LAZLIK NEDİR BİLMEYEN…
Meclis kürsüsüne çıkıp o kürsüyü beş dakika işgal eden İstanbul milletvekili Bekaroğlu’nadır sözüm. Bilir bilmez konuşuyor, Lazca da Hemşince de okullarda öğretilsin, diyor. Lazlık bir kültürdür, bunu bilmiyor ve Lat/Laz dili Sümercedir.
Lazlık, Romanın sömürgeciliğine karşı Millet olma bilincinin ilk ortaya çıktığı Ariheva Kibele Opa kültürüdür. Yaylada komün yaşamak, paylaşımcı olmak, Kuman olmaktır, Şaman olmaktır, tulum çalarak beş sekizlik (Türk aksağı) ritimde horon oynamaktır.
Lazca Lat-ince’nin anasıdır. Gitsin İtalya’ya Etrüsk müzelerinde görsün kendini.
Gitsin Fransa’ya, Akdeniz sahiline varsın, çıksın Oğzitan (Oğuziler) dağlarına, görsün dedelerini. Oğzitanların hangi dili konuştuklarını merak etsin. 500 bin Oğzi atalı bu insanların konuştuğu dilin neden Fransız dil araştırmacılarına yasak olduğunu merak etsin. Fransa hükümetine ültimatom çeksin, ya da burada Halk Kültürü araştırması yapmak için izin istesin bakalım. Hani o çok demokratik Fransa buna izin verecek mi? Fransızcanın Pers (Paris) bağlantılarını araştırmak bile yasaktır orda.
Alp Dağlarına çıkacaksın, orada Şamani (Kumani) törelerine devam eden Alato Atige yerel halkını göreceksin. Daha yeni Hıristiyan oldular, ayağı çıplak Heidi (Hay-İti /Ay Tanrılı) köle kız kardeşini orda bulursun. Cenevizli Yahudi korsanlar sahillerimizden kaçırıp Roma’ya köle satmışlardı da Spartaküs isyanında (MÖ.88) Alp dağlarına kaçabilenler bunların dedeleriydi hani. Bekaroğlu’nun ninesi de bugün “Uşaklari sahile pirakmayun, Ciniuzle kacurule” diyor hala, değil mi?
Gitsin İran’ın Beluzi bölgesine ya da Pakistan’ın güneyine, tulum çalıyor, “Oy Neni Koçari” diye haykırıyorlar. Kelimelerin çoğu Lazcadır.
Beluzi adını açarsak, Opaluci, Lazopo Artemis’in annesi Rizeli Semiramis’in de antik adı çıkar. “Opa” ekini al sona ekle, LAZOPO görülür. Laz-opo kimdir?
Dağlarının adına bak, Kaçkar diyorsun. Başka nerde Kaçkar Dağları ve Haydar yaylaları var, bir ara bakalım. Hepsinde tulum çalıyorlar.
Gidersin Pakistan’ın Urdu şehrine, orda da Kaçkar dağı var ve tulum çalıyor, adına da “tuluğ” diyor. Urduca, Pakistan’ın resmi dilidir ve Urdu şivesinde kaç kelime Lazca var, kaç kelimesi Türkçe, bakın bakalım. O bölgenin adı “Turan” bölgesidir, Avrupa dillerinin de kaynağı olarak gösterilir ve burada bulunan 53 lehçenin diğer dünya dilleriyle akrabalığının araştırılması BM tarafından yasaklanmıştır. Buyur bu yasağı kaldır, git orda Lazca araştırma yap.
Lazların eski adı EYZİ (Oğuzi), beylerinin ay yıldızlı parasının üzerinde EYZİ BEYSİ yazar. Mete Oğuz ile MOHTİ OĞUZ aynı kişi çıkıyorsa, o kimdir? 22 Oğuz boyunu birleştiren Sezar ile 48 yıl savaşan VI.Büyük Bedri, Mitri Date. Lazca MİTRİ nedir?
El yazması ilaç reçeteleri Rize Kale Mahallesindeki SİNORA (Lazcadır) kalesinden Roma’ya ganimet götürüldü (MÖ.64), ilk tıp kütüphanesi onlarla kuruldu, onun için bugün ilaç reçetelerinde Lazca kelimeler görüyorsunuz. Latince Lazca’nın bilim dili haline gelmişidir.
Lazlık, bilim yapmaktır, bilim yapmayı insanlığa hizmet saymaktır, ibadet etmekle eş tutmaktır ve en önemlisi çocuklarını düşmana vermemektir, Hilal uğruna kadın erkek savaşmaktır, sömürülmeden yaşamaktır.
Bay Bekaroğlu, yerel adların kullanılmasını öneriyorsun, anlamlarını biliyor musun?
En eski Türkçe yerel ağızla söylenişleridir onlar. Bugün zaten çok kötü olan Türkçe eğitimini bir daha katledeceksin. Ama Sosyoloji okutan fakülteye Halk Kültürü dersi koyarsın, orda bu bilgiler dosyalanır korunur, bu olur. Tarih bilgisiyle birlikte olur bu, yoksa uçar gider. Bak şimdi, benim mahallemin eski adı HALDOZ, bunu hala kullanıyoruz, yeni adı Portakallık.
Aç bunu şimdi. Portakal üretilip satılan mahalle burası, düzlükte, HAL-DÜZÜ, eski kaba yerel ağızla oldu Haldoz. Az ileride Lahanaluk mahallesi, diyor sana burası Hal-düzlüğüdür.
Askoroz; Mete Oğuz’un “asker su”yu. Su, denizdir. Askoroz, Antik Bahriyeli körfezi, Hopa’daki Makriyali ile aynı anlamdadır. Lazca söyle şimdi, bu necedir?
Biraz da Lazika adlarına gireceksin, Ladike, Laodike gibi. Son ek KA bize “cık” takısı verir, Rusçada bile böyledir.
Sonra, Sümerlerin Güneş Tanrısı MA, senin 1.şahsın. Eyi Ana, Didi Nana, Oma, Huma, Opa, Ebe, Ber-epe, gibi bundan türemiş sayısız kelimen var. Sümer köyün orda duruyor, Abu orda, Abala orda, Kibele burada. Kibele’nin diğer adlarından biri de LAZ, Sümer Tanrıları listesinde var. Diğer telaffuzları, Lat, Opa (Hopa), Hepat, Heva, Ariheva (Arhave), vd.
Yerel adların tarihte nerden geldiğini bilmediğini anlıyorum. Örneğin Atina (Pazar), Kalei Bala’nın kadın komutanı Partuna Opa (Fırtına Abala), Tina, Atina, Cici Hatuka, madalyonundaki inanış adıyla Mitra (Petra) anamızın adıdır. Zeyna’dır o. Milattan önce 1.yüzyılda, Romalılara karşı savaşırken başkomutan kral Mohti Oğuz’un kadın ordularının başındaydı. Hiç evlenmedi, intihar eden kral Mohti Oğuz’un yasını tuttu. Tina’nın atlarıyla denize girdiği yerdir Kız Kalesi. Biliyor muydun?
Hemşin (Oma-Tina) diyorsun, bilmiyorsun, Fırtına ablamızın diğer adıdır. Pan-dagli ablamızın sıfatıdır Fındıklı ve bir diğer adı Hemşin ile aynı, Uma-Tina’dır. Fındıklı’ya Vice diyorsun, açılımı biraz daha derindir, onu sonra anlatırım.
Lazca kuru bir dil değildir, kurumamıştır, diğer dillerin anası olmuş onları yeşertmiştir. Lazlık bir kültürdür, antik güneş kültürü içindedir, turunç gibi, ailenin hem anası hem babasıdır.
Bugün Lazca konuşan Karadeniz insanımız bu dili buraya geldikten sonra öğrenmiştir. Nice kavimler geldi geçti o hep orda var oldu, gelip geçenler onu öğrenip kullandı, kelime verdi kelime aldı ondan. Buradaki herkes daha doğudan bir yerlerden gelmiştir. Öyle hepsi birden şuradan geldi diyemezsiniz, buraya gelen bunu konuşur, Hemşin’e gelen de böyle kaba Kıfçak Türkçesi konuşur. Hemşince diye bir dil yoktur, şehrin adıyla hiç dil olur mu?
Benim Rize sahilinde konuştuğum yerel şivenin kaba hali yukarı köylerde konuşulur, buna ayrı bir dil denilemez. Maksadı insanları ayrıştırmak olanlar bilir bilmez konuşuyor işte. Belli ki Kızılderili atasözündeki gibi, biraz önce bu dereden bir İngiliz geçti, balıklar bile kavga ediyor.
Hepsini geç, Laz olmak sömürgeciliğe direnmektir, İngiliz işgali altında İstanbul’da Teşkilatı Mahsusa’nın Laz İsmail’i olmaktır, Kuvayi Milliyenin Arhaveli İsmail’i olmaktır, Türk esirleri denizaltıyla Malta’dan kaçıran Süleyman Kaptan olmaktır, Çanakkale’de Süleyman Asaf olmaktır, 57.Alay’da Mehmet Arif olmaktır, Alemdar gemisinde dümenci olmaktır, 11.Tümende İpsiz Recep olmaktır, Anti Amerikancılıkta Cimilli Deniz Gezmiş, NATO karşıtı olmakta Ardeşenli Cihan Alptekin olmaktır.
O kadar kolay değildir Laz olmak. Yediğin hamsinin, yediğin lazutun (mısırın) hakkını vereceksin. Deniz Gezmiş’in oy verdiği Kemalist bir partiye girip oraya “yeniden” şekil vermeyeceksin. Deniz Gezmiş “Bağımsız Türkiye” için Amerikan askerlerini denize atarken Kanlı Pazarlar düzenlemeyeceksin. Etnik Kürtçülüğün Kürtleri nereye sürüklediğini gördüğün halde etnik Lazcılık ediyorsun, Lazları böyle bir maceraya sürüklemek senin neyine?
Evet, Sayın Bekaroğlu. Senin Diyanet’te daire başkanıyken çıkardığın genelgelerle neler yaptığını da biliyorum. Sayende İslami camilerden postmodern camilere geçtik, cami proje onayını belediyelere verdin, yani devletten aldın yerel yönetime verdin, sonuçlarını ucube camiler olarak gördük. Diyanet’in yetkilerini elinden aldın, yerele verdin. Şimdi “Bastığınız kitapta Kâbe üzerinde salyangoz var” diye şikayet ettim, “Yeni baskısında bu eleştirilerinizi dikkate alacağız” cevabı aldım, kitabı toplatmıyorlar, kötü kitabın yıkıcı etkisine seyirci kalıyorlar, sayendedir.
Ve bugün “Böyle Diyanet olmaz, bunu kapatalım, her tarikat kendi camisini kendi imamını kendisi finanse etsin” dedirtme noktasına getirdiniz ve yeni anayasanın bir maddesine bunu hazırladınız. Birbirinin camisinde namaz kılmayanlardan İslam birliği de çıkmaz millet birliği de. Halkın birliğini dinsel yolla parçalamanın genelgelerini çıkardınız ve şimdi etnik parçalama göreviniz başladı, öyle mi? CHP eliyle hem de.
Böyle böl parçala yut oyunlarına Y-CHP’yi alet edersiniz ama Lazları alet edemezsiniz. Çünkü biz Rizeliler ve Artvinliler, sömürgeciliğe ve gericiliğe karşı Türk çocuklarının en has Didi Nana’sıyız, en yürekli Atena’sıyız, en korkusuz Fırtına Aba’sıyız.
Hayde ordan in aşağa, milletin kürsüsüne çıkıp bir daha öyle şeyler konuşma!
Mahiye MORGÜL 3.03.2016
Yazarın Tüm Yazıları... - Yazar'a mesaj yaz
-
Yorum Yaz
|
|