DOMUZ GRİBİNE TESLİM OLANLAR
Bu kadar çok abartılmasından artık herkes kuşku duymaya başladı. Haklılar.
Hani Allah bilir, elin kapitalistinin elinde son kullanım tarihi dolmuş aşılar vardır da topluca bize satacaklardır, Vallahi hepsi mümkün.
Geçenlerde İzmir’de Sağlık Sendikasının ortaya çıkardığı skandaldan sonra, bizimkilerden her şey beklenir.
Hani gebelere yapılan “kızamıkçık” aşıları yüzünden kaybedilen bebekler vardı ya... Kızamıkçık aşılarının son kullanım tarihleri geçmişti ve ellerinde kalmasın diye, düşünebiliyor musunuz?
Sağlık bir hizmet olmaktan çıkıp da “sektör” olursa, olacağı budur.
Benim insanım bilir sözünü, söz yerini buluyor: “Ne kaa hasta, ok kaa para!”
Domuz gribinin asıl adı Kalifornia gribidir, ilk görüldüğü yer orası olduğu içindir. Sonra düşündüm, neden adını değiştirdiler, ürkütücü olsun da insanlar panik yaşasın da aşı satalım diye mi?
Prof. Recep Akdur, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinin Halk Sağlığı uzmanı, birçok kanalda açık açık anlatıyor; “Domuz gribinden ölüm oranı, normal mevsimlik gripten ölenlerin oranından daha düşüktür.”
Haber Türk’e telefonda konuştu akşam; “Korkarım hükümet satın aldıkları aşıyı tüketmek için başka şeyleri tetikleyecek” dedi. Eski Sağlık Bakanı Osman Durmuş da onu destekledi.
Sorun domuz gribi değil, domuz gribi aşısı satmak isteyen yabancı ilaç şirketlerine teslim olmuş bir hükümettedir sorun. Bu kafayla halk sağlığı olur mu? İstesek kendimiz bile üretebilirmişiz grip aşısını.
Sosyal bir devlette sağlık demek koruyucu hekimlik demektir. Emeklinin maaşını indireceksin, ilaç parasını maaşından keseceksin, okula giden çocuklarına okulda bir tas sıcak çorba vermeyeceksin, sonra da haydi aşı yapalım sizi diyeceksin…
Hem benim Anadolu insanımın gribe karşı muhteşem sebzeleri, meyveleri ve balları vardır. Ben bile, üç yıl oldu Delibal’ı keşfedeli, sabahları bir parça yiyorum, Vallahi grip kapıma uğramıyor. Hele şimdi ayva, nar, mandalina mevsimidir. Ayvanın kabuğunu kaynatıyorum, içine kabuk tarçın, karanfil de attım mı, oh… Buharı bile şifadır.
Geçen kış karayemiş yaprağını keşfettim, demlenince çay çiçeği kokuyor, belli ki aynı ailedendir. İlmini de öğrendim; böyle yapraktan çay yaparken çoban çayı olmalı, hani batılıların benmari usulü dedikleri, demliğe de çaydanlığa da aynı anda su koyacaksınız, alttaki su kaynarken üstündekini buharıyla ısıtacak, öyle demlenecek. Yani kaynamış suyu yaprağın üzerine dökerek besinini yakmak yok!
Domuz gribini diyordum.
Sağlıklı beslenme, önleyici hekimlik demektir. Her türlü kuru yemişimiz vardır; çocuğumuz çantasında okula yanına götürse, o kantinlerden hiçbir şey almayıp onları yese…
İşte kuvvet şurubu bunlar.
İlla paraya tapanlara para vermek zorunda mıyız?
Sağlıkla kalın, domuzlara teslim olmayın…
Mahiye MORGÜL 26.10.2009
Yazarın Tüm Yazıları... - Yazar'a mesaj yaz
-
Yorum Yaz
|
|