İnşal..." /> Sanatsal Haber... Türkiye'nin Sanat ve Kültür Portalı.
                                                                              
  Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

DOMUZ AŞISI TUTTU, DOMUZ DEMOKRASİSİ GELİYOR!

Birileri, “domuz” sözcüğünü bu kadar çok kullandırarak, Türk kültüründe yasak sözcük olan "domuz"u bu yolla dil ağacımıza aşılamaktadır.
İnşallah aşı tutmaz!

Kayınvalidem “domuz” sözcüğünden tiksinirdi, Elbistanlıydı. Söz arasında bir kere ağzınızdan bu sözcük çıktığında hemen sözü keser, “tövbe de, günaha girdin, o’nu bir daha sakın ağzına alma” diye sertleşirdi. Rize’de Askoroz deresinin Domuzkiran uçurumunu anımsardım; biz de domuzu oradan dereye atarak telef ederdik.

O kadar sık duyuyoruz ki, kayınvalidem sağ olsaydı kulaklarına pamuk tıkardı her halde.

Anlıyorum ki çaktırmadan beyinlerimize domuz sözcüğü aşılanıyor. Adı, Kalifornia Gribi iken neden ad değişikliği yapıldı bilemiyorum, ama bu adlandırma için iyi şeyler de düşünmüyorum.

Dilimizde ‘son haftalarda en sık kullanılan sözcük hangisidir’ diye bir anket yapılsa her halde “domuz” başı çeker. Böyle bir anketin sonucunda ülkemiz bir “domuz cenneti” ilan edilebilir.

Hangi Müslüman ülkede bu kadar çok “domuz” sözcüğü kullanılıyor diye ikinci bir araştırma yapılsa, her halde onda da birinci biz oluruz. AB demokrasi ölçütlerine göre Ilımlı İslam devleti olmak, domuzlara özgürlük olsa gerek.

Burnum öyle bir koku alıyor ki, bu koku domuz ahırından geliyor. Yakında AB kararıyla domuz ahırları açılacaktır, göreceksiniz.
Beynimize “domuz aşısı” yapıyorlar ki artık kimse kurulacak domuz ahırlarına tuhaf tuhaf bakmasın, tepki göstermesin.

Psikolojik Harp budur, bizi tepkisiz hale getiriyorlar!
Biz Türkler, tarih boyu hiç domuz eti yemedik. İslam dinine domuz eti yeme yasağı girdiğinde bu bize hiç yabancı değildi. Tıpkı sünnet olmak, koç kurban etmek, ekmeği kutsamak, bereket duası etmek, bedensel temizlik gibi, daha birçok İslami kural, Türk-Oğuz Şaman kültüründen gelen törelerimize uyduğu için İslam dini Türklerin de dini olmuştur.

Aslında Hıristiyanlık icad edildiğinde, ona kitap yazanlar, Anadolu Türklerinin törelerine aykırı olsun da halk bölünsün diye bize ters şeyleri din icabı gibi öne sürmüşlerdir. Anadolu’yu Hıristiyanlaştırmak demek, Roma’nın efendilerine köle haline getirmek demekti. Anadolu buna direndi ve köleleştirmekle domuz eti yemeği bir tuttu. Öyle ki, bu sözcüğü ağza almak bile midesini bulandırmaya yetiyordu.

Küresel efendilerin psikolojik harp taktiklerindendir; yasak sözcüklere özgürlük(!) getirerek, demokratik açılımlar yaparlar.
Yakında uluorta yerde domuz ahırı açılış töreni görebiliriz, çünkü bu sözcüğe tepkimizi ne kadar aşağıya çektiklerini ölçmek için bunu deneyeceklerdir.

Hiç çaktırmadan neler oluyor, bakınız. 29 Ekim 2009 akşamı, Çankaya’da davete katılan hahambaşı Cumhurbaşkanı A.Gül’ün elini sıkarken TV kamerasına girdi, şöyle diyordu:
“Sinagoglarda her cumartesi size dua ediyoruz. Bu hafta 2 de düğünümüz vardı, 3 kere dua ettik”. Sonra elini başı kapalı eşine elini uzattı, “Lütfen Cumhurbaşkanımıza iyi bakın hanımefendi” dedi.

Şimdi bana soracaksınız, domuzlara özgürlükle Hahambaşının ne ilgisi var. Var efendim, tarih boyu iki bin yıldan beri var. Büyük domuz çiftliklerinin patronları hep Yahudi tefecilerdir, ister Cenevizli, ister Galatalı, ister Nevyorklu.

Nerede domuz demokrasisi varsa orada İslam gericileşir, Türkler yurtlarından edilir, Yahudi sermayesi serbestleşir, ayağını basmaya toprak alır.

Ey halkım, şimdi aşısı yapılan şey, domuz gribi değil, bizzat domuz aşısıdır!

Önce Müslümanların beyninden domuz nefreti atılıyor. Arkasından domuz ahırları gelecek.
Bu “domuz açılımı”, 2 bin yıldan beri Hıristiyanlaştıramadıkları Anadolu’nun, onların ağzıyla “3.bin yılın Haçlı Seferi”nin bir parçasıdır!

Üzerimize açtıkları Haçlı Seferi devam ediyor. En büyük gücümüz Silahlı Kuvvetlerimizdir. Silahlı Kuvvetlerimiz ve Türk halkı böyle bir saldırı altındayken Hahambaşı ne duası yaptığını açıklamalıdır.

Bugün öğrendim ki Ankara Hatip Çayı üzerinde bir bölgeye Domuz Deresi diyorlarmış. Bu dereler kuruduğu için şimdi yok tabii.
Domuz neden pistir buna yeni bir yaklaşım getirebilirim. Suya girip yıkanamayan hayvandır, suya girdiğinde başını kaldıramaz boğulur ölür. Onun için hiç suya girmez. Bütün diğer hayvanlar suya girdiğinde başını kaldırır boğulmaz yüzer.
Burnunu da yere sürterek dolaşır, bilinir. Aslında tarım toplumlarına karşıdır domuz, ekilen taneleri yeşermeden burnunu yere sokarak yok eder, bereketi kaçıran hayvandır, o nedenledir asıl günahkar oluşu!

Saygılarımla.


Mahiye MORGÜL
4.11.2009

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 



 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.