20.YÜZYILA YÖN VEREN 1000 GÜN
S. Ü. Sakıp Sabancı Müzesi (SSM) yaza uygun, cıvıl cıvıl bir sergiyle karşımızda. Hollanda ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 400. yılı kapsamında bugün açılan ‘Kobra: Özgür Sanatın 1000 Günü’ başlıklı sergi 16 Eylül’e kadar sürecek. Hollanda’daki Kobra Modern Sanat Müzesi ve ABN AMRO Bank’ın özel koleksiyonuna ait eserlerin, Türkiye’de ilk kez izleyicilerle buluştuğu sergi, 1948-1951 yılları arasında ortaya çıkan, sadece 3 yıl sürmesine rağmen, 20. yüzyıl sanat ortamına yön veren Kobra hareketinden resim, heykel ve eskizlere yer veriyor.
Bir avuç avangart sanatçının başkaldırısı olarak 1948 yılında Paris’te başlayan Kobra hareketi, ismini kurucu üyelerin yaşayıp çalıştığı üç başkentin başharflerinden alıyor: Kopenhag, Brüksel ve Amsterdam. Belçikalı düşünür Christian Dotremont, Danimarkalı sanatçı ve filozof Asger Jorn ve Hollandalı ressam Constant’ın öncülük ettiği Kobra hareketinin en önemli hedefi, öncesinde gelen akımların aksine halkı dışlamayan, sanat aracılığıyla kucaklayan bir akım yaratmaktı. Sola yatkın, özgür bir sanat biçimi başlatmak için yola çıkan bu sanatçılar, üç yıl boyunca halkı kucaklayan, herkes için üretilen, özgür bir sanat üzerinde çalıştı.
Sergi zaten, bireysel deneyimlerden, hayatın ta kendisinden esinlenen, yenilikçi bir halk sanatı olarak tanımlanabilecek Kobra hareketini temsil eden 60’ın üzerinde çalışmaya yer veriyor. Tablo, heykel, kumaş, seramik, kâğıt üzerine işlerin yanı sıra sanatçılarının ileri yaşlarında bizzat Kobra hareketine dair düşüncelerini anlattıkları beş adet belgesel video bulunuyor. Serginin isminden de anlaşılacağı gibi yalnızca 1000 gün süren Kobra hareketi, kısa soluklu olmasına rağmen 20. yüzyıla damgasını vuran sayılı sanat akımlarından biri. Serginin bir odası dönemin en ünlü sanatçılarından Karel Appel’e ayrılmış. Kalın tabakalar halinde, fırça olmadan, yalnızca elleriyle boyayan Appel’in resim yapış sürecini belgeleyen 1961 tarihli “Karel Appel Gerçekliği” isimli 15 dakikalık kısa film de zaman ayrılmayı hak ediyor. Filmin müziklerinin de Appel’e ait olduğunu not düşmek gerek.
Serginin en çarpıcı çalışması da yine Appel’e ait: ‘Femme, Enfants, Animaux’ (Kadınlar, Çocuklar, Hayvanlar). Serginin ilk odasında karşımıza çıkan ve neredeyse üç metre enindeki 1951 tarihli bu resmin en ilginç özelliklerinden biri ise bir zamanlar Metallica’nın davulcusu Lars Ulrich’in duvarını süslüyor olması. Christie’s New York’ta gerçekleşen bir müzayede sonucunda Hollanda Kobra Müzesi koleksiyonuna katılan bu resmin tuvalinin de ilginç bir hikâyesi var. O dönemde bir hayli yoksul olan Appel, yolda yürürken bir zamanlar bir kafenin tavanını süsleyen bu tuvale rastlıyor ve evine götürüyor. Sonrası zaten tarih...
‘Sanat’ın Woodstock’u
Savaş sonrası Avrupa’sının son avangart hareketlerinden biri olan Kobra, aslında sürrealizm akımına bir tepki olarak doğmuş. Bu noktada, Woodstock ve çiçek çocuklar müzik için neydiyse Kobra hareketi de sanat için odur demek yanlış olmaz. Özgürlük, doğallık ve çocuksu spontaneliği teşvik eden Kobra hareketinin sergisi, sanata ilgisi olmayanları bile etkileyecek; bu yaz ailecek bir sergi görme hakkınız olsa bile kaçırmamanız gereken belki de tek sergi. Sergiyi gezerken Kobra hareketine etkisi yadsınamayacak, dönemin önemli caz müzisyenleri Dizzy Gillespie ve Miles Davis’in bestelerine kulak vermeyi unutmayın.
Sergiyle beraber gelen bir yenilik de ücretsiz çarşamba uygulaması. SSM Müdürü Dr. Nazan Ölçer, bu uygulamayı, halka ve sanatseverliğe bu denli önem veren Kobra hareketi sergisini daha çok izleyici ile paylaşma hedefleri doğrultusunda başlattıklarını belirtiyor.
Radikal 30.06.2012
|
|
|