ÜN GETİREN HIRSIZLIK
'Mona Lisa' 1911'de Louvre'dan çalınınca, polis 6 bin 500 fotoğrafını Paris sokaklarında dağıttı. Avrupa'nın önde gelen gazeteleri resmin röprodüksiyonunu basarak hırsızlığa geniş yer ayırdı. Tabloya ilişkin sayısız 'hikâye' yayımlandı. Çok geçmeden, o güne kadar tablodan haberi bile olmayan milyonlarca insan 'Mona Lisa uzmanı' oldu çıktı.
Bundan tam 100 yıl önce, 21 Ağustos 1911’de, Leonardo da Vinci’nin “Mona Lisa” ya da “La Gioconda” adlı tablosu Louvre Müzesi’nden çalınmıştı. İtalyan ressam ve dekoratör Vincenzo Perruggia, 21 Ağustos 1911 günü, Louvre Müzesi’nde bütün gece saklandığı dolaptan dışarı süzülmüş, “Mona Lisa”yı çerçevesinden çıkarıp kimseye görünmeden müzeden ayrılmıştı.
Leonardo’nun, bir ipek tüccarının karısının portresi olduğu sanılan bu başyapıtının ortadan kaybolduğunu 24 saat boyunca hiç kimse fark etmedi. Müze bakıma girmiş olduğu için, herkes tablonun fotoğrafı çekilmek ya da temizlenmek üzere kaldırıldığını sanmıştı.
The Guardian gazetesinden Laura Cumming, bu hırsızlığın, “Mona Lisa”yı dünya çapında üne kavuşturduğunu ileri sürüyor. Fransız polisi, hırsızlığın hemen ardından, tablonun 6 bin 500 fotoğrafını Paris sokaklarında dağıtmış. Avrupa’nın tüm önemli gazeteleri, resmin röprodüksiyonunu da basarak hırsızlık haberine geniş yer ayırmış.
Tabloya ilişkin sayısız “hikâye” yayımlanmış gazetelerde; Leonardo’nun, portresini yaptığı kadına âşık olduğu bile ileri sürülmüş. Böylece, o güne kadar “Mona Lisa”nın adını bile duymamış, Louvre’a gidip tabloyu görme olanağını hiçbir zaman bulamayacak milyonlarca insan, Leonardo’nun çalınan yapıtı konusunda “uzman kesilecek” kadar bilgi sahibi olmuş.
Bu arada, hırsızlıkla ilgili sayısız söylenti çıkmış. Kimileri, Picasso’dan kuşkulanacak kadar ileri gitmişler. Şair Apollinaire bile sorguya çekilmiş. Bazıları resmin İsviçre ya da Arjantin’de olduğunu ileri sürmüşler. Bazıları da, ünlü bir sanat koleksiyoncusu olan ABD’li banker ve sanayici J. P. Morgan’ın konağının duvarını süslediğini…
Ne var ki, aradan geçen iki yıla yakın süre boyunca “Mona Lisa” Paris’ten hiç ayrılmamış. Ta ki, tabloyu çalan Vincenzo Perruggia, 1913 Aralık’ında sanat taciri Alfred Geri ile buluşmak üzere Floransa’ya gidinceye kadar. Satılması nerdeyse olanaksız “rehine”yi nakit karşılığında elinden çıkarmak için…
Geri ile Albergo Tripoli Oteli’nde buluşmuşlar. Geri, yanında, Uffizi Galerisi’nin müdürünü de getirmiş. “Mona Lisa”, Perruggia’nın getirdiği sandığın gizli bölmesinden çıkarılmış. Ve Geri ile Uffizi’nin müdürü tablonun gerçek olduğunu belirler belirlemez polise haber vermişler. Bu tarihsel olayın gerçekleştiği Albergo Tripoli Oteli’nin adının çok geçmeden Hotel La Gioconda olarak değiştirildiğini söylemek bile gereksiz.
Sonradan, Perruggia’nın, “Mona Lisa”yı ilk başta bir dolaba koyduğu, daha sonra mutfaktaki sobanın altına sakladığı, sonunda da bir sandığın gizli bölmesine yerleştirdiği anlaşılmış. Bir süre şöminenin üstüne tablonun bir kartpostalını iliştirmiş. Geri’ye yazdığı mektubu ise “Leonardo Vincenzo” diye imzalamış.
Perruggia, mahkemedeki savunmasında, “Mona Lisa”yı “yurtsever bir amaç uğruna” çaldığını, başyapıtı anayurduna geri getirmek istediğini söylediğinde, İtalyan basını bu savunma karşısında “çok duygulanmış”; hırsızın sözlerine geniş yer ayırmışlar. Ama jüri o kadar etkilenmemiş olacak ki, 1914’te Perruggia’yı 12 ay hapis cezasına çarptırmış. “Mona Lisa” da, İtalya’nın pek çok kentini kapsayan bir “zafer turu” attıktan sonra Louvre Müzesi’ne geri dönmüş. Laura Cumming’e bakılırsa, bugün kurşun geçirmez bir cam mahfazanın içinde on binlerce hayranına gülümseyen “Mona Lisa”, dünya çapındaki ününü bu hırsızlığa borçlu…
Cumhuriyet 8.08.2011
|
|
|