Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

ÖNCESİ, SONRASI VE ŞİMDİ

Merhaba dostlar
Yaşadığımız dünyada çok hızlı değişimler oluyor. Değişime ayak uydurabileceğini düşünenler ön görüleriyle anlamaya ve dengede kalmaya çalışarak uyum sağlama yollarını bulmaya çabalıyor. Değişime ayak uyduramayacak olanların da kendini kötü hissedip mutlu olacağı az sayıda şeye sıkıca sarılmaya çalışması çok doğal. Asıl dönüşüme ayak uydurmaya çalışanların işi zor. Çünkü bu her an her konuda her şekilde olabilir. Belki gereksiz sektörler çökecek, belki yeni sektörler açılacak belki de bazıları kendi içinde dönüşümler değişimler yaşayıp evrilecek. Henüz bilemiyoruz. Nasıl meslek sahibi olmak için bazı donanımlara ihtiyaç duyuyor eğitim alıyorsak hayat okulu için de kişisel eğitimimize kişisel gelişimimize ihtiyaç duyuyoruz. Birçok şeye bölmek zorunda kaldığımız zaman planlaması yaparak zamanımızı en verimli şekilde kullanmalıyız. Covid19 virüsü bize bir kez daha gösterdi ki aklımızdakileri ötelemeden yapmayı planladıklarımızı zamanında yapmalıymışız.

Şimdi ne yapmalı? Öncelikle sağlıklı düşünebilmek için sakin olmalı. Bu virüsü kapmamak olasılığı çok düşük. Ne bu virüs dünyadan yok olana kadar evde kalınabilir ne de evde kalmakla korunabiliriz. Hiç kendimizi kandırmayalım. Karnımızı doyurmak zorundayız, çalışmak zorundayız, insanlarla teması gerektirecek pek çok durumla karşı karşıyayız. Sürekli söylediğim bir sloganım var; abartmayın korkmayın tedbirli olun diye.

Tedbirli olmak zorundayız, kişisel ve yaşadığımız alanlarla ilgili temizliğe ve hijyene zaten dikkat etmemiz gerekiyor, şimdilerde biraz daha detaylı düşünerek hareket etmeliyiz. Sebep sonuç ilişkisi kurabilmek doğuştan gelen bir özellik değil öğrenilebilir. Örneğin salgın hastalık bulaşmasın diye kullandığımız eldiven ve maskelerin yere atıldığında salgın hastalığın bulaşmamasına değil bulaşmasına sebep olabilir diye düşünebiliyor olmalıyız. Düşünemiyor olanları da anlayacağı bir dille uyarırsak sonuç olarak ‘sadece’ anlayanın doğru hareket edeceği gerçeğini de unutmamalıyız.

Korkmamalıyız çünkü korku yaşamda kalma güdüsüdür böyle olağan üstü durumlarda korku duygumuz çok yükselirse başta söylediğim almamız gereken tedbirler kısmı üçe beşe beşyüze katlar ki bununla baş etmek kimse için kolay olmayacaktır. Ve bağışıklığımızı en yüksekte tutmamız geren zamanda korku duygumuzla bağışıklığımızı düşürürsek hayatta kalmak yerine hayatı çekilmez hale getirir korkumuz. Bu elimizde mi, evet. Korkmamayı başarabiliriz. Ben belki bu konuda çok şanslı olabilirim. Ben ailemden de hala ilişkilerimin devam ettiği hemen hemen bütün öğretmenlerimden de hep sorunu tespit edip farklı birçok çözüm yolu üretebilmeyi öğrenmişim. Bu da bana korkmamayı öğretti. Bu konuda aileme de beni yetiştiren bütün öğretmenlerime de teşekkürlerimi saygılarımı iletiyorum. Cesur olmamın kahramanlarısınız. Bilmek sizde korku yaratıyor olabilir, bilgi kirliliğini de göz ardı etmeyelim. Korkmak sağlıklı düşünmeyi engeller, güdülerinizle hareket eder olmaması gereken kararlar alabilirsiniz. Örneğin virüs kaptım mı korkusuyla hastaneye koşarsanız kapmadığınız virüsü kapma olasılığınızı arttırırsınız. Oysa öğrenmenin daha sağlıklı daha farklı yolları olabilir. Nasıl yanlışında iktidarı eleştiriyorsak yanlışında muhalefeti de eleştirmek gibi, korku yaratacak bilgilerin yanında korkuyu azaltacak gerçek bilgileri de ulaştırın çevrenize.

Bu her konu için geçerli zaten de abartmayın, 80 milyon abartıp hastaneye koşsak zaten ne hastane ne de sağlık sistemi diye bir şey kalmaz. Zaten olağan üstü çabayla ve özveriyle çalışan sağlık çalışanlarına bu kötülüğü yapma hakkımız yok. Abartmayın çünkü birilerinin belki son parasıyla alacağı son paket makarnayı veya yiyeceği bütün dolaplarımıza depolamaya gerek yok. Abartmayın bütün alış veriş sitelerindekileri satın alıp kargo şirketlerini tonlarca ulaştırılması gerekenlerle çalışmak zorunda bırakmayalım. Abartmayalım temizlik ve hijyen diye takıntılı obsesif olmayalım, elimizdeki son suları da bitirmeyelim. Biliyorum kolay değil ama korkunu azaltır sakin düşünürsen başarılır.

Evlerimize kapanmamızın istenmesinin iki önemli sebebi var. Birincisi; panik yapıp herkes hastanelere koşturup izdihamla ne kurumun ne de sağlık çalışanlarının çalışamaz hale gelmesine sebep olmasın ki o zaman kimsenin hiç kimse için yapabileceği bir şey kalmaz.

İkincisi ise; yeterince sağlıklı verilere sahip olunmadığı için sosyal olarak bulaşmayı asgariye indirebilmek. Elbette ki sosyal devlet mantığı insanları mağdur etmeyecek sosyal ve ekonomik alt yapıları hazırlayıp insanların can ve mal güvenliğini sağlayacak şekilde kurumlarını çalıştırmakla görevlidir. Amaç siyasetin dışına taştığı için bütün bunlar neden olamıyorlara çok gerek yok, az çok görmek isteyen herkes görebilir zaten. Eleştirirken alternatif fikirler üreterek. Herkesin adil ve sağlıklı koşullarda çalışmasını dileyerek; çalışmak zorunda olan, bırakılan her sektör çalışanına ve özellikle sağlık çalışanlarına emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum, minnetlerimi sunuyorum.

Peki kendimizi pek çok açıdan yalnız hissettiğimiz bu günlerde neler yapmalıyız? Elbette ki herkesin bireysel hayalleri amaçları ilgi alanları vardır. Şu aralar ilk önceliğimiz hayatta kalmak için beden ve akıl sağlığımızı korumak. Bu yetmez bunun yanında başkalarının beden ve akıl sağlığının korunması için de elimizden geleni yapmak.

Sağlıklı olmak sağlıklı beslenmekle olur. Bu tartışılmaz. Ama beslenmek sadece yemek içmek değildir. Yediğimiz içtiğimiz çok önemli, mevsiminde ve doğal yiyeceklerle beslenmek, aynı öğünde karıştırmadan farklı öğünlere bölerek her tür gıdayı ayarında tüketmek, bolca temiz ve sağlıklı su tüketmek çok önemli. Bunlar zaten bilinen şeyler. Benim asıl sözünü etmek istediğim diğer besinler. Hani dedik ya trilyonlarca hücreden oluşan bedenimiz her bir hücresinin sağlıklı beslenmesiyle sağlıklı olacaktır. Yaşam dürtümüz beş duyu organımızla hayatta kalmayı başarır.

Sadece tat alma duyumuzla yediğimiz içtiğimiz değil vücudumuza aldığımız her şey besindir aslında. Kulağımızla dinlediğimiz, gözümüzle gördüğümüz, burnumuzla kokladığımız, tenimizle hissettiğimiz. Tam tersi şeylerden uzak kalmaya çalışarak, zararlı besinlerden uzak kalmaya çalışarak, özelliğe şu bağışıklığımızın yüksek olması için çok iyi beslenmemiz gereken zamanlarda güzelliklere verin dikkatinizi.

Güzel şeylere bakın, doğaya, bitkilere, hayvanlara güzel insanlara, size güzel gelen şeylere.

Güzel şeyler dinleyin, doğanın hayvanların seslerini, sevdiğiniz müzikleri, sevdiğiniz insanların seslerini, sizi güldüren, neşelendiren, mutlu eden sesleri. Güzel şeyler koklayın, yine doğada en güzel kokular, belki en sevdiğiniz yiyeceğin kokusu mutlu ettiği için herkes evinde mis gibi kokan ekmekler, yemekler pişirmeye başladı. Güzel şeyler hissedin. İşte bu günlerde beslenmemiz gerekenlerden başarılması en zor olanı belki de bu. Dokunamıyoruz, dokunmamalıyız diye düşünmek zorunda kalıyoruz. Aman uzak dur, aman eldivenin nerede, aman maskeni taktın mı, aman dışarı çıkma. Herkes bir birine potansiyel hasta ve potansiyel bulaştırıcı gibi görünmeye başlayınca en zor besinimiz dokunmak hissetmek kısmını doyurmakta zorlanır olduk. Oysaki tam da bu günlerde en çok ihtiyacımız var. Sevdiklerinizin cenazesine bile katılamayacaksınız cümlesi değil mi bizi en çok üzen şeylerden biri.
Tedbirli bir şekilde sarılacağız bol bol yakınımızdaki sarılabildiklerimize, her hangi bir sosyal paylaşım alanından varlığımızı hissettireceğiz, varlıklarını hissedeceğiz sevdiklerimizin, hayal kuracağız bol bol gerçekleşsin veya gerçekleşmesin, anılarımızı düşünüp bol bol gülümseyeceğiz, eski fotolara bakınacağız o günlere yeniden dönerek, sevdiklerimizin, merak ettiklerimizin, dostlarımızın hatırını soracağız iyi olduklarını öğrenip rahatlamak için, yaptıkça aklımızdan silinip üzerimizdeki yüklerden kurtulma hissi için ertelediğimiz işlerimizi bitireceğiz, etrafımızı sadeleştirip güzelleştirmeye çalışacağız daha iyi hissetmek için, bol bol kitap okuyacağız, kitap gibi eski bir dostumuzu belki biraz ihmal ettiğimizi fark ederek, kişisel gelişimimize önem vererek iyi yönlerimizi geliştirmeye arttırmaya kötü yönlerimizi törpülemeye gayret edeceğiz. Sevdiklerimizin iyi olduğunu, güçlü olduğunu bilmek nasıl da mutlu hissettiriyor.

Başta sesiyle, esprileriyle, varlığıyla beni her gün mutlaka arayarak mutlu hissettiren babam olmak üzere, bütün ailem, sevdiklerim, bulduğu her yolla değerli hissettiren, ziyaretleriyle, mesajlarıyla, paylaşımlarıyla, telefonlarıyla, bilgisiyle, ilgisiyle, görüntüsüyle, sesiyle ve başlı başına varlığıyla, beni beslediğiniz, fiziken yakınımda ya da uzağımda olmanız fark etmez, sağlıklı olmama katkıda bulunduğunuz için beni her yönden besleyen hepinize sonsuz teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız.

Geçecek bu günler, bu sıkıntılar, gerginlikler birçok değişimi de beraberinde getirerek. Şimdinin mutlu yaşanabilmesi için geçmişteki hataları hızla telafi etmenin yollarını aramalı, gelecekte yaşamak istediklerimizin hayallerini kurup, yapılarını oluşturmalıyız. Her gün güzel haberlerin çokça artmasını, her değişimin güzelliklere çıkmasını diliyorum. Akıl ve beden sağlığınızı, fikirlerinizi, gücünüzü ve duygularınızı korumaya alın.

#KorkmaAbartmaAmaTedbirliOl
Sevgiyle Sağlıkla kalın.
Bitmeyen martın 29’u yıl 2020


İlknur ERŞAHİN ÇAKICI
29.03.2020

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 



 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.