Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

TERÖRİST İLE ZERDÜŞTİLERİBİR TUTARSAK İRAN’I KÜSTÜRÜRÜZ

Bugün yeni Milli Eğitim Bakanımız İsmet Yılmaz için birkaç söz edecektim, vaz geçtim. Cumhurbaşkanımızdan İran’ı incitecek sözler duyduk, bunu yazacağım.

Yine de İsmet Yılmaz ile başlayabilirim. Haberi yok, 2018-2019 eğitim ve öğretim yılında YGS ve LYS tamamen tarih olacak. Ama yüzlerce sınav şirketi “bana gel abi bende garantili giriş var” diye gençlerin ve velilerin yolunu kesmeye başlayacak. Yeni sistem Amerikancı “Ne kaa sınav o kaa giriş garantisi” para sağma sistemidir.

Bakanımız hiç alanı olmadığı için şoklar yaşayacak. İşinin ehli olmayanı iş başına getirme serüveniyle geldiğimiz nokta bu. Düşük profilli eğitim bakanı gerekiyordu ya... Ama dert değil, zaten Dünya Bankasının baş danışmanları Çiller’den beri iş başında, her şey paket halinde hazır. Sıradaki paketten sınav şirketleri pazarı çıkacak. Devlet eliyle tek tip(!) sınav kalkacak, sınav şirketleri ve özel soru bankaları açılacak.

Özetle, sınavları piyasaya devir için süresi doldu, YÖK kendini lağvediyor, sonra onu da biz kaldırdık diye hava atacaklar. Hani ulus devlet küçültülüyor ya... Diyemiyorlar, 2023 de o da tarih olacak. (Biz bu akılla gidersek o da olur.)

Bakanımızın özgeçmişine baktım, ilginç bir isim gördüm. Annesinin adı Turunç. Ne hoş. İlkokuldayken Portakal adında bir arkadaşımız vardı. Mahallemizin adı da Portakallık.
O zamandan beri böyle isimler ilgimi çeker. Turunçgillere Farsça ve Urduca “narenç” deniyor. Bizde halk arasında “narenciye” diyoruz. Bunları özellikle belirtiyorum, Farsçayla ne kadar iç içe olduğumuzu fark ettirmek istiyorum. Az sonra bunun nedenini anlayacaksınız.

Greyfurt da turunçgillerden olduğu halde bu isim Türkçe değil, İngilizce. Neden böyle oldu, onu da merak ederim. Çünkü Rize’de ona “kızmemesi” deriz. Hatta içi kırmızı olanına “kınkan” deriz. Dilimizin bu zenginliklerini kaybediyoruz.

Greyfurta Antalya’da bugün Şatoks deniyor, ancak halk arasında adı kızmemesi deniyor. Kıbrıs’taki adı da kızmemesidir. Rize, Antalya ve Kıbrıs’ta ortak narenciye adları...

Tarihte kızmemesi adı bugünkü gibi algılanmıyordu, çünkü bebeği doyuran kutsal mama o sayede var olabiliyordu. Kibele de kocaman bereketli memeleriyle resmediliyordu.

Bakın bu isimlere, hepsi kadınlara özgü isimler, Kibele Kültü içerisinde kutsal isimler bunlar. Yani biz hala Sümer Şamani kültüründen izler taşıyoruz. Ne zaman kızmemesi müstehcen sayılmaya başladı, asıl bunu merak edelim. İran’da hala bir anne kaldırıma çömelip göğsünü dışarı çıkartıp bebeğini emzirebilmektedir. Sağlık açısından doğru değildir derseniz tamam, ama İran geleneklerine göre o bir kadın değil bir annedir. Bizim çok çağdaş sandığımız kafamızla anlayamadığımız işte o anneliktir.

“Turunç” adı özellikle Ana’yı ifade eder. Çünkü onun çekirdeği olmadan turunçgilleri üretemezsiniz. Bir tek turunç ağacı çiçek açtığında tüm narenciye bahçesinde tozlanma gerçekleşir, toğurlarının dökülmesini önler, meyvelerin dalında tutmasını sağlar. Bu yönüyle de babadır. Hem ana hem de baba kadar önemli bir işlevi vardır turuncun. Bu nedenle turunç adının kadına verilmesi bana çok normal geldi. Çünkü uzun zamandır fonetikle ilgileniyorum, antik sözcükleri analiz ediyorum, anlamıyla örtüşmelerini yakalıyorum, bugün yaşayan izlerini takip ediyorum ve bu sebeple Şamani-Pers kültürüyle iç içeyim.

Şimdi size yaşayan kültürümüzden bir Şamani özdeyiş örneği vereyim. Artvin Ardanuç’tan:
“Komşumun tek canı sağ olsun, isterse bana ateş bile vermesin.”
“Komşu komşunun külüne muhtaçtır”
deyimiyle birbirine oldukça yakın olduğunu fark ettiniz. Komşu için söylenebilecek en güzel sözler bunlar.

Burada “ateş bile vermesin” ne demek, biraz açalım. Kibritin olmadığı yıllar. Çakmağın herkeste bulunmadığı yıllar bize çok uzak değildir. 1950’lerde ablamın beni ateş almaya komşuya gönderdiği yılları dün gibi hatırlıyorum. Komşunun küllüğünde kor varsa oradan alır bizimkine taşırdık. Mangal küreğine alınan korların üzeri ateş yolda sönmesin diye külle kapatılırdı.

Komşunun külüne muhtaç yaşamayı biz hayattan öğrendik. Zerdüşt öğütleriyle büyütüldük. “Biliyorsan öğreteceksin” derdi ninemiz, bugün ise “benden başkası bilmesin” neo-liberal felsefeler türedi.

......

Antik kavimlerde ateş neden kutsaldır bilmeyene düşünme ödevi olsun.
Ateşi yaşatmak, ocağı tütmektir, hayat devam ediyor demektir.
En büyük ateş güneştir, kor halindeki ateştir ve hayatı var edendir.

Zerdüştiler “fer ve har” (ısı ve ışık kaynağı) kutsalını sembolize etmişlerdi. Bu geleneği İran’da yaşatan binlerle Zerdüşti var. Öğütleri şiirle yazılmış kutsal kitapları var, yazan şair Zerdüşt peygamber olarak görülmüş bir Azeri Türk’tür. Kitabı Avesta, yani Oğuzata. Atasözlerini şiir gibi yazmış, ama divan gibi, derinlikli şiir sanatıyla yazmış öğütleri. Derlemiş toplamış, altın suyuyla öküz derisi üzerine yazmış. Bizim Selçuklulardan önceki devletimiz olan Sasanilerin de kitabıdır ve devlet başkanına verilen yüceltme sıfatı; Avgusto.

Roma kralı Valerian’ı Urfa’da yenen (MS.260) Sasani kralı1.Şapur da Zerdüşt olduğu için batılı tarihçiler onları aşağılayarak anlatır. Bizim bugünkü dinimiz İslamiyet Zerdüşt kültürünün içinden doğmuştur. Pek çok örtüşen ritüellerimiz var. Ancak biz Hıristiyan Katolik batıdan çok rüzgar almışız, İran ile kültürel bağlarımız zayıflatılmış haldeyiz. İran’da Kacar kraliçesinin sarayın duvarında tek göğsü açıkta olan resmini örnek vereceğim. Bunca yıl sonra bile o resim orda duruyor. Hani İslam devrimi yapıldı da neden o resim orda duruyor diye sormalısınız. Mollalar bile o resmi kaldırmadı.

İşte İran kültürünü ve İran’daki 1 milyon Zerdüştiyi bugünkü Türk okullarından yetişenlerin anlaması onun için mümkün değildir. Bizim İmam Hatiplilerin anlaması hiç mümkün değildir. İran’da da molla okullarından mezunların yönetimi var, bizde de, ama arada kocaman bilinç farkı var; antik kültürünü yok etmiyor.

Gelelim kaş yaparken göz çıkartan, Zerdüştiliği terörist olmakta eş tutan bizimkilere. Teröriste kızgınlığını anlatmak için “Bunlar Zerdüşt, bunlar ateist” diyor. Söylenecek şey mi? Yeni düşük profilli başbakanımız “Düşmanımızın sayısını azaltacağız” dedi, değil mi? İran ile dostluk bu dille olmaz. İran kendi ata kültürünü saygıyla yaşatırken burada o kültüre saygısızlık yapılmasını kabullenemez.

Ateiste ne dersen de, kitlesi yoktur, bireysel bir şeydir, ateistlikle yönetilen bir devlet de yoktur, olsa da kimse üstüne almaz, bundan kavga çıkartmaz. Ancak... Zerdüşt olmak Akmenid kralı Kuruş’un halkından olmaktır, Pers olmaktır, Şamani olmaktır, Sasani olmaktır, İslamiyet doğduğunda “Biz zaten tek tanrılıyız” diyerek İslamiyete geçmektir, vb. O bizim de tarihimizdir, başkasının değil.

Hele de, Türk parası Kuruş’un üzerinden buğdayı 2005’de kaldıracaksın, yetmemiş gibi Akmenid Oğuz Kralı Büyük Kuruş’un inanışı olan Zerdüştlüğü aşağılayacaksın... Bu hiç olmaz.

Zerdüştlükte aydınlık ile karanlık çarpışırken aydınlık karanlığı yener, aydınlığı temsilen ateşe dönerler, bunda bilim felsefesi vardır. İbadetlerinde gün doğarken sabah namazı kılarlar. Meraklısı Zerdüştlük yazıp internete bakabilir. Zerdüştlüğü PKK felsefesiymiş gibi göstermek çok büyük yanlıştır. Bu hata bir an önce düzeltilmelidir.

Son bir ek yapayım. Eski Türklerde bebeğin doğduğu eve ateş götürmek en büyük armağandı. Astana’da müzede sergilenen altın elbiseli Oğuz Oğlu (Issıg Köl !) mezarında bulunan altın kaplardan birinde şu yazıyordu:
“Sen doğduğunda emmin sene bu tabakta ateş getirdi.”

En değerli eşyalarıyla gömülüyordu Oğuz Beyleri, biliyorsunuz. Zerdüşti inanışına uygun bir gelenektir.

Son olarak Karamanlı ozan Kübrebi’den bir satır:
“Havadan sudan topraktan ve ateşten varlığa geldik!”
Var mı buna hayır diyecek olan?


Mahiye MORGÜL
1.06.2016

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 



 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.