BİR BİLANÇO SERGİSİ
'Türkiye'de Baskıresme Bakmak' sergisi, bu alandaki son 50 yıllık üretimi bir araya getirerek bir anlamda tarihsel envanterini çıkarıyor.
Anadolu Üniversitesi, baskıresmin Türkiye’deki son 50 yıllık birikimini yansıttığı bir sergiyi izleyicilerle buluşturuyor. ‘Türkiye’de Baskıresme Bakmak’ başlıklı sergi, 1960’lardan günümüze farklı kuşakların ürettiği baskıresimleri bir araya getirerek görülmesini ve tartışılmasını hedefliyor. Bu yıllara ait bir bilanço da sayılabilecek sergi, kuşaklararası farklılığın yol açtığı değişimi karşılaştırmalı olarak okuma olanağı sunuyor.
Türkiye’de baskıresmin geçmişi daha eskilere uzansa bile esas olarak 1936’da Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ne davet edilen Léopold Lévy’yle başlatılır. Sergide bir eseri de bulunan Lévy, o günlere kadar sanat dışı amaçlarla kullanılan baskıresmi, ilk kez akademi öğrencilerine tanıttı ve çalışmalarını sağladı. Bu tarihlerde gerek Akademi’de gerekse Gazi Eğitim Enstitüsü’nde baskıresmi tanıyıp mezun olan gençler, yurtdışında bu alanda uzmanlık eğitimi aldılar. Bu sanatçıların yurda dönmesiyle de, hem altyapı çalışmaları hem de dikkate değer yapıtların üretildiğini görmekteyiz. Tarih 1960’ların başıdır.
Bu tarihlerden sonra ilk kez, neredeyse tek uğraşı baskıresim olan sanatçı kuşağının yetiştiğini görürüz. Sözgelimi, Mustafa Aslıer, Mürşide İçmeli bu sanatçılardan. 70’li yıllarda daha da artacak olan bu ilgi, giderek modernist bir bakış ekseninde biçimlenmeye başlar. Bu dönemde baskıresmin anonim özelliklerden sıyırılarak, üslup, dil ve teknik yapıya yönelik arayışlarla kendine özgü bir karakter kazandığı görülmektedir. Sergiden de görüleceği gibi bu dönemde figüratif-soyut tartışmalarına paralel anlayışların yanı sıra, yöresel temalar, tarihi ve geleneği referans alan yönelimler; toplumsal gerçekçi ve eleştirel eğilimler bu dönemi karakterize eden bakışlardır. Bunlarla biçimlenen modern bakış, tema ve uslup tercihleri açısından alternatif seçeneklere önemli bir zemin olur.
Evrensel nitelik kazandı
Sergi, 60’lı yıllarda yaşanan bu kırılmadan hareketle, o günlerden günümüzün genç kuşağına değin oluşmuş birikimin toplu bir dökümünü/seçkisini sunuyor. 131 eserin yer aldığı sergi ve bunların belgelendiği 286 sayfalık bir katalog, adeta dönemin tarihsel bir envanterini çıkarıyor.
Sergideki eserlerin büyük çoğunluğunun 80’li yıllardan sonraya tarihlenmiş olması, aslında serginin bu dönemle anlamlı bir ilişki kurduğu sonucuna da götürebilir bizi. Özellikle bu yıllardaki dışa açılma ve liberal politikaların etkisiyle baskıresmin çoğaltılabilir niteliğinin pozitif bir faktör olarak algılandığı, dolayısıyla da talep edilen bir tür olduğu gözlenmektedir. Nitekim bu açıdan bakıldığında da iki şey dikkatimizi çekiyor. Birincisi, önceki yıllarda baskıresme başlayan kuşağın 80’li yıllarda en olgun yapıtlarını vermiş olduğu, ikincisi ise bu yıllarda sanata başlayan, bugün genç/orta kuşak olarak nitelenecek sanatçıların geleneksel baskıresim algısının dönüşümünü işaret eden örnekleri üretmiş olduğudur. Sergide bu farklılık, daha çok yapıtın kavramsal boyutunu önemseyen, iki boyutlu yüzeyin ve imgenin/imgelerin kullanım ve ilişkilendirmelerinden doğan yeni kurgusal yapıların, mekânı da dışlamayan bir sunum şekliyle kendini gösteriyor.
Bu anlamda sergiden de görülüyor ki, 60’lı yıllarda yöresel zevk ve tatlarla, zor koşullarda ama aynı zamanda sadakatle başlanılan baskıresim, günümüzde küresel olgularla bütünleşerek evrensel nitelikler kazanır. Farklı malzemelerle diyaloğa açık hale gelen bu yeni bakışlar, yeni bir ilişkisel bağlam üzerinden imgelerini kurgulamakta; resimsel değerleri ve becerinin yerini ısrarla korumakta; dolayısıyla da sınırları genişleyen bir baskıresim algısıyla karşı karşıya bırakmaktadır bizleri.
‘Türkiye’de Baskıresme Bakmak’, 15 Şubat’a kadar Anadolu Üniversitesi Çağdaş Sanatlar Müzesi’nde.
Radikal 7.02.2012
|
|
|