Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

YOZLAŞAN KÜLTÜRÜMÜZ


Bugün sizlere bir kitaptan bahsedeceğim..
Bir öğrencimden aldığım bir kitaptı, bu kitap Tolga Gümüşay’ın yazdığı bir gençlik romanıydı: ‘6 yıl tam pansiyon’. Olaylar kısaca bir grup öğrencinin yatılı okullarında geçirdikleri son birkaç günü anlatıyordu. Okumaya başladığım kitap, ortasına geldiğimde beni çıldırtmak üzereydi. Çevirdiğim her sayfada kan beynime sıçrıyor, sinirlerim bozuluyordu.
Tolga Gümüşay’ın ‘6 yıl tam pansiyon’ kitabındaki karakterler ve olaylar; batı kültürünün en dejenere haline öykünüyordu. En temel tanımlamasıyla Amerikan kültürünün çöplüğüne bir bakıştı ama çöplük gibi değil de sanki değerli bir mücevhermiş gibi yansıtıyordu bunu…

‘6 yıl tam pansiyon’u içimdeki öfkeyle zor bela bitirdim ve üzerine oturup düşünmeye başladım. Televizyon hemen her kuşağıyla çocuklarımıza zaten, batı kültürünün tüm çirkinliğini aşılıyordu. İnternet ya da bilgisayar oyunları da bütün bir kuşağın beynine girmeye muktedirdi. Peki bizim çocuklarımızı koruyabileceğimiz hiçbir korunaklı alan olmayacak mıydı? O ana kadar kitapların hep bu kurtarılmış alan olacağını düşünmüştüm. Gençleri kitap okurken gördüğümde, onlara kitap okumayı özendirdiğim için kendimle gurur duyardım. Zira böyle bir şeyi beklemek de mümkün değil zaten). Di’li geçmiş zaman kullanıyorum çünkü Tolga Gümüşay’ın kitabını gördüğümde tüm algılarım yıkıldı.

Gençliğin aslında edebiyattan ya da kitaplardan da zehirlenebilirdi ve ‘6 yıl tam pansiyon’ gibi bir kitap çıkıp onlara gerçek dışı, ülkemizle, kültürümüzle alakası olmayan, dejenere bir dünyayı sunup, böyle bir dünyayı istemesini sağlayabilirdi. Kitabın herhangi bir edebi üstünlüğü yoktu, kabul eli yüzü düzgün bir Türkçesi vardı ama içerik resmen bir kültürel cinayetti. Bugün Çılgın Dershane, Kavak Yelleri, Recep İvedik gibi diziler filmler neyi temsil ediyorsa; ‘6 yıl Tam Pansiyon’ da tam bunları temsil ediyordu. Yalnız bir fark vardı, insanlar okudukları şeylere izlediklerinden dinlediklerinden çok daha fazla inanma eğilimindedirler. Hele gerçekle kurgu olanı ayırt edemeyecek yaşta olan genç zihinler…

Evet belki ben kitaba ya da edebiyata karşı fazla iyi niyetli fazla nahiftim fakat böylesi bir sonuçla karşılaşabileceğim aklımın ucundan geçmemişti. Hele biraz araştırma yapıp Tolga Gümüşay’ın bu kitabının okullar tarafında resmi olarak seçilen bir eser olduğunu gördüğümde bir eğitimci olarak eğitim sistemimizdeki vahameti daha da iyi anladım. Tanpınar yada Bilge Karasu okumayan kuşak, ‘6 yıl tam pansiyon’ okuyordu. Biliyorum bu kitabı sevenler vardır, kitap 10.000 basılmış ve pek fazla eleştirilmemişti.
Ama unutmayın Recep İvedik’i de 5 milyon kişi izledi ve Atilla Dorsay bile bu filmi eleştirmedi…

İyi haftalar diliyorum. Tarih ve sanatta yani burada kalın….


Asım BİLGİLİ
3.11.2008

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 

 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.