OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE FİLİSTİN
Merhaba sevgili okurlarım,
Son bir aydır İsrail’de yaşanan olaylarla ilgili bir yazı yazmayı hedefliyordum. Fakat, ortamın oldukça gergin olduğu günlerde bunun çok faydalı olacağını düşünmediğim için bu güne, yani daha sakin düşünebileceğimiz bir zamanda tarihsel bilgileri aktarmak istedim. Yurttaş olarak bizleri de yakından ilgilendiren bir konu bu ‘Filistin’ meselesi. Birçok insanımızın yüzeysel olarak bildiği, bir türlü sona erdirilemeyen bir çatışmayı, savaşı, Osmanlı döneminden bu güne kadar yaşananları sizlere kısa ve öz olarak anlatmak istedim. Bu konuda çok fazla yorum yapmak istemiyorum, yazımın bütününü okursanız, yorumu kendinizin daha iyi yapacağına inanıyorum. 1897’de toplanan birinci Siyonizm* Kongresi’ne başkanlık eden ve Siyonizm’in politik lideri olarak bilinen Theodor Herzl, Osmanlı Devlet’inden, Yahudilere Filistin topraklarının verilmesi karşılığında Osmanlı’nın tüm borçlarını ödemeyi taahhüt eder. Sultan II Abdülhamid Herzl’in bu isteğini, “şehit kanlarıyla sulanmış toprağın bir karışını bile satmam” diyerek, Herzl’i odasından kovar.
II Abdülhamit’in reddine rağmen, Siyonistler Filistin’de bir Yahudi devleti kurulmasından vazgeçmezler ve Birinci Dünya Savaşı’nda İngiliz’lerin işgal ettiği toprakların kendilerine verilmesini isterler. 1904 – 1914 yılları arasında Osmanlı’nın değişik eyaletlerinde bulunan Yahudiler, kafile halinde Filistin’e gelmeye başlarlar. İlk kafile 40 bin kişiden oluşur. Filistin topraklarında, Birinci Dünya Savaşı’nda aralarında Siyonist Yahudilerin de bulunduğu İngilizler tarafından işgal edilir. 1917’de İngiliz Dışişleri Bakanı Arthur James Balfour, meşhur ‘Balfour Deklarasyonu’nu yayınlayarak, Filistin’in Yahudilerin ulusal toprağı olduğunu bildirir.Balfour Deklarasyonu yayınlanmasında Dünyanın en zengin ailelerinden Yahudi Lord Walter Rotschild ile İngiltere’deki Siyonist Federasyonu yöneticilerinin büyük etkisi olur. 1922 yılında Milletler Cemiyeti Filistin’i İngiliz mandasına verir, burada bir Yahudi devletinin kurulması için çalışma yapılmasına karar verir. Milletler Cemiyetinin bu kararından sonra 1920’lerin başında ve Nazizm’in Almanya’da başa gelmesiyle 1930’lu yıllarda Yahudiler geniş kafileler halinde Filistin’e gelmeye başlarlar. İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda Yahudiler Filistin’de nüfusun yüzde 33’ünü oluşturmaktadır. Birleşmiş Milletler ve İngilizlerin yardımıyla 14 Mayıs 1948’de David Ben Gurion öncülüğünde İsrail devleti kurulur. Bunun üzerine Mısır, Ürdün, Suriye ve Irak İsrail’e savaş açar. Bir yıl süren savaştan sonra, Ürdün Batı Şeria’yı Mısır ise Gazze’yi alır. Filistin’e on binlerce Yahudi yerleşirken, 711 bin Filistinli mülteci durumuna düşer. 1950’lerde İsrail işgaline karşı Arap Fedaileri büyük mücadele verir. 1958’de Yaser Arafat El Fetih örgütünü kurar ve El Fetih daha sonra FKÖ’nün bünyesine dahil edilir. 1964’de Arab Birliği Filistin Kurtuluş Örgütü’nü ( Munazzamat al-Tahrir al-Filastinniyah ) kurar. FKÖ 1974’te Filistin halkının tek yetkili kuruluşu olarak tanınır. 1967’de Mısır, Suriye ve Ürdün ‘Altı Gün Savaşlarında İsrail’le savaşır, ancak İsrail askeri olarak bu üç ülkeye üstünlük sağlayarak, Batı Şeria, Gazze Şeridi ve Golan tepelerini işgal eder. Bu ülkelerin 1973’de İsrail ile olan savaşlarında da netice alınamaz. Yaser Arafat ( Muhammed Abdül Rahman Abdül Rauf Arafat al-Kudva al-Hüsseyini ) ve FKÖ, Ürdün, Lübnan ve daha sonra Tunus’tan Filistin’in kurtuluşu için büyük mücadele verir. Birçok suikast ten kurtulan Arafat, ilk başlarda İsrail’in yıkılması için mücadele ederken 1988’de BM’nin İsrail’in bir devlet olduğuna dair 242 nolu kararını kabul eder. İsrail’in Filistin’de gerçekleştirdiği işgal, şiddet ve katliamlara karşı ilk İntifada** 1987’de başlar. Yahudi yerleşimcilerin ve İsrail askerlerinin aralarında küçük bir kızında olduğu Filistinlileri katletmesi üzerine Filistinliler İsrail’e karşı taşlı mücadeleye başlar. Filistinlilerin bu mücadelesi tüm dünyada büyük yankı bulur. Filistinliler, ilk defa İsrail işgaline karşı topyekün ayağa kalkar. İntifada’nın en büyük kahramanları ise küçük çocuklar olur. Yüzlercesinin şehit düştüğü ilk İntifada 1993 yılına kadar sürer. Birinciİintifadanın akıllarda kalan en çarpıcı görüntüsü Nafis isimli bir Filistinli çocuğun İsrail tankına attığı taşlar olur. Nafis daha sonra Arafat tarafından ‘General Nafis’ olarak isimlendirilir. İntifada’nın başladığı 1987’de Şeyh Ahmet Yasin, Müslüman kardeşlerin kolu olan HAMAS’ı ( Harekat al Mugawama al- İslamiyya ) kurar. Filistin mücadelesi, HAMAS ile birlikte yeni bir seyir alır. Daha önce İsrail saldırısında tekerlekli saldırıya mahkum olan Yasin 2004’te İsrail’in füze saldırısıyla şehit olur. 1991’de Madrid’te ve 1993’de Oslo’da Filistin Kurtuluş Örgütü ( FKÖ ) ve İsrail tarafları arasındaki barış görüşmeleri sonucunda Oslo Anlaşması imzalanır. Anlaşmaya göre FKÖ, Batı Şeria ve Gazze’de özerk bir yönetim kuracaktı. Anlaşmaya rağmen, İsrail işgali bu bölgede hiç bitmedi, bugün dahi devam etmekte. Oslo, Abbas ve Peres tarafından imzalanır. 2000 yılında ABD Başkanı Bill Clinton’un girişimiyle başlatılan Camp David görüşmelerinde Arafat ve Barak bir araya gelir. Ancak İsrail’in mültecilerin geri dönmesine izin vermemesi ve Kudüs işgalinden vazgeçmemesi üzerine bir sonuç alınamaz. Oslo Anlaşması’na rağmen işgalini sürdüren İsrail’e karşı aralıklı olarak mücadele devam ederken, 2000 yılında ikinci İntifada başlar. ‘Kasap’ lakaplı Ariel Şaron yüzlerce korumayla El Aksa’yı ziyaretiyle başlayan İntifada Filistin mücadelesini yeniden alevlendirir. İntifada’nın bu dönemde simgesi haline gelen Muhammed El Dura isimli Filistinli küçük çocuğun, babasının kucağında İsrail ateşleriyle öldürülmesi görüntüleri büyük yankı uyandırır. İkinci İntifada’da yüzden fazla çoğu çocuk Filistinli ölmüştür. İsrail, Filistinlilere yönelik katliamlarını devam ettirirken, Filistinlilere ait ev ve işyerlerini de yıkarak işgalini sürdürür. 2002 yılında İsrail’in Cenin mülteci kampına düzenlediği saldırıda çok sayıda Filistinli şehit olurken, Arafat’ın bulunduğu FKO Merkezi kuşatılır ve bir bölümü İsrail buldozerleriyle yıkılır. Arafat 2004’e kadar ofisinden ayrılmayarak İsrail’e direnir. 2004 yılında İsrail, tekerlekli sandalyeye mahkum HAMAS’ın ruhani lideri Ahmed Yasin ve birkaç gün sonrada Yasin’in yerine geçen Abdülaziz Rantisi’yi şehit eder. Filistin’nin efsanevi lideri Yaser Arafat, 2004 yılında bilinmeyen bir sebepten hasta düşer. İsrail tarafından zehirlendiği söylenen Arafat 11 Kasım 2004 günü 75 yaşında Paris’de askeri bir hastanede hayatını kaybeder. Doktorlar Arafat’ın ölüm sebebini açıklamazken, şüpheler İsrail’in Arafat’ı zehirlediği üzerine yoğunlaşır. Arafat’ın vefatından sonra FKÖ’nün başına Mahmud Abbas geçer. Mahmud Abbas’ın tüm ılımlı ve iyi niyetli çabalarına rağmen, İsrail şiddetini sürdürür ve İsrail’le barış olmaz diyen HAMAS’ı haklı çıkarır. Filistin’de 2006 yılında yapılan genel seçimlerde HAMAS, El Fetih’e karşı büyük bir üstünlük sağlayarak 132 sandalyeli parlamentonun 76’sını kazanarak tek başına hükümeti kurma gücüne kavuşur. Hükümeti kurmakla görevlendirilen HAMAS, Başbakanlığını İsmail Haniye’nin yaptığı ve demokratik bir şekilde seçilmiş Filistin’in ilk hükümetini kurar. Hamas’ın hükümeti kurmasından sonra Batılı devletler Filistin’e ambargo uygularken, İsrail’de Filistinlilere karşı saldırılarını arttırır. Amerika ve İsrail, HAMAS hükümetini yıkmak amacıyla El Fetih’ten Muhammed Dahlan’a silah ve para yardımı yaparak Filistin iç savaşını başlattırırlar. İsrail ve ABD’nin desteklediği El Fetih, HAMAS’a karşı başlattığı saldırılarda 200’den fazla kişinin ölümüne sebep olur. HAMAS’ın öncülük ettiği koalisyonu fesh eden Abbas, Salem El Fayyed’i Başbakan ilan eder. Fayyed, Dünya Bankasında çalışmış ABD ve İsrail’le ilişkileri iyi olan bir isim olarak bilinmektedir. İsrail’in Gazze’de aralıklarla giriştiği katliamlara karşı HAMAS’da el yapımı Kassam roketleriyle İsrail’i vurmaya çalışır. HAMAS, 23 Ocak’ta İsrail’in uyguladığı ambargo ve kuşatmayı Mısır’la olan Refah sınır kapısını kırarak deler ve binlerce Filistinli Mısır’a geçerek yiyecek ve ilaç satın alır.
Ve son bir aydır yaşananları anlatmaya gerek yok sanırım. Bütün Dünyanın gözü önünde cereyan etmekte. “Şehit kanlarıyla sulanmış toprağın bir karışını bile satmam” diyen Abdülhamid’in, bu sözünü ve bugüne gelinceye kadarki yaşananları akıl süzgecinden bir geçirmenizi dilerim.
*Siyonizm: Amacı Filistin'de milli unsurlardan oluşan bir Yahudi devleti kurmak ve bu devleti desteklemek olan milliyetçi Yahudi hareketi.
**İntifada: Sözlük anlamı ile silkinmek, ayağa kalkmak, baş kaldırmak demektir. Genelde Filistinliler´in İsrail işgaline karşı başlattıkları direnişin adı olarak kullanılır.
Asım BİLGİLİ 22.01.2009
Yazarın Tüm Yazıları... - Yazar'a mesaj yaz
-
Yorum Yaz
|
|