DOĞADA ÇÖZÜM BEKLEYEN YARALAR…
Kullanımlarla oluşan doğadaki çözüm bekleyen yaralar nelerdir? Açılan yollar kenarında oluşan şevler ve altyapısı için açılan malzeme ocakları, maden arama alanları, eğimli alanlara yapılan yapılar çevresindeki şevler, inşaat moloz depoları, su ve doğalgaz boru hatları, vb. hepsi doğada onarım gerektiren alanlar...
Çeşitli yöntemlerle gerçekleştirilen peyzaj onarım çalışmaları ile bu alanlar rekreasyon amaçlı kullanımlara açılabilmekte. Ancak kullanımlar, her zaman onarılarak terk etmekten daha ön planda olmakta, bunun için bütçe ayrılması genellikle arka plana bırakıldığından, yaralar doğada insanlara hazin örnekler oluşturmakta. Kullan ama sonraki nesillere, emanetin olduğunu unutmadan, bulduğun gibi terket (bozulmamışsa!) doğrusu değil mi? Dünya sadece sürekli yenilenebilen kaynaklardan oluşsa, istediğin gibi kullan, ancak yenilenemeyen ya da çok uzun süre gerektiren kaynaklar (toprak, bitki örtüsü, vb.) için kayıplar önemli. Bazı alanlarda yenilenme çalışmalarının sonuçları izlenmekte (İstanbul-Ankara Otobanı şevleri gibi). Farklı yöntemler kullanılmış.
Örneğin, İstanbul yönünde şev bitkilendirmesi yanısıra çok eğimli şevlerde çelik kafes tellerle toprak tutulmuş, Ankara yönünde Bolu dağında ise beton püskürtülen şevlerde doğal bitki örtüsü gelişmesi sağlanmış. İyi ki nemli iklimle hızlı gelişen bitki örtüsü var ama yapılanlar ne kadar estetik? Yurtdışında öyle malzeme ocakları var ki uluslararası bahçe sergileri, parklar oluşturulmuş. Almanya’da yıllar önce yapılan bahçe sergisinin böyle bir alanda uygulandığı hocalarımızca anlatılmıştı. En güzel onarım sonuçlarından. Alan seçimini doğru yapamadığımızda karşımıza çıkan çok yüksek istinat duvarları da peyzajda önemli yaralardan. Özellikle insanların yoğun kullanımlarının bulunduğu alanlarda bu soğuk beton duvarların doğada nasıl bütünlük oluşturabileceği karşılaşılan sorunlardan. Üniversitemizde de bulunan bu tür görsel etkiler yıllardır çözüm için yol arıyor.
Boyansa (doğa yaması tablo!) masraf, bitkilerle kaplansa dikim alanı yok, vb. Şevler ise uygun tür bitki ile tutulabilmekte, çim yüksek eğimde akıp gitmekte. Bazı yaralar ise yapısal kullanımların doğru yerde çözülememesinden kaynaklı. Örneğin, ısıtma, arıtma gibi zorunlu kullanımların yer seçimleri doğru yapılmadığında kapanması güç yaralar açılmakta. Yine üniversitemiz örneğiyle, arıtmanın ana yol kenarında açık sistemle olması görsel yanısıra ruhsal yani koku duyusu yönünden etkili. Hergün yanından yürüdüğünüz ve rahatsız eden bir doğa dışı kullanımın tüm etkisini hissetmez misiniz ve doğal çözüm aramaz mısınız? Keşke daha doğru yer seçimi yapılabilmiş olsaydı denilse de, koku giderici ve görsellikte etkili bitkilerimizin dikim alanı yeterliliği ile çözüm getirebileceği bilinmekte. Yüksek bacaları ile ısı merkezi içinse rekabet edecek yükseklikte bitki bulmak güç olduğundan başka bir perspektiften bakmak gerekli.
Yerleşkemizin çevresindeki tepelerde baz istasyonu da taşıyan tanıtım totemi ile karşılıklı bulunan bu bacalar, tanıtıma katkıda bulunabilir mi düşünülmeli. Ayrıca buradan karşı tepedeki yapılara ısı taşıyan sistemin yer aldığı yürüme yolu vadiyi ikiye bölmekte. Bir yönü ortak yaşam alanının amfi kullanımları ile bütünleştirilecek ama diğer yönü henüz çıplak bir şev. Diğer bir yanında dolgu yapılmış alan ve yarısı ağaçlandırma ile tutulmuş bir şev bitkilendirilmeyi beklemekte. Bu tanımlamalar küçük bir alanda dikkati çekenler. Ya büyük yaralar! GoogleEarth ile artık çok yakınımızda algılayabildiğimiz bu alanlar yakınlarındaki yerleşimlerde nasıl etkiler oluşturmakta acaba farklı çözümlemeler beklerken...
Doğaya bu gözle de baksak, bu yararlanmak için açtığımız yaraları onarmadan bırakmakta, vicdanımızı dinler miyiz? Doğa hepimizin ve hem de gelecek nesillerin yaşam hakkı değil mi? Bedenimizde bilerek ya da bilmeyerek, isteyerek ya da istemeden oluşan yaraların kapanma ya da izler bırakarak yıllara taşınma duyusunu doğaya da hissedebilir miyiz? Başlangıçta götürüsü çok görüldüğünden kaçınılan onarımların, uzun süreçteki getirilerini hesaplamakta gecikmeme duyarlılığını gösterebilir miyiz? Doğa kendini yenileyebilir, müdahale gerekir mi diyenlere sorum, süre? Yardımımız, kaynaklarımızı doğru aktarmamız gerekmez mi?
Bıçak yarası mı, vicdan yarası mı daha derin iz bırakır, ne dersiniz?
Prof. Dr. Güniz AKINCI KESİM 16.11.2009
Yazarın Tüm Yazıları... - Yazar'a mesaj yaz
-
Yorum Yaz
|
|