini açarak genç ve çağdaş sanatçılara destek olacaklarının mesajını da verdiklerini söylüyor. Birol, her yıl yaz döneminde sanat eğitimi veren okullarla çağdaş sanat sergileri açtıklarını dile getirerek “Bugüne dek Marmara Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ile sergiler açtık” diyor.
Callas’ın piyanosu
Özalp Birol, müzenin her katından farklı kültürel zevkler alınabileceğini ifade ederek girişteki kafe bölümünde yer alan piyanonun hikayesini de şöyle anlatıyor:
“Kafenin ortasındaki piyano, Maria Callas’ın 1900’lerde İstanbul’da verdiği konserde kullandığı piyano. Callas, o piyanoyu hocası olan Elvira de Hidalgo’ya vermiş. Hidalgo da Ankara’ya getirmiş. Mordo Dinar’ın eline geçmiş piyano. Mordo Bey, İnan Bey’e bağışlamak istedi ama İnan Kıraç bedelini ödeyerek piyanoyu aldı ve vakfa bağışladı. Üstündeki kitap da Yiğit Okur’un bu piyanonun hikayesine odaklanarak yazdığı ‘Piyano’ kitabının ilk nüshası.”
Sanatsal Haber 11.01.2011
|
|
|