Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

BİR PAPAZIN OSMANLI GÜNLÜĞÜ

Kitapçı raflarında eğer aradığınız bir kitap yoksa yeni çıkan kitapları incelerken genellikle başlığı ilginç olan kitaplar dikkatinizi çeker. Hemen orada kitabı karıştırmaya başlarsınız. Bir Papazın Osmanlı Günlüğü ilginç bir başlık değil mi? Papaz ve günlük hem de işin içinde Osmanlı var. Günlüğün yazarı Dr. John Covel, 1670 yılında İngiltere Kralı II. Charles’ın sefaret papazı olarak geldiği Osmanlı topraklarında geçirdiği yedi yılı anlatmaktadır. Papaz Covel kaldığı süre içinde yaşadıklarını ve gördüklerini en ince ayrıntısına kadar günlüğüne aktarmış. Fakat günlükte anlatılanlar oldukça ayrıntılı ve karmaşık olmasından dolayı uzun bir süre basılmamış ve British Museum’da saklı kalmış. British Museum’daki bu hazinenin seçilen bölümlerinin kitap olarak basılması ise Londra’da 1893 yılında gerçekleşmiş. Dergâh Yayınlarının başlattığı Batının Gözüyle Türkler dizisinden çıkan Bir Papazın Osmanlı Günlüğü, 1893 baskısı esas alınarak Türkçe’ye çevrilmiş.

Papazın günlüğünde neler var? Günlük papazın gemi ile İstanbul’a yaptığı deniz yolculuğu ile başlıyor. Papazın bulunduğu gemi İstanbul’a geldiğinde sarayı on bir pare top atışıyla selamladıktan sonra Galata önlerindeki gümrük binası önünde demir atar. Gümrükte gemideki eşyalar ve bavullar görevliler tarafından didik didik edilir. Papaz gümrükteki bavullarını almaya gittiğinde her şeyini eksiksiz olarak teslim alır. Ve şöyle bir yorum yapar. “Sonunda Hıristiyan olduğu halde bir Türk kadar bile dürüst olmayan biri tarafından çalındığına inandığım Niceron’un Thaumaturgus Opticus’undan başka bir şeyin eksik olmadığını gördüm” Günlüğü okurken satır aralarına serpiştirilen bu tür karşılaştırmalar ve yorumlar papazın zihnindeki Türk imajını da ortaya koymaktadır. Papaz İstanbul’da gezdiği yerleri ve mekanları anlatırken okuyucuyu on yedinci yüzyıl İstanbul’una götürmekte, saray hayatından, gündelik hayata, kilise ayinlerinden, Galata Mevlevihanesine dair pek çok ayrıntıya yer vermektedir. Fakat günlüğün en can alıcı yeri ise Avcı Mehmed olarak bilinen IV. Mehmed’in oğlu şehzade Mustafa’nın sünnet düğünü ve kızı Hatice Sultan’ın düğününün anlatıldığı bölümlerdir. Edirne’de yapılan dillere destan her iki düğün görkemli şenlikleriyle, hediyeleriyle, ziyafetleriyle tarihte unutulmayanlar arasında yerini almıştır.

ŞEHZADE’NİN DİLLERE DESTAN SÜNNET DÜĞÜNÜ
Şehzade Mustafa’nın Edirne’de yapılan sünnet düğününde on beş gün geceli gündüzlü gösterişli şenlikler yapılmıştır. Tabii ki şehzade ile birlikte yoksul ailelerin çocukları da sünnet ettirilmiştir. Papaz Covel günlüğünde iki bin kişinin sünnet edildiğinden bahsederken. bazı kaynaklarda bu rakam abartılı bir şekilde sekizbine kadar çıkmaktadır. Papaz yüzlerce çocuğu sünnet edilirken izlediğini ve Türklerin yabancıların bunu izlemesinden rahatsız olmadıklarını aksine özendirici olacağını düşündüklerini anlatmaktadır. Özellikle din değiştirerek sünnet olanları da ilginç yorumlarıyla anlatır. Din değiştirmeyi Türk olmak olarak algılayan papaz Covel “Çok daha olgun yaşta din değiştirerek Türk olanlar vardır. Elli üç yaşında olduğu söylenen yaşlı bir adamın sünnet edildiğini gördüm. Din değiştirmenin en çok görülen şekli sultan veya vezirin huzuruna çıkarak, kepini yere atmak ve sağ elini veya şehadet parmağını havaya kaldırmaktı. O zaman hemen (orada bu iş için bekleyen) bir memur tarafından götürülür ve diğerleriyle beraber sünnet edilirlerdi.Vezirin huzuruna çıktıktan sonra zıplayarak ve sevinç gösterileri yaparak çadıra gelen bir Rus genci gördüm. Ancak sünnet olurken (olgun yaşta olan çocuğun yaptığı gibi) homurdanıyordu. ” Papaz Covel şehzade Mustafa’nın sünnet düğününde iki yüz kişinin din değiştirdiğini “Bu bizim için utanç verici bir şeydir, çünkü iki yüz yıl içinde bu sayıda Türk’ü kazanamadığımıza eminim” şeklinde bu durumdan hiç de hoşnut olmadığını ifade eder.

Sünnet şenliğinde hokkabazlar, cambazlar, ateşbazlar çeşitli gösteriler düzenler. Papaz yine bunları kendine özgü renkli üslubuyla anlatır. Raks ve eğlenceler bölümünde rakkasların çoğunun çok yakışıklı genç adamlar olduğunu, en iyilerinin altın ve gümüş işlemeli veya ipekli kumaştan giysiler giydiklerini belirtmektedir. Şenlikler sırasında iki Türk’ün raks edişini günlüğüne şöyle aktarmaktadır: “Kadınların saçları gibi alımlı uzun saçları olan on yaşlarında fevkalade zarif bir çocuk vardı. Yakışıklı güçlü (yirmi beş yaşlarında) bir adam onunla raksediyordu. İkisi de Türk’tü. Akla gelebilecek her türlü çapkınca ve şehvetli figürleri acayip bir hünerle ve sessiz bir edepsizlik içinde icra ediyorlardı. Bu durumu kendi kendime protesto ederken, Sardanapalus ve doğudaki efemine sarayların hiçbirinin bunların yanına bile yaklaşamayacağını düşündüm.” Şehzade Mustafa’nın sünnet şenlikleri bittikten sonra papazın günlüğünde yine Edirne’de yapılan Hatice Sultan’ın düğün şenlikleri anlatılmaktadır.

EDİRNE’DE VEBA SALGINI
Günlüğün şenliklerle dolu sayfalarını tebessüm ile okurken birden Edirne’de Veba bölümüne geldiğinizde biraz keyfiniz kaçıyor. Edirne’de Temmuz ayında başlayan veba salgınında günde 900 kişinin öldüğünü ve şehirden herkesin kaçmaya başladığını öğreniyorsunuz. Veba yüzünden papaz ve beraberindekiler Edirne yakınındaki Karaağaç denilen kasabaya gitmek zorunda kalırlar. Karaağaç’ı anlatırken kasabada yaşayanların geçimlerini şaraptan kazandıklarını her gün Edirne’den buraya yüzlerce insanın içki içmeye geldiğini ve Türklerin şarabı çok sevdiklerini hatta sarayda padişah hariç diğer görevlilerinde şaraptan büyük bir keyif aldığını anlatmaktadır. Öyle ki veziri birkaç defa kör kütük sarhoş olarak gördüğünden de bahs eder. Papaz İstanbul’a döndüğünde korkunç veba salgını burada da devam eder. Papaz veba salgınından nasıl kurtulduğunu şöyle yorumlar “Ben kaderimizin ve şansımızın alınlarımızda yazıldığına inanacak kadar Kalvinist değilim; ama şunu söylemeliyim ki bu kadar çok ölüm gördükten sonra beni sadece Tanrının koruduğuna inanıyorum. Beni tanıyanlar hangi şeytana kanıp da bu cehennem gibi yerde kaldığımı merak edebilir ve samimi olarak kendim de merak ediyorum, herhalde kader kalbime yazılmıştı, ama şimdi silinmeye başladı.”

Papazın günlüğünde, zamanının büyük bir bölümünü avlanmak ile geçiren ve bundan dolayı oldukça eleştirilen IV. Mehmet döneminde geçen olaylar anlatılmaktadır. IV. Mehmet av tutkusundan dolayı çoğunlulukla Edirne sarayını kullanmıştır. Günlükte anlatılanların büyük bir bölümü Edirne şenliklerine ve Edirne’deki saray yaşantısına ayrılmıştır. Bir papazın bakışı ile Türklerin batı dünyasına nasıl aktarıldığını merak ediyorsanız okumanızı tavsiye edeceğim bir kitap.

John Covel, Bir Papazın Osmanlı Günlüğü, Dergâh Yayınları, 2009, 189syf.


Prof. Dr. Fatmagül DEMİREL
26.08.2009

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 



 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.