ALIŞ-VERİŞ.. AMA DOSTLAR GÖRSÜN DİYE DEĞİL
Günümüzün en can alıcı terimi değil mi? Bakkal, Pazar, Market, Süpermarket, Hipermarket derken Büyük Alışveriş Merkezleri giderek ekonomiye can katıyordu son yıla kadar. Ancak ekonomik kriz denildi dünyayı yakıp kavuran ve başa dönülmeye başlandı sanırım hatta en küçüğüne çoğu yerde.
Açık alanlarda gezme şansını yitiren kentler, her kullanım ile bütünleşmiş büyük hatta çok büyük alışveriş merkezlerini oluşturdu. Çevrelerinde bir o kadar ya da iki-üç katı alan otopark. Aslında trafik sorunu yüksek yerlerde en güzel çözüm özellikle zaman sınırlaması olanlara belki de. Bir gün ya da birkaç saat ayıranlar otosu ile ya da toplu taşım araçları ile (varsa) ulaştıklarında buralara, yaşam gereksinimlerini aynı anda giderebilmekte, sosyal, kültürel etkinliklerle de birlikte.
Eğer geniş alanlarda kurulmuşlarsa, çevrelerinde oluşan yeşil alanlarda da rekreasyon gereksinimleri karşılanmakta ve mutlu olarak eve dönülmekte ailece.
Kentlerde uygun alanlarda bu amaçla yer ayrılabildiğinde ulaşımı ve her tür kullanımı ile uygun alış-veriş merkezleri kurulabilmekte, ancak olsun da nasıl olursa olsun anlayışıyla getirildiğinde sorunları çözülememekte.
Bu konuda da Düzce önemli bir örnek oluşturdu. Yakın gözlem alanım olması bu tipik örnekleri paylaşmama olanak sağlıyor. Deprem yılı 1999 öncesi kent merkezinde en olmadık yerde bir iş merkezi yapılmak istendi. Yeraltı su seviyesi çok yüksek olan ve kentin en düşük kotlu alanında, altı iki kat otopark olan ve beş katlı bir koca bina yerleştirildi dar yollar arasına en işlek alanda. Tüm uyarılarımıza karşın çevresini de oldukça zorlayarak yapılan (kesilen yetişkin ağaçlar, vd.) bu yedi katlı yapı, depreme henüz tamamlanamamışken yakalandı. Bu estetikten de yoksun yapı üstünden iki kat alınarak bitirilmeye çalışıldı ancak hala yarım! Zaten bitirilebilse de yetersiz çevresinde oluşacak trafikle ve deprem sonrası alttaki otoparka girmeyi düşünecek sürücülerle (yapımı sırasında dışarıya uzun süre akıtılan sudan kuruyan kuyular ve sıvılaşmadan zarar gören çevresindeki yapılar gerçeği ile) ne derece kullanılır olabilir dersiniz? Yanında ki ana yol ve kentin tek en geniş caddesi, çift şeritli, refujlü, ağaçlı yol olarak yani geniş bir bulvar olarak hayal edilmişti maketinde ama şimdi refuj yok ve il trafiğine yetersiz bir yol. Keşke daha uygun bir yerde yapılmış olsaydı da insanlar on yıldır kullanıyor olsaydı diyorum yine içimden (içimdeni dışa vurdum galiba başka yanlışlar örnek alır belki!). Yeşil alan olmalı alanlar yeşil alan olmalı…
Acele ve bilinçsiz zorunluluk odaklı kararlar nerelere takılıyor. Başka bir örnek te yeni yerleşimde yapılan alış-veriş merkezleri. Bunda da merkezden kopamayan esnafın boş bıraktığı dükkanlar, farklı amaçlarla kullanılır oldu (ptt, huzurevi, yüksekokul, vd.), bakımsızlıktan kurtuldular. Bu kullanımlara uygun yapılanma getirilene kadar inşaat olarak kalan merkezdekine göre daha hayırlı denilebilecek uygulama.
Alış-veriş deyince artık iyice yerleşen uygulama yaya bölgeleri de önemli özellikle büyük kentlerde. Düzce ilçe iken bu yönde büyümüştü bir duyurum sonucu birden, duyarlı esnafımızın girişimiyle. Bu örnek sonraları geliştirildi de ama eksikleriyle, il için uyumluluğu da gelecekte sağlanır umuyorum. Özellikle çocuklu aileler için oldukça önemli bir kentsel açık ve yeşil alan, şehir ve bölge planlamacılarımızla birlikte çözümlememiz gereken. Dikmen Vadisi projesi ile ünlü, Dr.Turgay Ateş'i anımsadım peyzaj mimarlığı doktoralı şehir ve bölge plancısı olarak, ilk örneklerden Ankara Sakarya yaya bölgesini projelendirse de uygulama eksikliklerini dile getiren. Tasarımcıya saygılı uygulamalara sürekli erişebilmek dileğiyle…
Prof. Dr. Güniz AKINCI KESİM 25.03.2009
Yazarın Tüm Yazıları... - Yazar'a mesaj yaz
-
Yorum Yaz
|
|