‘YER ALTI’NDA BİR FOTOĞRAFCI
Patti Smith ve Robert Mapplethorpe. Bu iki efsane, şimdi de Patti Smith'in "Çoluk Çocuk" ismiyle Türkçeye çevrilen kitabı ve Mapplethorpe'un Galeri Nev'deki sergisiyle yeniden bir araya geliyor. Önemli bir bölümü portreler ve otoportrelerden oluşan sergide Mapplethorpe'un otoportreleri ve 'ilk modeli Patti'nin portreleri de yer alıyor.
Punk rock efsanesi Patti Smith ve 20. yüzyılın önemli Amerikalı fotoğraf sanatçılarından Robert Mapplethorpe. Yolları 1967’nin yazında ‘tesadüfen’ kesişen bu iki efsane, şimdi de Patti Smith’in “Çoluk Çocuk” ismiyle Domingo Yayınları’nca Türkçeye çevrilen kitabı ve Robert Mapplethorpe’un Galeri Nev’de açılan “Desired” (Arzulanan) sergisiyle yeniden bir araya geliyor. Smith’in Mapplethorpe’un 89’daki ölümünden sonra yazdığı 2010 National Book ödüllü kitabı “Çoluk Çocuk”ta onları bir arada tutan pek çok tesadüfü ve iki sevgili/dostun yaşamlarından izleri bulmak mümkün.
Smith ve Mapplethorpe, 70’lerin New York’unda birbirlerini kolladıkları, ardından önemli birer sanatçıya dönüştükleri o yıllarda henüz yirmili yaşlarının başındaydılar. Dönemin New York’unda sanatçılar arasında bir efsaneye dönüşen ve “büyülü” günlerin geçtiği Chelsea Otel’de yaşadılar. Pratt Institute’de öğrenciyken daha çok dergilerden kestiği fotoğraflarla kolajlar yapan Robert’a kendi fotoğraflarını çekmesi gerektiğini söylüyordu Patti. 1970’te fotoğraf çekmeye başlayan Robert’ın ilk modeli de Patti Smith’ti. İkincisi ise kendisi... Yaşam onları farklı yollara sürüklese de 1989’da Mapplethorpe’un AIDS’ten ölümüne kadar söz verdikleri gibi hiç kopmamışlardı.
Otoportreleri de sergide
1960’lı yılların sonunda Amerika’da yaşanan politik, ekonomik sorunlar ve değişimler, ırkçılık, AIDS ve homoseksüellik Mapplethorpe’un işlerini derinden etkiledi. 1980’lerde özellikle erkek ve kadın nüleri, çiçek ve sanatçı portreleri fotoğrafladı. Müzisyenler, porno film yıldızları ve yeraltı sado-mazo üyelerinden oluşan gruplar sanatı için ilgi alanıydı: “Robert röntgenci değildi. Her zaman söylediği şuydu; Sado-mazo merakından kaynaklanan işlerine bilfiil dahil olması gerekiyordu. Ve bu fotoğrafları çekme amacı ne sansasyondu ne de sado-mazo’nun toplumca kabullenilmesine yardımcı olmaktı. Kabullenilmesi gerektiğini düşünmüyordu; ona göre, yeraltı dünyası herkese göre değildi” diyor kitabında Patti.
Robert Mapplethorpe Vakfı işbirliği ve Paul Mc Millen küratörlüğünde hazırlanan sergide sanatçının farklı dönemlerinden 26 eseri yer alıyor. Önemli bir bölümü portreler ve otoportrelerden oluşan sergide Mapplethorpe’un dört otoportresinin arasında hastalığı dönemine denk gelen 1988 tarihli iki eseri de yer alıyor. Portreler arasında serginin en eski eseri 1977 tarihli Diane de Beauvau, Louise Bourgeois, Isabella Rossini, Laurie Anderson ve “ilk modeli Patti Smith”in dört portresi de yer alıyor.
Arzu sorgusu
Marjinal ve sıradışı kişileri fotoğraflayan Mappletrophe, elbette muhafazakâr sağ kanadın tepkisini çekiyordu o dönem. Öyle ki, bir sergisi yüzünden Cincinnati Modern Sanatlar Merkezi Müdürü Dennis Barrie hakkında müstehcenliğe teşvik etme suçundan dava bile açılmıştı. Galeri Nev’in yöneticisi Haldun Dostoğlu Mapplethorpe’u sisteme başkaldıran bir sanatçı olarak tanımlıyor: “60’lar, 70’ler Amerika’da başkaldırının, muhalefetin yeşerdiği yıllar. Mapplethorpe da bu başkaldırının, sisteme direnmenin içinde yer aldı. Eserlerinin tümüne bakıldığında bu başkaldırıyı görmek mümkün. 70’lerin özgürlükçü ortamında eserleri tabii ki benimsendi ama sistem benimsedi mi o tartışılır” diyor.
Mc Millan’a göre ise “Arzulanan: Mapplethorpe” başlığı AIDS salgını hakkında bir farkındalık yaratma misyonu üstlenen Mapplethorpe Vakfı ile birlikte oluşturulan sergiye verilebilecek kaçınılmaz bir başlık: “AIDS zamanında arzu, hippilerin 70’lerin alaycı nesli haline geldiği dönemde arzu, eşcinsel dünyasının artık kendini saklamaya ihtiyaç duymadığı bir zamanda arzu... Arzu hiçbir zaman bu denli sorgulanmamıştı” diyor. (Sergi, 12 Şubat’a kadar Galeri Nev Mısır Apartmanı’nda)
Cumhuriyet 23.01.2011
|
|
|