VI. BÜYÜK BEDRİ SAVAŞLARNDAN TARİHE DÜŞEN NOTLAR
Batı kaynaklarında “Mitridatik Savaşlar” diye geçer. Ya da, Roma-Mitridate Savaşları gibi, tarafın biri belirsiz bir adlandırma yapılır.
Bu savaşlar, MÖ.60-70’li yıllarda, Roma kralı Sezar’ın Anadolu’ya saldığı Sulla, Lukullus ve Pompey adlı Romalı komutanlara karşı verilmiş direniş savaşlarıdır. Anadolu Birleşik Ordularının başında Oğuz kralı VI.Büyük Bedri vardı.
Kadıköy-Üsküdar(1), Mudanya(2) ve Bolu(3) civarında olmak üzere üç büyük savaş yapıldı. Kadıköy-Üsküdar ve Mudanya civarında yapılan savaşlarda Oğuz ordularını Metro-Toros adlı Kafkasyalı komutan yönetti. Bolu dağlarındaki 3. savaşta ise Oğuz ordularının başında kral bizzat kendisi savaştı.
Aynı yıllarda İspanya taraflarında, Ser Toros adlı bir başka Kafkas kökenli komutan Romalılara karşı savaşıyordu. İtalya’da Spartaküs köle isyanları da bir çeşit Anadolu’ya destek isyanlarıydı.
Aslında Roma iki taraftan da sıkışmış durumdaydı. Fakat Cenevizli bankerler Sezar’a çok büyük paralar verdiler. Sezar’dan sonra Oğul Sezar’a da savaş orduları kurması ve Anadolu direnişini kırması için çok borç verdiler. Çiçeron o zaman, “Ben bu işin arkasında kim kârlı çıkıyor, ona bakarım” demişti ve ona böyle konuştuğu için “çaçara” dediler.
Halikarnas Balıkçısının ifadesiyle Romalı soylular sınıfına mensup Ekustrian (Eku-isturian; İstar/Toros analılara karşı) adı verilen süvari bölüğü, her girdikleri yerde aldıkları rüşvetler ve haraçlarla, hazineleri soyarak, halkın analarından emdiği sütü burunlarından getirmekteydi.
İskender’in toplam 12 yıl süren tüm Asya’yı fethettiği (MÖ.332-320) o yağma döneminde, geçtiği yerleri haraca bağlayan, vergi/haraç toplayan bu bölük, Horasan’da bir banka kurmuş olmalıdır ki, bir Yahudi devletinden söz edilmektedir. Banka “devlet” demekti, yani Ekustriyani bölüğü orada kendine işbirlikçi buldu diyebiliriz.
Tarih yazarları böyle bir devletin varlığı üzerinde birleşmemektedirler. Kimi Samici yazarın ilk Yahudi devleti diye öne sürdüğü Hazar Türk devleti işte o tartışmalı banka-devlet görünmektedir. Antik dönemde havralar banka işlevindeydi, hatta Yahudiler için söylenen paraya tapanlar/ yele tapanlar gibi isimler banka-havralardan kalmış olmalıdır.
Orada tefecilerle işbirliği edenleri bugün kimi Samici yazarlar Beyaz Türk olarak adeta ünvanlandırarak anmakta, sanki orada herkes Türk Yahudi’iymiş gibi anmaktadırlar. Bu yazarların içinde “İsrail devletini Hazar Türkleri kurdu” demeye getirenler vardır.
Tefeci bankalarını kaldıran Selevkosları ve Sasani Uygarlığını nedense Samici tarihçiler hiç sevmediler. (Begmurat Gerey, Büyük Türk Part Devleti, s.84’de, “Sasaniler’in yaptıkları o yıkıcılığın esas nedeni milli ayrılık ve düşmanlık olduğu, dolayısıyla onların Türk olduğu için yapıldığı herkesçe kabul edilmiştir” gibi itibarsız bir cümle kullanıyor.)
Horasan Türkleri, Selçuk beyin komutanlığında Anadolu’dan Ceneviz kalelerini ve tefecilerini silip süpürünce, aynı kalemler Selçuklu Türklerini de sevmemiş olmalıdırlar. Aynı şekilde, Anadolu’dan Galata tefecilerini söküp atan Mustafa Kemal’i de…
Tarihte, savaş tüccarlarını (Çiçeron’un asalak elit dediği) Anadolu’dan kovmak için verilmiş savaşların en büyük lideri VI.Büyük Bedri’dir, 69 yaşında öldüğü yıl bile savaşıyordu. Kendi oğlu Kırım kralı Mashares, halkını soyup Lukullus’a rüşvetler verdiğinde, oğlunu öldürtecek kadar halkına karşı adaletliydi.
Mitridatik savaşlar, Murat Arslan’ın “Eupatore VI.Mitridate” kitabında, beş değil üç büyük savaş olarak anlatılır. Bolu Dağlarında geçen 3.savaştan sonra, kral Mitridate Kelkit Vadisi boyunca geri çekilirken yapılan 4. ve 5. ara savaşlar vardır.
4.savaş Amasya’da bir gece savaşıdır. Kral yaralandı, karısı Fırtına onu atına atıp uzaklaştırdı, Zir Kale’ye (Kalei Bala) kadar atı üzerinde götürdü ve ondan sonra karı-koca birlikte destanlaştı.
5.savaş Rize’nin İspir Erzurum yolu üzerine 6 ay süren kış savaşı olup, kral yokken, Erzurum üzerinden gelen Pompeius’un askerleriyle, şavaşıldı. Rize halkının bir çeşit lidersiz verdiği çete savaşıdır. 1800 Roma askerinin burada öldüğü adı geçen kitapta vardır.
VI.Büyük Bedri Kafkasya’ya doğru çekilirken, örneğin Samsun-Çarşamba bölgesinde halk kadınlı erkekli savaşa devam ediyordu. Bu gibi çete savaşlarını da sayarsak, Mitridatik savaşlar beşten de fazladır.
Romalıları sürekli savaşa sürükleyen, Çiçeron’un sözünü ettiği yağmacı süvari bölüğü, banka kurdukları yerde, bir süre sonra o şehrin krallarını/varlıklılarını da yoksul bırakırlardı. Bir süre sonra tefecilere karşı nefret duyulması kaçınılmazdı. İskender’in de öldürüldüğü yer olan Babil’de (Nabukko!) ve İspanya’da olduğu gibi, bazen çok trajik durumlar yaşanmış, kovulma durumunda kalmışlardır. Bir çok örneğinde olduğu gibi, o tefeci elitin yardımına giden de yine Türkler olmuştur. Hatta Viyana’da, onları ferahlatmak için, Türklerin adı “barbar” kalması pahasına, askeri seferler yapılmıştır.
Daha yakın tarihte, 1939-45 arasında, Filistin topraklarına götürülen Fransız Yahudi esirlerinin taşınması kolaylaştırılmıştır. Bu anlamda İsmet İnönü’ye teşekkür borçlu olmaları gereken İsrail’in kurucuları, bugün İsmet İnönü’ye yöneltilen faşizanlık suçlamalarına seyirci kalmakla destek vermektedirler. O dönem, Nazım Hikmet gibi Türk aydınları hapse atılmış, Atatürk’ün yakın silah arkadaşları darda bırakılmış, Doktor Mahmut Tali Öngören gibi Yahudi düşmalığıyla suçlananlar bile olmuştu; bu olanlar için faşizanlıkla suçlanmadıysa İnönü, bunda bir terslik var demektir.
Ara not olarak; kanaatim odur ki, tarihte Yahudi tefeciler, tefeciliğe karşı olmayı bütün Yahudilere karşı olmak gibi göstermek gayretine girmişler, bu yolla kendi soydaşlarından kendi etraflarında koruma çemberi oluşturmayı düşünmüşlerdir. Şimdilere karşılaştığımız kayıp Yahudi kavmi arayışları, her Yahudinin soyağacını belirleme çabaları da böyle bir niyetin ürünü olmalıdır.
Dönelim VI.Büyük Bedri’ye. Halkın desteğini alıyordu, çünkü Roma’nın yağma ve talan saldırıları yüzyıldan beri sürüyordu. Anadolu, yağmacılara karşı birleşip direnmek, savaşmak zorundaydı. (Birleşmek ve tek yumruk direnmek, Anadolu’nun tek kaderidir.)
İskender’in arkasında bıraktığı yağmacı tayfasını MÖ.301’de denize döken Pan soylu(Pantus) Oğuz kralı 1.Büyük Bedri oldu. VI. Bedri (MÖ.132-63) zamanında ise savaş 48 yıl sürdü. Kendisi öldükten sonra da oğlu Boranes Amasya civarında (MÖ.47) Zile yenilgisine kadar, torunu Türkmeneli kralı Bedros ise Mezopotamya’da direnmeye devam ettiler.
Halikarnas Balıkçısı Hey Koca Yurt kitabında (s.19) “Dev Mitridates” başlığıyla onu şöyle anlatır:
“Mitridates hemen hemen ikibuçuk metre boyunda ve bir oturuşta bir kuzu dolmasını haklayan bir adamdı. Anadolu’yu çok severdi... Gücü Roma’yı korkutacak kadar arttı. Roma senatosu, onun yüzüne gülerek “idare-i maslahat” zorunda kaldı.
Roma, MÖ.92 yılında Kapadokya’yı aldı, ama 2 yıl sonra Mitridates’e yenildi, Mitridates 80 bin Roma askerini kılıçtan geçirdi, yağmacılar Kapadokya’dan sökülüp atıldı.
Halk her yanda ona yardım ediyordu. Helenistanlılar da ondan yardım istedi ve Mitriddates bütün Helenistan’ı ele geçirdi. Makedonya’ya da bayraklarını dikti.
Roma devleti, tarhindeki en büyük tehlike ile, Pantus Kralı kişiliğinde karşılaştı. Usta generallerini onun üzerine saldı. Mitridates yeniliyor, ha alt oldu derken kendini topluyor yitirdiği yerleri geri alıyordu.
Roma’ya karşı savaşları kimine göre otuz yıl, kimine göre kırk, kimine göre kırksekiz yıl sürdü. Bir kez, sekiz yüz süvarisi ile saldırıya geçti, beşyüzünü kaybetti ama, yine kazandı”
Pantus Krallığı, MÖ.47’de Roma’ya bağlanmış, ancak VI.Bedri’nin Türkmeneli ve Kumangene’deki torunları, Selevkoslar, Bedros/Mithras, II.ve III. Antikoslar bütün bir Ege’yi ve Suriye topraklarını yağmacılara karşı korumaya devam ettiler. 2.yüzyılda buralara sürekli seferler düzenlemek zorunda kaldı Roma kralları. Anadolu ve Filistin direniyordu, sadece Hıristiyanlaştırabildiklerini kendi saflarına çekebiliyorlardı.
VI. Büyük Bedri’nin komutasında Roma’ya karşı savaşan kralların listesi:
1-Tigran; Türkmeneli kralı, damadı. (İngilizler 1844’den sonra adını Ermenistan yaptı)
2-Artakos (Arta-Oğuz); Kafkas İberyasının kralı.
3-Oroezes (Ur-Aziz); Albenia, Urumeli kralı.
4-Aretas (Er-ateş); Filistin, Ürdün, Petra, Trabulus, Nebatayan/Nev-ata ülkesi kralı.
5-Darius (Toros); İran, Mede kralı.
6-Antiochos (Oğuz Analı); damadı Kumangene kralı.
7-Diopantus (Dağ-Pan-ti-us); Osetya/Alan, Kırım-Kafkas bölgesinin kralı.
8-Boranes; Berenike’den olan oğlu, Kapadokya kralı.
Boranes, MÖ.47’de Zile’de Oğul Sezar’a yenildikten sonra Pantus Oğuz krallığının önüne Rum, yani Roma’ya vergi veren, adı eklendi. (Roma’ya asla vergi vermeyen, Rize’den ötesini, Akdeniz’in Toroslarını (Klikya), Amasya-Sivas-Tokat’ın dağ köylerine çekilenleri, doğuda dağlara çekilen aşiretleri ve vergi vermeme töresini Cumhuriyet kurulduğunda bile sürdüren Tunceli’nin Sasani Uşaklarını unutmayalım.)
Sanıldığı gibi Roma işgali Anadolu’ya uygarlık getirmemiş, yıllar süren savaşlarla, Hıristiyanlaştırarak ata kültüründen koparma, bu yolla Anadolu birliğini parçalama, din dışı ilan edilen bilimevlerini yerle bir etme, bilim yapan kadınları diri diri yakarak kadınları sindirme, vb. yollarla karanlık bir çağ gelmiş, yıkıntıların üzerine de birer kilise çanı eklenmiştir.
Tarihten ders çıkarmak isteyenlere arz ederim.
Mahiye MORGÜL 13.06.2009
Yazarın Tüm Yazıları... - Yazar'a mesaj yaz
-
Yorum Yaz
|
|