BELGESELİN GERÇEK ÖTESİ GÜCÜ
64. Locarno Film Festivali'nden izlenimler...
Locarno- Film festivalleri, güncel yaşam içinde açılan kısa parantezlerdir. Olağan dışı bir olay yaşanmadıkça, bu yapay ortamda gerçek dünya kolayca unutulur... Bu yıl Cannes Festivali akvaryumunu, IMF Başkanı’nın cinsel şiddet suçlamasıyla New York’ta tutuklanması dalgalandırmıştı. Locarno’nun gündeminde ise küresel ekonomik kriz var; daha yerel bir ölçekte de Mısır’daki demokratikleşme süreci...
Daha açılış gecesi, televizyon ekranlarında, devrik başkan Mübarek’in Kahire’deki mahkeme salonuna bembeyaz bir yatak içinde getirilmesini izliyorduk. Locarno’ya her yıl gelen Mısırlı eleştirmenin ne düşündüğünü öğrenmek kolay değil. Kaçamak cevaplar verip, “Bize Türkiye’yi model gösteriyorlar” diyerek konuyu saptırmaya çalışıyor. “Türklerin yarısından fazlası o modeli istemiyor ama” diyerek diyaloğu sıcak tutmaya çalışmam da sonuç vermiyor.
Belgesel sinemaya önemli bir yer ayıran festivalin programında, İtalyan yönetmen Stefano Savona’nın geçen kış Mısır’da yaşanan başkaldırının sıcak görüntülerinden kotardığı “Tahrir, Kurtuluş Meydanı” adlı filmin basın gösterisini izlemeye bile gelmiyor, Mısırlı yaşlı gazeteci... “Kürdistan’da Bahar” (2006) adlı ilk belgeseliyle ödüller kazanan, arkeolog Savona, yeni filminde, dikkatli ve özenli yaklaşımıyla, sözü Tahrir Meydanı’ndaki Mısırlılara bırakıyor. Soru bile yöneltmiyor; süreci politik düzeyde açıklamaya çalışmıyor. Mısırlıların eylemlerini, yaşadıklarını görüntülüyor.
İsviçre sinemasının sağlam bir belgeselci geleneği var. Altın Leopar adayı Fernand Melgar, “Özel Uçak” ile belgesellerin gerçekler ötesi gücüne çarpıcı bir örnek getirmeyi başarmış. Sığınma hakkı isteyen kaçak yabancıların, hukuki süreç sonuçlanana dek aylarca, hatta yıllarca özel tutuklama merkezlerinde, oturma izinleri olan eşlerinden ve çocuklarından ayrı yaşamak zorunda bırakılmaları gerisindeki dramı günlük yaşamlarının akışı içinde görüntülüyor.
Ve son aşamada, sınır dışı edilme kararı çıktığında, uçaklara elleri kelepçeli, ayakları ve kolları bağlı olarak bindirilmelerinin barbarlık olduğunu, duygu sömürüsü yapmadan, hem de bu operasyonlardan birinde, Afrikalı bir yabancının nefes alamayıp boğularak ölmüş olduğu gerçeğini de göstererek yüzümüze vuruyor...
Cumhuriyet 11.08.2011
|
|
|