NEREDE KALMIŞTIK?
Yaşamaya zaman ayır, ömür bunun için verilmiştir.
Düşünmeye zaman ayır,başarının anahtarı odur.
Sevmeye zaman ayır bu seni daima güçlü kılar
İyiliğe zaman ayır, insan olmanın sırrı budur. / Goethe.
Nasıl güzel değilmi dizeler, insan olabilmek için iyiliğe zaman ayırmak gerek zaman ayırmakta değil asıl iyi olabilmek gerek bu hayatta.
Kimseyi içini bilmeden yaşadıkları ne anlamadan yargılamamak gerek. Evet hakikaten çok boş insan var yeryüzünde kıymet bilmeyen, dünya malına sarılmış sımsıkı onun servet olduğuna inanan. Başkalarını karalamak ile beslenen. Bu tipleri düşünüp tüketmeyelim kendimizi vardır bir nedeni geldikleri için bu dünyaya onu Yaradan bilir. Biz elimizdekilere şükrederek daha iyi hayırlı neler yaparız doğaya dünyaya aşık mutlu nasıl yaşarız onu hissedelim.
Uzun zaman oldu ki elime kalemi almayalı. Beynimde birçok kelime konu hareket halindeyken ben nedensiz bir atıllıkla bunları yazıya dökemedim.
Bazen kendimi bile tanıyamıyorum, size de oluyor mu? Zannetmeyin ki öyle saatlerce uyurum, evden çıkmadan kalırım yok kesinlikle değil. Hep erken kalkarım bunda sıkıntı yok.
Birçok okuduğum psikolog ve doktor yazsında belirttiği gibi aslında çoğumuzda olan bir sisli beyin, yorgun ruh hali mevcut. Atmak şart yenilmek olmaz bu duruma.
Aklımda yazmak istediğim konular sıralanmış durumda o kadar çok aniden gelişen akışlar var. Hadi yaz artık diyor beynim yaz, senin en sevdiğin şey yazıya dökmek içini. Ve ne mutlu ki böyle bir köşen var terapi bu senin.
Dün gece Halit Kıvanç’ın vefat haberini duydum. Mekanı cennet olsun, canım babamın gençlik yıllarında bir arada güzel anılara vesile olan arkadaşlıklarını hatırladım arada birbirlerini aramalarını sohbetlerini eski dostlukların kıymetini birbirine saygıyı ah güzel eski yıllar diyerek andım.
Oysa şimdilerde her şey yüzeysel, büyüklerimiz gittikçe bunu bir kez daha anlıyorum. Dostluklar, arkadaşlıklar kardeşler bile çıkar üstüne. Şükürler olsun benimdostlarım halen sevgi saygıyı koruyan kıymetini bilen kalp güzellikleri yüzlerine yansımış insanlar.
Büyürken de çok şanslıydım hep örnek aldığım, bizlere çok şey katan büyükler ve isimlerle yaşadım büyüdüm. Güzel düzgün Türkçe konuşan, saygı ve sevgiyi kalpten yaşayan işlerinde başarılı aile hayatları örnek temsil eden insanlar. Çok değerli büyükler, sanatçılar, edebiyatçılar, öğretmenler, eğitmenler birer birer gittikçe gençlerin çocuklarımızın örnek alacağı bir şey kalmıyor.
Türkçe dili çok temiz ve düzgünken konuşma dili değişti gevşek gevşek yayarak konuşmalar, kendine komik şekiller vermeler, çok güzel olduğunu sanarak tuhaf kıyafetler ile kendini çirkinleştirmeler laubali olunca aranılan olduğunu düşünenler, açık saçık giyinince acayip çekici olduğunu düşünenler vs..vs..öyle çok sıralayacağım şeyler varki. Bunun tutuculukla alakası yok asla, kendime saygım olduğu gibi diğer insanlara da var. Öyle ki: Kedime bile var oda bir canlı.
Ama, fakat, lakin
Büyüğün küçüğe, küçüğün büyüğe saygısı kalmadı bu kesin. Ne davranışlarda ne kıyafetlerde, ne üslupta. Hiç tanımadığım bir insan bana sen diye hitap ediyor mesela haydi seni geçtim “ canım’’ diyor. Ben ne zaman canın oldum ne ara samimi olduk? “Siz” ne ara değersizleşti….
Örneğin; Eğitim kurumlarında bile öğretmenler, eğitmenler, kot pantolon /tshirt gelebiliyor ise, öğrencisinden kıyafet düzen nasıl beklenir ki? Çocuklar neyi nasıl görüyorsa onu takip eder, bol bol konuşmayı kim dinler ki? Ben bile karşımda sürekli öğüt veren, konuşanı dinlemiyorum değil ki genç nesil. Onlar daha net, kısa öz anlatım olacak.
Şimdiki çocuklar sorguluyor verilen bilgileri hemen kabul etmiyor, bunu seviyorum, ama bir çok öğretmen buna kapalı ne yazık ki.!!!! Hemen kendini korumaya geçip çocuğu azarlıyor. Diğer arkadaşlarının yanında zor duruma düşürüyor. Çocuk azarlamak sorduğu soruya cevap verememek bence kendi eksikliği, karşısındakini korkutup sindirmek mesleği ile çelişiyor.
Ah eskiler demek istemiyorum geçmiş gitmiş seneler, ama araştırıp baktığımda eski okul yıllıklarına, fotoğraf arşivlerine, okul öğretmenleri kılık kıyafetleri, sınıflar çok keyif veriyor biz iyiyken bozulmuşuz bu acı.
Geçenlerde bir kurumda işim vardı, yarım günüm orada geçti, muhatap olacağım insan oranın kurum müdürüydü ben yine aynı hatamı yapıp ceketli gömlekli makama yakışan birini beklerken kendini tanıtmasa hiç aklıma gelmeyen bir görüntü ile karşılaştım.
Giyinmek, hiçbir zaman marka ile olmadı benim için. Bildim bileli savunduğum temiz, ütülü, konumuna uygun giyinmekti, halende öyle.. Ne kazandığın ne kadar paran olduğu / veya olmadığı değil temiz olmak uygun giyinmek. İster pazardan al, ister mağaza, ister değiş tokuş yap. Başta kendine saygı bu böyle düşünüyorum.
Ne konuşuyorsun diyebilirsiniz, düğüne, davete kot pantolon ile giden bir toplumda ne konuşuyorsun? Kim çıkardıysa Allah selamet versin erkeklerin daracık yıkanıp çekmiş gibi giydikleri kısacık pantalonları hiç söylemeyeyim. bir aynaya baksalar diyorum vücutları görüntüleri nasıl kötü, itici. Kıvanç Tatlıtuğ olsalar hadi neyse!!!.
Ah kadınlar ah değerli kadınlar oysa genlerinde var kuvvet güç. Ne olur bunu unutmayın. Kendinize saygınız olsun, giyiminiz ile bilginiz ile ayaklarınızın yere basarak var olun acık saçık kıyafetler ile memenizi poponuzu vücudunuzu sergileyerek erkeklere kendinizi beğendirmek için çapalamayın. Kadın güçtür benim için, biten gidenle uğraşmayın vakit kaybıdır bu hayat kısa değmez ki kendinizi küçük düşürmeye.
Yine çenem düştü değilmi, bir daha daha az konuşurum desem de pek inanmayın klavyenin başına oturunca alıp gidiyorum başımı.
Sevgi ile kalın, hoşçakalın kasım benim için güzel aydır görüşmek üzere…..
Perrin GÖKDEMİR ÜLKER 26.10.2022
Yazarın Tüm Yazıları... - Yazar'a mesaj yaz
-
Yorum Yaz
|
|