BİRAZ DA SPOR....
Sporkolik! Güzel bir terim mi derseniz, Ebru hanımın köşesinde değindiği gibi, yaşam saatlerini spora adayan o ve onun gibilere hayranım diyeceğim. Yaşam biçimi olabilmesi için her yerleşimde buna uyumlu alanların bulunması önemli. Tabi zaman ayırabilmek te. Benim gibi ofise yürüme aleti de koyup sadece bakmakla yetinmek zorunda kalan biri için iç çekişimi duyabilirsiniz…Sanırım ben beceriksizim ya da işkolikim ama sigarakolik değilim…
Özellikle iş verimini ve yaşam koşullarını etkileyen stresin yükseldiği büyüyen kentler ve çok çok büyük kent İstanbul, herkese spor yapma olanağını yeterince sağlayabiliyor mu? Yeni yeni bu kavramın daha iyi anlaşılıp ülkemizde kabul görmeye başlaması ile gelişmeler görülebiliyor (dışarıda uygun olduğu düşünülen her yere spor aletlerinin yerleştirilmesi gibi), ancak ne kadar sağlıklı? İstanbul'da örneğin doldurularak sahilde oluşturulan yeşil alanlarda yürüyüş, koşu, bisiklet ve diğer sporlar için uygulamalar yapıldı ama spor için ayrılan bir alan ile araç trafiğinin yoğun olduğu yollar yan yana ne derece uygun?
Bir tarafta deniz havası, diğer tarafta egzoz gazı, güzel bir karma arasında akciğer açıcı basketbol, voleybol organize oyunları ve oyuncular gençler… Sağlık kazanmaları için zor da olsa geliştirilen bu alanların geç te olsa varlığı güzel olduğundan yerini görmüyoruz. Şimdilik bulunması önemsendiğinden kaliteleri dikkate alınmasa da, yenileri için önemle dikkat diyorum. Ve her kentin, erbabları ile oluşturulmuş, en uygun yer ve yerleşimde spor komplekslerine kavuşmalarını diliyorum.
Yürüyüş en güzel ve süreklilik gösterebilen spor. Her yaş grubu istediğinde en kolay yapabileceği bu spor için de özel yollara gerek duyar yeşil içerisinde. Türkler spor yapmayı bilmez denilirdi ama yanlış bir inanış olduğunu Düzce ispatladı. Deprem öncesi kent merkezinde kaldırımı bile düzgün olmayan yollarda ulaşım zorken, spor için yürüyüş ne mümkünken, deprem sonrası yeni yerleşimin ( kalıcı konutlar denilen ancak 10.yılda artık unutulması gereken!, yeni ismi ile yenikent ), yeşil içerisinde ve geniş yollarında yürüyüş yapan kişi sayısının artışı ( çoğunlukla da hanımlar ), buna en güzel örnek oluşturdu. Demek ki spor için yürüyüş yapmak isteyenler uygun yolları bulunca yapabiliyormuş ve daha az kilo, daha fazla sağlık için mücadele ediyormuş dedirtti.
Daha konforlu yerleşim yani çağdaş kent örneği, bu yeni yerleşimlerde planlandı ve yeşil alanlarla bütünleşmiş yerleşimler ortaya çıktı, ancak bakımları tam yapılabildi mi? İşte yine EFES. Her şey yerli yerinde, güzel ve ekonomikti ama S ( es ) geçilince bakımları EFE kaldı yalnız. Bu kez, "kent olmanın en önemli varlıkları açık ve yeşil alanlar var ammaa" deniliyor. Yine de anlamamızda ve 21. yüzyıl kentlerini yani yeni kentleşme anlayışında geliştirmemizde en güzel örneklerden bu yerleşimler, Düzce, Bolu, Adapazarı, İzmit, Gölcük, vd. Tüm kentlerimizdeki gelişmelerin ve özellikle yeni yerleşim bölgelerinin, bu çağdaş kent anlayışıyla yani yeni kentleşme olgusuyla oluşturulması hedeflenmelidir.
Ben buna 4 Y diyorum.
Ama bunun,
"Yap, Yok et, Yeniden Yaparsın"… değil,
Her zaman,
"Yap, Yoketme, Yüzyıllarca Yaşasın"… olması dileklerimle…
Bu yazımı, aramıza yeni katılan Fatmagül hocamızın yazısını okumadan önce yazmıştım. Tarihe saygısı olmayanlara ne sözüm olabilir bilemiyorum…
Prof. Dr. Güniz AKINCI KESİM 25.02.2009
Yazarın Tüm Yazıları... - Yazar'a mesaj yaz
-
Yorum Yaz
|
|