Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

KEREM OPERASINDA SAHNEDE TESTERE VE ŞİDDET

40 yıl boyunca öğrencilerini operaya dinleyici götüren müzik eğitimcisi ben Mahiye Morgül, bu akşam (15 Nisan 2009), Adnan Saygun'un Ankara Devlet Operasında sahnelenen Kerem operasını (Kerem ile Aslı hikayesini anlatır) dinlemeye gittiğim konserden, birinci perdenin sonuna doğru, şiddet görüntülerini, savaşçı lezbiyen kadın iğrençliğini ve testere sesi (alçıdan kol-bacak kesildi sahnede) eklenmiş olan şiddet sahnelerini, pop konseri gibi seyirciye püskürtülen dumanları, hayalet gibi kostümleri, her şeyi beyaz olan dekoru, protesto ederek, "Opera bitti, Adnan Saygun mezarında ağlıyor" diyerek canlı yayın çekime aldırmadan protokoldeki yerimden kalkıp dışarı çıktım.
Testere sesi eklenmiş bir Kerem Operası…
Siyah çizmeli dekolte giysili savaşçı ama seks yapan kızlar…
Şiddet görüntüleri eklenmiş Kerem ile Aslı operası…
Dekor diye bir şey yok, zemin beyaz, duvarlar beyaz, göz yoruyor…
Türk hikayesi olduğuna dair ne kostümlerde ne dekorda hiçbir işaret yok…

Ve işte Opera sanatı da bitiyor.
Böyle operalarda şarkı söylemeyi kabul eden sanatçılar, kendilerini işsiz bırakacak olan süreçte rol aldıklarını sanırım bilmiyorlar... Opera seyircisini kaçırtarak bitiyor, bunu görmemeleri mümkün değil. Bu çok hazin bir şey...
Bütün sanatların içine şiddet ektiler; sinema, müzik, tiyatro, sonunda opera da bu kervana eklendi.
Bütün sanatları o sanattan ekmek yiyenler eliyle bitiriyorlar. Ya rol alıp yönetmenin dediğini yapacak, ya da aç kalacak.
Kendi kuyruğunu yiyerek beslenen yılan gibi görüyorum bu süreci. Vahşi kapitalizm, her şeyi hızla yok ediyor, beraberinde insanları da açlığa işsizliğe sürüklüyor. Önlenemezmiş gibi oyuncuyu teslim alarak üstümüze geliyor. Oysa ona direnmeyi bir öğrensek, her şeyi kurtarırız, kendimizi de.

Tiyatro oyuncusu mesela, uyduruk dizide rol alıyor, daha ne kadar çirkin olunabilir, “en çirkin ben olmalıyım” diyor. Yani, ölür müsün o dizide oynamazsan? Yok ettiğin kültürü kim yerine koyacak?
Yeni nesil çocuklarımız, farkında mısınız, ekranlarda asla bir tane güzel konuşan düzgün insan modeliyle karşılaşmıyor? Bütün dizilerde Türkçe en bozuk konuşulmak zorundaymış gibi, kural sanki…
Bu çirkinlikler için sahneye çıkmayı reddeden oyuncular olduğunu biliyorum, var olsunlar. En azından toplumu uçuruma atmıyorlar. Onlar sessiz kahramanlardır, kendini sessizliğe gömer, aç kalır ama çocuklarımızın körpecik beyinlerini karartmazlar. Onlar, en saygın rollerdeki halleriyle toplumun hafızasında hep taze kalacaktır.
Dede Efendi’nin küserek köyüne döndüğünü kimse bilmez, ama onu en üst düzeyde sanat eserleriyle herkes hatırlar. O, Osmanlı sarayındaymış gibi anımsanır, çünkü orada yazdığı eserlerdir hatıralardaki.

Çirkinlik, şiddet, vahşet, çöplük gibi kavramlar opera sanatına hiç ama hiç yakışmıyor. Üstelik eski eserleri bozarak, bestelerine testere sesi katarak, hiç olmuyor. Naif bir konuyu işleyen Kerem operasına şiddet hiç mi hiç yakışmıyor. İkinci yarıyı dinlemeye cesaret edemedim, daha yüksek dozda çirkinlikle karşılaşmamak için operayı yarıda terk ettim.


Mahiye MORGÜL
29.04.2009

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 

 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.