EĞİTİMCİ YAZAR MİRKAN BARAN’DAN ‘BEN PARAYA TAP(M)IYORUM’
İlk kitabı;
BEN PARAYA TAP(M)IYORUM
Kitabın çıkış noktası "yeri geldiğinde düşünce ve davranışlarıyla melekleri bile geride bırakabilecek, fakat aynı zamanda yine düşünce ve davranışlarıyla şeytana bile rahmet okutacak" insandan gelmekte.
Kitabın başlığı, her ne kadar BEN PARAYA TAP(M)IYORUM olsa da, genel çerçevede gözlemlendiğinde "Batı dünyasının bize yıllardır kasıtlı bir şekilde empoze etmeye çalıştığı modernizm veyahut globalleşme" eleştirisinin daha ağır bastığı görülecektir. Siz hiç, globalleşmenin "neden Batılı, neden Hristiyan ve neden liberal" olduğunu sorguladınız mı? Bizim toplumuz da dahil olmak üzere, yeryüzünün yüzde 75’i Doğulu milletlerden oluşmaktadır. İşte, Globalleşme denilen şey de, tam budur ; yani yüzde 25 Batılının, yüzde 75 Doğuluya nasıl hükmedeceği konusudur.Tabi bu modernleşmenin en temelinde de insanın zayıf noktalarından biri olan aç gözlülüğü yani hep kazanma, daha çok kazanma, para yatmaktadır. Diğer bir husus da, kültürleşmedir, yani özgürlük adı altında, sapkın his ve heveslerin fikir suretine büründürülüp, saygı duyulmasını beklemektir.
Toplumlar Parayla Başkalaşıyor
17 yy. Aydınlanma Felsefesi ile "Evet, dünyayı Tanrı yaratmıştır ama artık dizginler insanların ellerindedir" fikrine(!) kendini ikna eden Batı dünyası, sınırlı güç ve sınırlı aklıyla "temellerini kazarak" yok oluşunu hızlandırmıştır. Evet, teknolojik olarak ilerledik; yatlarımız, katlarımız, uçaklarımız, yüksek binalarımız var. Ama insana Batı tarafından empoze edilen, materyalist düşünce hep kazanma hep daha iyiyi elde etme, daha çok özgürleşme(!) hırsı insanın sonunu hazırlamaktadır. Tabi bu yapılırken de para kullanılacaktı ve öyle de oldu. Toplumlar parayla "başkalaştı", gelişim göstermedi. Çünkü gelişme özüne sadık kalınarak gerçekleşir; Başkalaşmada ise, adı üstünde her şeyinizden sıyrılarak "başkası" olursunuz.
"Para ile saat satın alınabilir ama zaman satın alınamaz
Para ile yatak satın alınabilir ama uyku satın alınamaz
Para ile kitap satın alınabilir ama bilim satın alınamaz
Para ile hastane satın alınabilir ama sağlık satın alınamaz
Para ile rütbe, mevki satın alınabilir ama saygı satın alınamaz
Para ile kan satın alınabilir ama hayat alınamaz
Para ile seks satın alınabilir ama sevgi satın alınamaz
"
Bir diğer kitap ise; EĞİTİM NEDEN ŞART
Kitabın Çıkış noktası hakkında;
Bu kitap formal eğitimin -planlı ve amaçlı olarak eğitim yuvalarında verilen eğitimin- eleştirisiyle ilgili değildir, bu kitabın amacı informal eğitimi -resmi ya da kurumsal olmayan ve hayatın kendisini içeren eğitimi- olumlu ve olumsuz yönleriyle ele almaktır. Okul ve benzeri eğitim yuvalarında verilen eğitimin sonuçları, daha çok verisel olarak ele alınabilir; yani sayılar üzerinden bireyler başarılı ya da başarısız olarak sınıflandırılabilir. Fakat informal eğitim boyutunda, alınan eğitimlerin hayata entegrasyonu ve bunun davranışlar üzerinde gözlemlenmesi daha çok önemlidir.
Örneğin, (gerek ülkemizde gerekse dünya genelinde), boşanmak olumsuz bir davranış olarak kabul görürken, en çok boşanma oranları neden eğitim seviyesi yüksek kabul edilen kişiler arasında bu kadar yüksek? Neden, eğitimli ailelerin çocukları daha çok mutsuz ve daha çok bencil? Başarılı bir öğrenim hayatından sonra, nice zorlu aşamaları geçerek akademik kariyer sahibi olan bir akademisyen, nasıl olur da, koltuğa oturunca bilim üretmez ve arabasını, evini değiştirmek, daha fazla gelir elde etmek için öğrencileri dersinden bırakır ve yaz okulunda ekstra ücret karşılığında ders verir (Birkaç, Doğu Avrupa ülkesinde, üniversite öğrencileri, hocalarının tacizlerinden bıkıp eylem yapmışlardı geçen yıl)? Aynı şekilde, bir bilim adamı, bilgisini nasıl olur da insanlığı tek seferde yok edebilecek silahları üretebilmek için kullanır? Yine, bir devlet adamı, nasıl olur da halkı açlıktan kırılırken, kendisi lüks bir yaşam sürer ve ülkenin tüm kaynaklarını sömürür? Dünyanın en modern ülkeleri olduğunu iddia edenler, nasıl olur da binlerce insanı gözünü kırpmadan –demokrasi adına- öldürebilirler? Eski uygarlıklara nazaran, eğitim-öğretim adına her şeyimiz var, eğitim seviyemiz çok ileride; bilim sayesinde teknoloji zirve noktasında… Fakat -mademki eğitim o kadar iyi bir şey- neden o zaman bu insanlar bu kadar kötü ve eskiye nazaran daha mutsuz ve karamsarlar? Bu ve bunun gibi yüzlerce olumsuz örneği saymak mümkün.
Hayatın, olumsuz olan neresine el atsanız, göreceksiniz ki kaynağında hep eğitimden kaynaklanan bir sebep var. İşte bu nedenle, karşımıza öncelikle “acaba bu eğitim gerçekten iyi bir şey değil mi yoksa aslında iyi bir şey de biz insanlar mı kötüyüz? Sorusu çıkıyor. Eğitimden kasıt nedir? Eğitim, sadece eğitim yuvalarında mı olur? Bireyler, eğitiliyor mu, yoksa öğretiliyor mu? Sadece okullarda verilen eğitimle bireyin topluma kazandırılması mümkün mü? Ailenin, okulun, çevrenin (hem sosyal hem fiziki çevre), toplumun, televizyonun, internetin ve benzeri unsurların eğitimdeki rolü nedir? Hepsinden önemlisi, Dünya ve Türkiye özelinde eğitim neden şarttır?
Eğitimci-Yazar Mirkan BARAN hakkında Biyografi;
Güzel Anadolu'nun çeşitli coğrafyalarında uzun yıllar "Anadoluyu yaşayan" biri olarak , çeşitli vesilelerle Amerika'da uzun süre bulunan yazar, toplumsal gözlemlerine ve tecrübelerine dayanarak, eleştirel bakış yoluyla, Doğu ve Batı kültürlerine ilişkin fikirlerini içeren eserler yayınlamaktadır. Eserlerinde, Modernizmin, sadece Anadolu insanı üzerinde değil, yeryüzündeki tüm insanlar üzerindeki olumlu ve olumsuz etkilerini anlatan "insan" temelli öğeler ağırlık basmaktadır. Örneğin, kendi ifadeleriyle, globalleşme denilen algının "neden sadece Batılı, neden Hristiyan ve neden Liberal olduğu" sorusu, yazarın eserlerinde cevabını en çok aradığı sorulardan biridir. "İnsana, sadece insan olduğu için değer veren", "Yaratılanı Yaradan'dan ötürü seven" bir anlayışa sahip olan yazar, insanın yeri geldiğinde meleklerden bile üstün olabileceğinin, fakat bazı insanların bazı davranışlarıyla şeytana bile rahmet okutacağının altını eserlerinde önemle çizmektedir.
Anadolu'nun ismi haritalarda bile olmayan bir köyünde doğduktan sonra, çok başarılı bir eğitim hayatının ardından, Ortadoğu Teknik Üniversitesi'ni bitirdikten sonra, insanlara ve insanlığa bir nebze olsun katkıda bulunabilmek amacıyla, öğretmenliği seçen yazar, halen vazifesini ifa etmekle beraber Felsefe ve Mantık alanında yükseklisans eğitimi almaktadır. Mirkan Baran, Siyaset, Sosyoloji ve Felsefe üzerinde uzun süren çalışmalar ve deneyimler sonucu, daha çok toplumsal sorunlar ve algılar üzerinde eserler yazıp, algının, olgunun önüne geçmesini engelleme çabası doğrultusunda yazarlığa adım atmıştır.
Eserlerini "çok mal haramsız, çok söz yalansız olmaz" düsturundan yola çıkarak, herkesin sıkılmadan okuyup anlayacağı bir şekilde, zihinleri bulandırmadan, kısa ve öz bir üslupla yazmaktadır. İlk kitabı "Ben Paraya Tap(m)ıyorum" ile, yüzyılın son tanrısı para ve modernizm üzerine müthiş tespitleri oldukça dikkat çeken yazarımız, "Eğitim (neden) Şart" adlı kitabıyla toplum genelinde, "eğitim şart" söyleminin gerekliliğini eleştirel ve trajikomik bir yolla anlatarak günümüzün "plaza" yazarlarından değil, fakat "halkın içinden bir yazar" olduğunu bir kez daha göstermiştir, her ne kadar söyleşilerinde büyük bir yazar olma amacı ve kaygısı taşımadığını, ve tek amacının insanlara, "insana ve insanlığa dair birşeyler" öğretmek olduğunu belirtse de……
http://www.mirkanbaran.com
SH 19.09.2011
|
|
|