Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

8 YENİ FİLM VİZYONDA

“SON 5 YIL”

Jason Robert Brown’ın Tony ödüllü müzikalinden beyazperdeye uyarlanan film, çıkıştaki roman yazarı Jamie ile oyunculuk kariyerinde sorunlar yaşayan Cathy’nin 5 yıla yayılan aşkını anlatıyor. Şöhretin farklı basamaklarında olmak, özellikle kız tarafının kariyerinde yaşadığı açmazlar, aşklarını diri tutabilecek midir? Soru bu. Yanıt ise tahmin edeceğiniz üzere müzikler şarkılar eşliğinde veriliyor. Müzikal türüne bir gıcıklığınız yoksa gayet eğlenceli vakit geçirebileceğiniz filmin yönetmen koltuğunda, “P.S. I Love You” filmiyle zaten gönülleri fethetmiş olan Richard LaGravenese oturuyor. Başrollerdeki Anna Kendrick ve Jeremy Jordan’ın performansının övgülerle karşılandığını da ekleyelim. Yine de seçim sizin.

“İKİ AŞK ARASINDA”

Emekli James Bond da diyebileceğimiz Pierce Brosnan, o rolü kaybetmenin acısıyla birbiri ardına “ajan”lı filmler çektikten sonra “romantizm” molası vermiş anlaşılan. Filmde, İngiliz dili ve edebiyatı profesörü Richard Haig’i canlandıran aktörün, aralarında kaldığı “aşk”ları ise Jessica Alba ve Salma Hayek oynuyor. Bu kadro size cazip gelebilir. Devam edelim: profesörümüz önce öğrencisi Kate (Alba) ile yakınlaşıyor. İlişkisini ciddiye almayan Richard, sevgilisinin hamile olduğunu öğrendiğinde şok geçiriyor. Baba olmaya hazır olup olmadığını sorgularken devreye Kate’in ablası Olivia (Hayek) giriyor. Onunla da yakınlaşıyor. İşler haliyle daha da karışıyor. Filmin yönetmeni Ashton Kutcher-Cameron Diaz’lı “What Happens In Vegas”tan tanıdığımız Tom Vaughan. İlk bakışta eğlenceli bir romantik-komedi gibi görünen filmin ABD’de dağıtım sorunları yaşaması ise düşündürücü.

“KAĞITTAN KENTLER”

Eğer film bir roman uyarlaması ise, bazen o roman yazarının daha önceki işlerinden yapılan uyarlamalar, size fikir verebilir. Buradaki örnek, John Green. Yazarın, kanser hastası iki gencin aşkını anlattığı “Aynı Yıldızın Altında”, sinema uyarlamasıyla da çok beğenilmişti hatırlayacaksınız. Yazarın bu sefer uyarlanan romanı ise, ‘ergenlik döneminde aşk” kavramını mercek altına alıyor. İşin içine biraz da gizem katılmış. Şöyle ki: Quentin, aynı mahalledeki komşuları Margo’ya 9 yaşından beri aşıktır. Onun “yaratılmış en güzel varlık” olduğuna inanır. Her aşık gibi gözünde büyütür. Büyüttüğü bu aşkını yıllarca içinde saklar. Sonunda tam açılacakken Margo içindeki şeytanı açığa çıkarır. Kendisini aldattığını düşündüğü eski erkek arkadaşından intikam almak için Quentin’in ilgisini kullanır. İntikamını alır da. Sonra ortadan kaybolur. Quentin, arkadaşlarıyla birlikte Margo’nun geride bıraktığı ipuçlarından onu bulmaya çalışır. Buraya kadar anlattıklarımız ilginizi çektiyse filmin çok daha fazlasını içerdiğini söyleyelim. Jake Schreier’in yönettiği filmin başrol oyuncuları Cara Delevingne ve Natt Wolf.

“ACEMİ ÇAPKIN”

Yine bir romantik komedi. Bu kez Fransa’dan. Sıradan bir adamın rüyası da diyebiliriz. Clement, herhangi bir çekiciliği bulunmamasına karşın, hayranı olduğu güzel oyuncu Alica ile sevgili olmayı başarır. Alicia’nın arkadaşı Caprice devreye girer. O da Clement’ten hoşlanır. Kaçan kovalanır derler ya, Clement kaçtıkça Caprice daha da yakınlaşır. Bu durum Alicia’yı huzursuz eder. Bu masalın yazanı, yönetmeni ve başrol oyuncusu da Emmanuel Mouret. Yönetmen daha önceki işlerinden 2011 tarihli “Aşk Sanatı”nda romantizm açısından belli bir düzeyi tutturmuştu. Bu kez ise mizahın vanasını da açmış ve ortaya galiba sadece Fransız komedilerini sevenlerin ilgi duyacağı bir film çıkmış.

“KUTUPTA MACERA”

Norveç yapımı filmde, bir adada kar fırtınasına yakalanan üç çocuğun tek başlarına hayatta kalma mücadelesi işlenmiş. Fırtına geçer ve geriye aslında bir doğa harikası kalır. Çocuklar bir yandan evlerinin yollarını bulmaya çaışırken kutup bölgesine yakın bu yerde yaşam koşullarının ne denli zor olduğuna tanıklık eder. Sert koşullar, karakterleri ortaya koymaları için bir fırsattır. “‘Aile filmi” havasında olduğunu söyleyebileceğimiz yapım, Leif Hamre’nin romanından uyarlanmış. Yönetmen Grethe Boe-Waal’in kitaptakine benzer bir masalı beyazperdeye yansıtmayı başardığı söyleniyor.

“DARAĞACI”

Yıllarca sessiz sedasız öylece uyuyan “lanet”leri uyandırmasalar, olmaz sanki. Yine böyle bir durum. Küçük bir kasabadaki okul tiyatrosunda “Darağacı” adlı oyun sahnelenirken yaşanan trajik olayın üzerinden 20 yıl geçer. Bir grup afacan, bir gece gizlice tiyatro binasına girince “lanet” yeniden uyanır. Son dönemde yeniden popülerleşen ve “buluntu görüntü” denilen alt tür’ün denemelerinden biri olan filmin yönetmenleri Travis Cluff ve Chris Lofing. Korku sinemasına giriş yapmak isteyenlere dozu düşük bir seçenek.

“DECCAL”

Kehanet gerçekleşir ve “Deccal” İstanbul’da bir evin küçük bir odasında doğar arkadaşlar. Evet, konu bu. Uzatalım istiyorsanız şöyle buyrun: Kötülük tüm dünyaya virüs gibi yayılır. Tüm coğrafyalar teker teker etkilenmeye başlar. İnsanlığın sonunun gelmesi an meseledir. Gördüğünüz gibi konu pek “uzayamıyor”. Ama filmin şimdiden devamı için düğmeye basılmış bile. Yönetmen koltuğunda “Ammar: Cin Tarikatı” ve “Azazil:Düğüm” filmlerinin yönetmeni Özgür Bakar var.

"BEDEN"

Anoreksiya yani kaba deyişle zayıflama hastalığı, ölmüş bir yakının ruhuyla temasa geçilmesiyle iyileşebilir mi? Bu soru size çok saçma gelebilir. Gelmesin. Adamlar filmini yapmış sonuçta. Karısını kısa bir süre önce kaybetmiş, ancak yoğun işleri nedeniyle yas tutmaya bile fırsatı olmayan bir savcı (Janusz Gajos), anoreksik kızı Olga'nın (Justyna Suwala) durumunun daha da kötüye gitmesinden endişe ettiği için onu bir psikayatri kliniğine yatırır. Doktor Anna da (Maja Ostaszewska) yakın zamanda önemli bir kayıp yaşamıştır ve kaybın acısını alışılmışın dışında bir yöntemle atlatmaya çalışmaktadır. Aynı zamanda ölmüş tanıdıkların, yaşayan dostlarıyla iletişime geçebileceğine inanmaktadır. Bu ilginç konulu film vizyon takviminde kendine son anda şans buldu. Polonyalı kadın yönetmen Malgorzata Szymowska'nın çektiği filme siz de bir şans vermek isteyebilirsiniz


SH  24.07.2015

Facebook ta paylaş

 
 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

 

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.