MEYVE VE SEBZE BAHÇELERİ REKREASYON ALANI MI?
Bir hayalimin suya düşmesi ve uzun zaman sonra yaz tatili için gittiğim Foça’yı görmek belki de bu yazıma yönlendirdi. Evimizin önünde uzun süre (8 yıl kadar) boş kalan büyük bir alanın güzel bir rekreasyon alanına dönüştürülmesi hayalimken (özellikle spor kompleksi ve özgün bahçeler), bu yaz ansızın dubleyol (Düzce-Akçakoca) için kazılmaya başlanması ile, zeytinlik ve bağları ile ünlü olduğunu bildiğim ve beş-altı yıl önce gittiğim Eski Foça’nın büyük bölümünün yazlık konutlara terk edilmiş olmasını görmem, hayallerimi Ege’nin serin sularına düşürdü.
Yaşamımızda meyve ve sebzelerden vazgeçebilir miyiz hele de yaz aylarında. Bazılarımızın özellikle sebzeler için “ot mu yiyeceğiz ... gibi” dediğini duyuyorum. Sebzenin güç yetiştiği, hayvansal ürünlerle beslenilen bölgelerimizden daha çok bu duyumu alabiliriz. Akdeniz, Ege ise bu ürünlerden daha çok zeytinyağının ve sebzelerle zengin sofraların tadını bilir. İklimdendir belki de. Sıcakta ağır gelir kırmızı et ama deniz ürünleri ile birlikte sebzeler ayrılmaz güzellikler... Bu konu uzar gider ... Benim değinmek istediğim farklı.
Sebze ve meyvelerimizi üretenler giderek azalıyor, alanları da daralıyor / daraltılıyor / kirletiliyor. Eziyetli iş tarım, kolay olmadığı gibi getirisi de az. Bu nedenlerle kaybedilen ürünlerimiz konusuna değinmiştim daha önceleri. Burada de söz etmek istediğim, neden kentlerde insanların kendilerinin toplayarak satın aldığı, gerekirse bakımına katkıda bulunduğu sebze ve meyve bahçeleri olmasın? Önceden de yazdım bu konuda ama bir kez daha ayrıntılı değinmek istedim.
Rekreasyon için özellikle yaz tatillerimizde deniz kenarlarını ya da yaylaları tercih ediyoruz belli sürelerle. Ancak hafta sonlarında aktif olacak yer arıyoruz. Neden özel olarak hazırlanmış, doğal koşullarla yetiştirilen ürünlerden yararlanacağımız alanlar olmasın? Hem bedensel, hem de zihinsel yenilenmemiz ve zamanımızı iyi değerlendirmenin keyfi için önemli değiller mi? Aynı zamanda pazar / marketlerde bizim için sunulanları ilk elden sağlamak. Tarımcılarımız kızacaklar. Ben derim ki kızmayın, farklı hizmetlerle katkı sağlayın. Örneğin, çiftlikte yapılan kahvaltıların zevkini tattırın (Foça yolunda bir aile işletmesi güzeldi). Bahçe ürünleri özlemi duyanlara olanak tanıyın, ekoköylere geçişe öncülük yapın. Ekonomik koşullar başa dönmedi mi? Azla başlama ve yetinme zorunlulukları arttı. Ucuz ama kaliteli ürün beklentileri sürüyor, çünkü alışkanlıklar kolay değişmiyor. İyilere çabuk alışılıyor ama vazgeçilmesi zor. İnsanoğlu ilginç. Hazırı severiz, emek verince çoğu kez karşılık beklemesek de, yok yere emek için de çabalamak istemeyiz.
Önerim, ne tür teşebbüs olursa olsun (özel/kamu), kentlerde mahalleler arasında ya da çevresinde sebze ve meyve hatta kesme çiçek üretim alanlarının (kaybedilenler yerine) oluşturulması ile, hem halkın rekreasyon olanağına katkı sağlanmalı, hem de besin ihtiyaçlarını günlük olarak temin edebilme şansı verilebilmeli. Belki belediyelerimiz bu konuyu benimser ve plaj yapabildikleri gibi bu tür kullanım alanlarına da yer verebilirler, sanatsal olarak tasarlanmış alanlardan ürün sağlamayı gündeme getirebilirler. Böylelikle çocuklarımıza, yediklerimizin yetişme mevsimlerini de öğretebilme şansını belki yeniden kazanabiliriz.
Kendi topladığımız günlük ürünlerle beslenme zevki yaşanabilecek bir dünyaya...
Yazın yazmıştım ancak ramazan sonrası bayramda şeker yanısıra bol sebze meyveli günler dileyerek, kutlu olsun demek istedim.
Prof. Dr. Güniz AKINCI KESİM 18.09.2009
Yazarın Tüm Yazıları... - Yazar'a mesaj yaz
-
Yorum Yaz
|
|