UMUTLARIN UMUT OLDUĞU BU GÜNLER
Öyle çok söylenecek şeyler var ki…
‘Ülkemizdeki şiddeti özendirici tutumlar, televizyon kahramanları, senaryolar en çok gençleri yeni yetişen pırıl pırıl çocukları etkiliyor. Bu sorunu çözmek için aileden başlamak çocuk ve gençlerin umutlarını korumak desteklemek gerek. Toplumsal şiddete karşı ortak çalışmalar yürütmeli, sanat spor veya bilimsel çalışmalara en önemlisi üretgenliğe yöneltmeli…’. Prof. Dr. Yankı Yazgan’dan alıntı.
Birçok yazısını takip ettiğim, çeşitli konuşmalarını büyük dikkatle izlediğim hocam, tüm kalbimle inandığım bir söyleşisinden alıntı paylaştım. Ve gerisi içimden çorap söküğü gibi geldi.
Meğer ne kadar doluymuşum.
Bir çocuk büyütmek, onu ayaklarının üstünde dimdik tutabilmek, kendine özgüveni olan sevgi dolu bir birey yapabilmek, yarınlarına korkmadan bakmasını sağlamak.
Mutlak doğurmak gerekmiyor, mutlak baba olmak gerekmiyor eğer düşünebilen, hisseden, yüreği olan ‘insan’ isen anlayabilirsin.
Ailede başlıyor, başlamalı diyoruz ya; baba, dayı, amca kem gözle bakabiliyorsa içinde kötülük barındırıyorsa, anne bile diyemediğim kadın doğurup atabiliyorsa, terk edebiliyorsa, o bebekler, çocuklar zaten hayata (–) lerde başlıyor.
Evinde sıcacık yuvasında aile sevgisiyle iyi /kotu bilerek yaşayan çocuklar, televizyonlarda seyrettikleri ile toplumda yaşadıkları ile korkunç ikilem içine düşüyorlar.
Bilgiye yönelik yarışma programları, sanat yayınları, üretgenliği teşvik eden neşeli programlar varmı? Yapılmış olsa bile reyting uğruna yok olmuşlardır. Her kesimden insanı çekebilecek bilgi dolu programlara kafa yoruldu mu acaba? Böyle programlara otobüslerle seyirci taşısak mesela, yine para versek ellerine gelin diye, şıkkıdı şıkkıdı oynasalar mesela?
Toplumsal şiddete ortak çalışmalar yürütelim diyoruz ya; çocuk oyuncakları, çizgi filmler, bilgisayar oyunları, televizyonda seyredilen diziler, canlı yayın kuşakları… Korkunç durumda.
Güç bendeee… Yakın yıkın yağmalayın uçuşları…
Dikkat ettiniz mi veya o gözle bakabildiniz mi bilmiyorum, kanallardaki reyting yapan diziler hep entrika dolu, aile diye kurum yok ortada kim kiminle belli değil, zenginlik hep kötü yollardan elde edilmiş… Hep bir kötü kadın, kötü bir erkek. Birbirini ezme savaşında insanlar, dolandıran yakın akrabalar.
Canlı yayınla gelen birbirine talip olan insancıkları anlatmak dahi istenmiyorum. Kötü bir show kötü bir örnek. Nerede kaldı bizim ahlaki değerlerimiz aile bağlarına saygımız, ilişki evlilik kurumuna özenimiz.
Bunlar mı yüz milyonların karşısına çıkıp örnek oluyor neyi anlatıyor; halen gazetelerin ikinci sayfasında kıskançlıktan erkekliğine laf etti diye öldüren adamlar, aldatan kadınlar okurken; televizyonda – bakın böyle yapın iyi edersiniz dercesine bir gün birine talip olan sonra seni istemiyorum diyerek hakaretler yağdıran, ertesi gün sarmaş dolaş olan insancıklar.
Toplumun geldiği bu noktada; baş örtüsü inançların sembolü ilan edilirken ahlaklı insanlar hareketlerine dikkat eder başını kapar derken. Kurunun yanında yaş da yanar aynen öyle.
Ben ve benim gibi düşünenler için, tercihidir saygı duyarım, ben onun dostluğuna bakarım insanlığı önemli diyorken ve birçok sevdiğim dostumun başı kapalıyken onların sohbetlerinden aile yapılarından, çocuklarına düşkünlüklerine saygı duyarken seyredilenler nedir anlatabilirmisiniz bana?
Ortada olan, koca arayışı bir türlü bitmeyen, bir çok adamı birbirine vurdurtan ezik erkekler ordusu kuran kızlar. Tüm stüdyodakileri 1’er hafta deneyen erkek/kızlar. Kendine gelen kızı acımasızca reddeden erkekler, buna karşın ne olur şans ver diye ağlayan kızlar.
Gencinden, yaşını başını almış kadınlara kadar hepsi full makyaj, yüksek ökçe ekranda salınmalarına mı şaşırayım moda diye kısa paça çıplak ayak bir örnek giyimli erkeklere mi güleyim?
En çok şaşırdığım da tüm kanallarda buna benzer programlar var, bir dolu bu tip boş insanı nasıl buldular veya şöyle söylemek gerek; neden bu kadar boş avare insanımız var ve neden hepsi bir evlilik koşmacasında? Seyirci koltuğunda oturanları hiç konuşmuyorum bile, onlar tam bir profesör.
Sunucular ise, onca para alırken hiç akıllarına gelmiyormu acaba beni seven ekran seyircisine hem eğlenceli hem de daha yararlı program yapayım gücümü böyle kullanayım faydam olsun?
Ben küçükken televizyonda aile konularını işleyen dizileri vardı, ne kadar sıcak mesajlar verirdi. Hemde birçok kesimi içeren yayınlardı. Geçen sabah oğlum kanal karıştırırken eski dizilerden birini buldu baktım keyifle seyrediyor yanına oturdum beraber seyrettim. İçinde yine dalavere yapan ama hep hüsrana uğrayan bir karakterde vardı o kadar güzel yansıtılmıştı ki insana saygıyı, hayvana sevgiyi, kardeşliği, dostluğu, mahalle düzenini yardımlaşmayı anlatıyordu. Sevgi beslenir, kötülük kaybederdi.
Şimdilerde apartmanında veya sitende oturanı tanımazken, selamlaşmanın lüks olduğu bir ortamda ‘teşekkür ederim’ denilince şaşırılan yaşamda bu benimsenir hale geldi valla.
Harislik aldı başını gidiyor, para ile oturup para ile kalkıyoruz. Kim daha çok kazanırsa kim daha çok mal mülk alırsa gücü öyle büyüyor. Bir diğerinin ezilmesi ona keyif veriyor.
Değilmi ki yeşil bahçe park yerini avm, kentsel dönüşüm adı altında senelerin o zevkli güzel binaları tek tip taşa dönüyor, pahada yüksek görsellikte bir hiç şekil alıyor, iyilik kötülüğe… güzellik çirkinliğe… dostluklar düşmanlığa… yazık yazık çok yazık.
Biz çocuklarımıza nasıl ‘umutlarınızı koruyun, besleyin’ diyeceğiz. Neyi nasıl örnek vereceğiz.
Kavga edin, yağmalayın, saldırın tecavüz edin, çalın, hakaret dolu olsun konuşmalarınız, saygı duymayın bir başkasına, empati asla yapmayın, küçük görün mü diyeceğiz?
Neyi örnek göstereceğiz, doğdunuz işte bu hayata büyüyün nasıl büyürseniz mi diyeceğiz.
Cahil bir toplumuz, empati duygumuz yok, düşmanlık içimize işlemiş nasıl düzelteceğiz. Beni taşıyacak birini arıyorum derken kaç kilosun diye mi soracağız yoksa ilgilendiği sanat, tiyatro sinema okuduğu kitaplar, duyguları diye mi irdeleyeceğiz?
Sanat, spor, üretgenlik adına hiçbir şey yok, bir avuç şanslı çocuk bunları yapabiliyor, onlar da ebeveynler oradan oraya koşturarak sağlıyorlar bu gayet doğal olması gereken sosyallikleri. Ya diğerleri toplumun her kesimindeki o minicikler hak etmiyorlar mı? Onlar çöp topluyor, savaşın ortasında yaşıyor, sahile cansız beden olarak vuruyor, taciz ediliyor, kuru ekmek çalıyor.
Pekii… Okumak adına evi uzakta diye yurtta kalan aile sıcaklığından uzak bazı çocuklar yanarak mı ısınmalı? Utanç verici… Canımızı yakıyorlar…
Uyanalım ne olur… UYANIN… Hepimiz dini, dili, inançları, kazançları farklı olan herkes boşverin bunları bırakın bir kenara. İnsanız biz, ele ele verip, yarının çocuklarına yemyeşil doğa ve aydınlık yarınlar bırakalım. Güzel umutlarını yeşertecek bir dünya bırakalım. Tek dertleri bugün ne oynayalım olan yarınlar hak ediyorlar onlar…
Bunu başarabilen toplumda isimler kalır yüzyıllar geçsede arkalarından saygıyla anılır, sevgiyle bağırlara basılır. Bunu başarın ne olur, bunu başarın.
Okullar açın, öyle özel filan değil milyon tl ödenmesin. Devlet okulları, devletin gücünü dünyaya gösteren fişek çocuklar eğitecek, devlet okulu denince güç akla gelecek eğitim akla gelecek.
Lisanı ile edebiyatı ile tarihi ile matematik dolu eğitimler verin, pırıl pırıl hocalar var yapılmayacak bir şey değil ki… İş istemekle biter.
Umutların umut olduğu bu günleri, gelecek yeni bir yılı güzellikler ile yaşanacak günlere döndürelim.
Yağan yağmurlarda sevgi tohumları yeşersin tüm dünyada, barışın kardeşliğin iyiliğin filizlendiği bir yıla doğru ilerleyelim…
Perrin GÖKDEMİR ÜLKER 30.11.2016
Yazarın Tüm Yazıları... - Yazar'a mesaj yaz
-
Yorum Yaz
|
|