GOYA’NIN GARİP VE KARANLIK DÜNYASI
Saray ressamlığından bilinçli bir deliliğe giden yolda avangarda öncülük yapan 'son usta, ilk modern' Goya'nın çalışmaları, ilk defa geniş kapsamlı bir sergiyle Türkiye'ye geliyor. 'Goya: Zamanın Tanığı', 29 Temmuz'a kadar Pera'da.
‘‘Modernlerin ilki, büyük ustaların sonuncusu”... 1746 - 1828 arasında yaşayan İspanyol ressam Francisco de Goya y Lucientes’e dair kaynaklarda en çok rastlanan ibare bu. Saray ressamlığından bilinçli bir deliliğe giden yolda bir taraftan zamanının ruhuna ayna tutup onu aşmanın yollarını arayarak, diğer taraftan insanoğlunun karanlık tarafına yönelerek avangard sanatın öncüsü olan Goya’nın çalışmaları, ilk defa geniş kapsamlı bir sergiyle Türkiye’ye geliyor. Bugün Pera Müzesi’nde açılan ‘Goya: Zamanın Tanığı’ sergisi, Marisa Oropesa ve Maria Toral’ın küratörlüğünde ressamın, sanat tarihinde avangarda ilk kapıyı açtığı Kapriçyolar dahil önemli gravür serilerini ve aralarında asilzadelerin portrelerinin bulunduğu yağlıboya tablolarını bir araya getiriyor. 29 Temmuz’a kadar devam edecek serginin amacı, Goya’nın sanatsal yolunun izlerini sürmek, kendisine kadar gelen resim geleneğini özümseyip onu yeni bir rotaya yönelten ressamın külliyatına kapsamlı bir bakış sunabilmek.
Bu bakışı mümkün kılacak eserleri birinci gözden görebilecek olmak şimdiden heyecanlara vesile. Goya’nın kraliyet ailesinden IV. Carlos’u ve Maria Luisa de Parma’nın ifadelerini çığır açıcı bir gerçekçilikle resimleyerek saray ressamlığından beklentilerin altını oyduğu kraliyet portreleri, ressamın saray başressamlığı dönemini örnekleyen işler. Ayşegül Sönmez’den aktaralım, ressamın yakın arkadaşı ve hamisi Martin Zapater’in portresiyle kraliyet ailesi portreleri arasındaki farkı birebir görebilecek olmak, onun gerçeklik üzerinde kendi egemenliğini nasıl kurduğunu ve böylece sanat tarihinin mihenk taşlarından biri olduğunu da gösterir nitelikte.
Ancak ‘Goya: Zamanın Tanığı’ yağlıboyalarından çok, onun sanatında yine büyük önem sahibi olan ve kendi icadı aside batırma tekniğiyle yaptığı gravür serilerine yer veriyor. İnsanoğluna dair karamsarlığın cadı meclisleriyle, doğaüstü yaratıklarla, halüsinatif canavarlarla yansıtıldığı ‘Kapriçyolar’, sanatçının gündelik bilinci deşip evrensel ve zamanlar üstü ruh hallerine ulaştığı, hem romantizmin hem de avangardın öncüsü sayılan bir seri. Serginin küratörlerinden Marisa Oropesa’nın deyişiyle ‘sanatsal coşkunun önünü açacak bir şok’ arayışının ürünü gravür serilerinden bir diğeri ‘Savaşın Felaketleri’ de Goya’yla özdeşleşmiş ikonik manzaralar barındırıyor (Süngülü tüfekli Fransız askerler tarafından öldürülmeyi bekleyen perişan halde iki İspanyol gibi). Goya’nın ‘Savaşın Felaketleri’ serisinde, sanat tarihinde bir ressam ilk defa savaş vakanüvisliğinin ötesinde bir görev üstleniyor, şanlı zaferleri değil; dehşeti ve mağlubiyeti resmediyor. Tam olarak ne zaman çizildiği bilinmeyen ve ressamın kendi boğa güreşi tutkusundan beslenen ‘Boğa Güreşi’ ve hakkında sayısız yorumlar yapılan ‘Zırvalar ya da Atasözleri’ serileri, sanat tarihinde mihenk taşı konumu belirginse de o mihenkten sonra gelenlere etkisi bakımından halen zengin bir maden sunan Goya’nın gizemini daha da pekiştirecek eserler.
1746’da Zaragoza’da tezhipçi Jose Goya’yla Gracia Lucientes’in oğlu olarak doğan Goya’nın tarihin dönüştüğü 18. yüzyılda yolunu açtığı anlam dünyası bugün de bir şekilde güncelliğini korumaya devam ediyor.
Goya’nın, savaş travmaları ve sağırlığından kaynaklı içebakışının da etkisiyle sanat tarihinde açtığı çatallı yol, akademik sanat tarihinden kopuşu, sanatçının dünyayla ilişkisine getirdiği yenilik, yeni bir dönemin habercisi. Pera’daki ‘Zamanın Tanığı’ sergisi de bu miladı kapsamlı bir seçki rehberliğinde görme fırsatı sunuyor.
‘Goya’dan Potemkin’e’
Pera Film, ‘Goya: Zamanın Tanığı’ sergisine paralel olarak iki program düzenliyor. Bunlardan ‘Goya Beyazperdede’ kapsamında ressamın hayatı ve eserlerine yönelik filmler yer alıyor. Bunlardan en ilgi çekici olanlarından biri, zamanında TRT’de de yayımlanan TVE yapımı altı bölümlük mini dizi ‘Goya’. Goya’yla Alba düşesi arasında yaşandığı düşünülen efsanevi aşkı konu alan ‘Maya’nın başrolünde Ava Gardner var. Carlos Saura’dan ‘Goya Bordeauw’da, sanat eleştirmeni, belgeselci Robert Hughes imzalı ‘Goya: Bir Dahi Kadar Bir Çatlak’, Placido Domingo’lu ‘Goya’ operası seçkideki diğer filmler. Ressamın ‘Savaşın Felaketleri’ gravür serisinden hareketle gerçekleştirilen ‘Ah! Ne Tatlı Savaş’ ise savaşın yıkımlarını konu alan filmlere yer veriyor. ‘Bir Ulusun Doğuşu’, ‘Kanatlar’, ‘Ah! Ne Tatlı Savaş’, ‘Potemkin Zırhlısı’, ‘İspanyol Toprağı’ ve ‘Çanlar Kimin İçin Çalıyor?’, programdaki filmler.
Radikal 20.04.2012
|
|
|