Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

BU FİLMDE HERKES KARADENİZLİ VE AMATÖR

16 Ağustos'ta gösterime girecek komedi filmi 'Tepenin Uşakları'nda senaristten yönetmene oyuncudan görüntü yönetmenine herkes Karadenizli ve amatör!

Bu filmde yazan, yöneten, oynayan; kamera önü ve arkasındaki herkes Karadenizli, herkes amatör! Karadeniz’i bugüne kadar hep başkaları anlattı, şimdiyse taşın altına ‘uşaklar’ ellerini koydu. Trabzonlu tıp hekimi İsmet Eraydın’ın yazıp yönettiği Tepenin Uşakları’nda gerçek karakterler rol aldı, kendi hikayelerini kendileri anlattı.

‘Tepenin Uşakları’, 12 Eylül 1980 darbesinin hemen öncesinde Trabzon’un Çiçeklidüz köyünden bir kesit sunuyor. ‘Alamancı’ babasının yokluğunda hem eve reislik eden, sığır güden hem de okuyup doktor olma hayali kuran Hikmet’in en büyük hayali ise Züleyha’sına kavuşmaktır. Ancak Züleyha’nın babası Sabri Ağa’nın, kızı için başka planları vardır. Yedi köyün ortaklaşa kullandığı ve üzerinde maçlar yaptığı ‘tepe’yi de sahiplenmektedir Sabri Ağa. Kendi kararlarının önünde engel olarak gördüğü herkes ve her şey için de sinsi planlar geliştirmektedir.

Yönetmen İsmet Eraydın’ın filmle ilgili yorumu ise şöyle: “Bu film, çocuğumun, benim neslimin yaşam koşullarını anlayamaması üzerine, ona ve onun nezdinde tüm günümüz gençliğine bir cevap niteliğinde. Özetle; internet , televizyon hatta elektrik bile yokken mutlu olduğumuz zamanlar vardı, demek istedim. Ama her şey öyle hızlı ilerliyor ki yazık ki biz filmi çekerken bile filme adını veren tepede baz istasyonları yapıldı.”
‘Tepenin Uşakları’nda aşık çoban Hikmet karakterini, Sağlık Meslek Lisesi mezunu, genç tiyartocu Samet Karahasanoğlu, büyük aşkı Züleyha’yı ise çekimlere tesadüfen katılan, İngilizce öğretmeni Ayşe Öztürk canlandırıyor. Filmdeki en ilginç tiplemelerden biri olan ‘deli İsiyin’ karakterini canlandıran Altuğ Küçük ise aynı zamanda filmin görüntü yönetmeni.

Eraydın’a film için asıl ilham veren, tatillerde memlekete götürdüğü çocuğunun, ‘oraları’ cazip bulmaması olmuş. Bir süredir kendi etrafında bir tiyatro topluluğu da oluşturan Eraydın, buradan hareketle memleketinin, ‘paylaşılamayan’ tepesine adayabileceği bir film için kolları sıvamış.

“Doğanın tahribine bir eleştiri”

Filmdeki tepe, aslında bugün Türkiye’deki ve dünyadaki bütün çevre sorunlarının da bir simgesi adeta; bir yanda doğal hayatı ve kaynakların halk tarafından, halkın yararı için ortak kullanımını savunanlar, yani Çiçeklüdüz sakinleri, bir yanda da kendi çıkarları için tabiatı tahrip edenler yani tepeyi halka bırakmamak için taşla dolduran, halkı tepeden uzaklaştırmaya çalışan Sabri Ağa! Eraydın, “Aslında bu öykü, Hikmet ve Züleyha aşkından çok, yedi köyün ortak oyun alanı olan tepenin, köyün ağası tarafından insanların ayağını oradan kesmek için tahrip etmesini anlatıyor. Asıl amaç, doğanın tahrip edilmesi yanında çocukların hayallerinin yıkılması ve yetişkinlerin anılarının silinmesine dair bir eleştiri yapmaktı” diye konuşuyor.

“Nöbet aralarında çekim yaptık”

Eraydın, çekim sürecini ise şöyle anlatıyor: “Benim için bir çok yönden bir ilk olan bu filmin en önemli özelliği, kısıtlı imkanlarla ve oyuncusundan set ekibine kadar deneyimsiz insanlarla çekiliyor olmasıydı. Fakat kendimi şanslı gördüğüm nokta şu ki kamerayı kime çevirdiysek profesyonel oyuncu çıktı! Hatta replikleri okumaları, ezber yapmaları ya da sufle alabilmeleri mümkün olmadığından bazı bölümleri doğaçlama çektik. Haliyle bugüne dek çekilen Karadeniz filmlerinden alışkın olduğumuz “haçan” ile başlayıp “da” ile biten cümlelerden daha fazlası çıktı ortaya. Böylelikle film, benim beklediğimden bile daha doğal bir hal aldı. Küfür etmeden doğal olabilen bir film bu.

Bizim bu filme dair öngördükerimiz, bu kadar uzun vadeli değildi. Bir aktivite yani bir nev’i hobi gibiydi. Hastane nöbetlerinden vakit buldukça çekilen bir filmdi dersek yalan olmaz. Hatta sloganımız “Gerçek Karadeniz filmi” olmasaydı pekala “Bir nöbet arası filmi” olabilirdi”

Başrolde İngilizce öğretmeni!

Filmde doktor olmayı hayal eden çoban Hikmet’i canlandıran Samet Karahasanoğlu, Trabzon Atatürk Sağlık Meslek Lisesi mezunu. Küçük yaşlardan itibaren aldığı özel tiyatro dersleri sayesinde oyunculuğa gönül veren Karahasanoğlu, “Grup bilmem ne” tiyatrosunun, “Kalp Krizi Değil Gülme Krizi” adlı oyunu ile Türkiye genelinde 180 bin seyirci karşısına çıktı. ‘Tepenin Uşakları’ filmi ile ilk kez kamera karşısına geçen Karahasanoğlu, şimdi konservatuvar sınavlarına hazırlanıyor.

Züleyha’yı canlandıran Ayşe Öztürk ise İngilizce öğretmeni. Çekimler sırasında figürasyon olarak sette bulunan Öztürk, kamera karşısında gösterdiği, profesyonelleri şaşırtacak derecedeki rahatlığı ve doğallığıyla yönetmenin dikkatini çekmiş. O ana dek, Züleyha karakterini kimin oynayacağına karar vermemiş olan yönetmen, Öztürk’ün, rolü başarıyla canlandıracağına emin olmuş. Öztürk ise filme dahil olma hikayesini şöyle anlatıyor: “Köyümüzde bir film çekildiğini duyduğumda heyecan içinde çekimin yapıldığı mekana gittim. O sırada işçilerin ağaya fındık topladıkları sahne çekiliyordu. Haliyle kalabalık bir sahneydi. Köyden birçok kişinin çekimlere katıldığını görünce ben de yer almak istedim. Bana repliklerimi anlattıktan sonra kayda girdiler. Ve ben bir anda kendimi Züleyha’yı oynarken buldum.”

Tepede define arayan Selahattin ise gerçek ismiyle katılmış filme. Kantincilikten temizlik işçiliğine kadar değişik sektörlerde işçi olarak çalışan Selahattin Çakır, yönetmen İsmet Eraydın’la da temizlik işçisi olarak çalıştığı hastanede Eraydın da hekimlik yaparken tanışmış. Çakır, filmin ardından adım attığı oyunculuğa, “Grup bilmem ne” tiyatrosunda sahneye çıkarak devam ediyor.

Filmin hem ‘deli’si hem de görüntü yönetmeni olan Altuğ Küçük ise hem gerçekten deli zannedilmekten hem de kameranın bir önüne bir arkasına yetişmekten epey zorlanmış! “Görüntü yönetmeni olarak filme başladığımızda Deli İsiyin diye bir karakter yoktu. Ben böyle bir filmin içinde muhakkak bir ‘köyün delisi’ karakteri olmalı diye düşündüm ve bu fikri yönetmenimizle paylaştım. Deli İsiyin serüveni böyle başladı. Ve hatta daha sonradan öğrendiğime göre köy halkı uzunca bir süre beni gerçekten deli zannetmiş”


SH  31.07.2013

Facebook ta paylaş

 
 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

 

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.