Kederler eğse de başını
Yıldızlardan ayırma bakışını
Çaldı trampetini ölü zaman
Ben ve sen vardık o eski hikayede
Oysa o bende
Kaç biz saklı
O sende
kaç giz gizli
Bin yıldız ışıttı geceyi
kimse çözemedi
bin yıllık bilmeceyi
Tanıktı başkaları başkasızlığa
Herkes kendi hikayesini
Başladı baştan yazmaya
Biz sondan başlamıştık
Atladık ortaya geçtik
Defter orta yerinden yırtılmıştı
Ey ağırlıkların ölçülü ölçüsüzü
Ey müstehzi gülüşlü kral
Ey doludizginliklerin adetaya teslim edilmişliği
Ey konformist küheylan
Ayrıl da gel
tutunamadığın yamaçlardan
Okyanus suyu
Körfez kuytusu
sağaltır mı yaralanmışlıklarımızı
Var mısınız şövalye ruhuyla
suçsuz yere infaz edilmiş
cadı ruhunu dövüştürmeye
Varım ben
Varız biz
Biz varız dedi koro
Biz de dedi uğultu
Kitabi yalınlıklar
Ortodoks yalnızlıklar
Versem alır mısın
Tevellüdün kaç
bilmem
Ben hiç yaşamadım ki
Kaç külhanbeyi
attı ceketini omzuna
bastı yumurta topuğuna
kırptı gözünü
ateşledi sözünü
Geçmiş travmalarınaydı isyanı
Seni kendiyle vuruşturuyordu
Kaşının birini kaldırdı adam
Artistik, skolastik
Alnında bir kas seğirdi
Çapkınca baktı
Aşık olundu sandı
Kırıttı kadın
Elini koydu omuzuna erkeğin
sahiplendi
Kafasını bir kaldırdı
Seni kafasında koyduğu
eğreti yere oturttu
rahatladı
İnsaniyet namına durun
Eller yukarı dedi
savunmasız ve yalnız
Tek bir söz söyledi yalnızca
Kolaysa hadi vurun
Ellerini kaldırmadı
Adam kadını koydu cebine
Kimse duymadı çığlığını
Uyudum uyandım dedi kız
Mental bir hastane koğuşu
Kimse tınmadı