Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

AL BAYRAKLI YİĞİTLER YEDİŞER YEDİŞER GEÇERKEN

Yine kan ağlıyor yüreklerimiz…
Yine al bayrağa sarılmış oğullarımız, yedişer yedişer geçiyor…
Başbakan ise Obama ile pazarlık gezisinde, Türk askerini Asya pazarına celep gibi sürmek isteyen Obama ile konuşuyor…

Amerikalı gazeteci Obama’ya Türk askerine ne fiyat biçtiğini sormuyor, işsizliği, mali krizi nasıl çözeceğini soruyor. Bilmiyor ki “kriz ile savaş” bir madalyonun iki yüzüdür. Zaten bunu bilen gazeteciyi sokmazlar o odaya.

Onlar iyi bilirler ki, kendi işsizliğini, yani Amerikan ekonomisini kurtarmak için Türk askerinin Afganistan’a gitmesi, petrol ve silah “ipekyolu” vadilerinin eşkiyadan(!) temizlenmesi gerekir! Onun için savaşa karşı soru soramazlar. Onlar, Asya zenginliklerinin yağmalanmasından kendilerine düşecek payı bekler, piyasa canlansın diye savaş çığırtkanlığı yapar.

ABD'de 3 milyon iş yeri kapanmış, bunu öğrendik Obama’dan. 1929 krizinden de savaşla çıkmışlardı, sonunda İsrail devleti kurulmuştu, şimdi de Doğu Anadolu’yu içine alan büyük İsrail kurulacak, kriz bir süre ertelenmiş olacak. Bu vahşi kapitalizm, sömürgeci sistem, devam ettikçe krizler ve savaşlar bitmez.

Yani Amerikan mali krizi, Oğuzata diyarımız Afganistan'da Türk askerinin kanıyla bir süreliğine çözülecek? O nedenle Tokat’ta toprağa düştü oğullarımız.

1952’de, asker başına 23 sent, Kore’ye, Asya’nın en uzak noktasına gönderildiğimiz zaman askerimiz daha gemiden iner inmez cepheye sürülmüştü, ilk günden toprağa düştük. Eğer Türk askeri Kore halkıyla bir biçimde konuşmaya başlasaydı asla eline silahı almazdı. Tuzaktır, ilk günden askerimizi ölümle tanıştırarak ölmemek için öldürmek zorunda bırakıldık.

Neden Kore halkını tanısaydı asla silah sıkmaz geri dönerdik diyorum. Çünkü, Kore halkı yarı yarıya Türkçe konuşur, yüzde elliden daha fazla Türk’tür. Atadan akraba olduğunu anladığında asla onlara silah sıkmazdı.

Şimdi, Afganistan’da görev yapan askerler, Oğuz Ata (Farsça Oğuzana/Ogsiana) diyarımızda nasıl seviliyoruz, biliyor. Türk askeri orada asla silah kullanamaz, Amerika bunu biliyor, onun için bize türlü numara çekiyor. Yok efendim sadece barikat oluştursun, muş! Nereye? Pakistan sınırına. Yani, en kritik vadilere.

Afganistan’dan Pakistan’a inen bu vadilerin adı KAÇKAR’dır, bilir misiniz? Yani Kaşgari Oğuzların, yani bizim, ata yurdumuzdur buralar.
Buralara giden oralı olur, bilir misiniz? Kendisiyle aynı dili konuşan akrabalarıyla buluşur, evlenir kalır orada, neden söylüyorum bilir misiniz?

Venedik tacirlerinin “büyük” sıfatı koyduğu İskender, ki o en büyük yağmacı orduyla MÖ.334’de 24 yaşında gitti oralara, OGZİANA’da, Oğuzlu bir prensesle evlendi, artık Oğuzlu gibi giyiniyor öyle davranıyordu. Bir de uşağı/oğlu oldu. Onu oralara gönderen Venedikli Yahudi tefeci bankerler affetmedi onu, zehirleyerek öldürdüler. Karısı savaşçı Arioguzana, (Roksana/Rahşan) ise arkasından, töremize uyarak, kendini öldürmüş ve cesedi yakılmış olmalıdır.

4. Haçlı seferinde, Malazgirt’e giden yağmacı Doğu Roma askerleri, Türkçe konuştuklarını görünce, Alp Arslan’ın askerleriyle ve halkla savaşmadı, orada kalıp halka karıştılar.

Tersi de oldu; Cengiz Han’ın İpekyolu bekçiliği sevdası (yaptığı bence işbirlikçilikti) uğruna Anadolu illerini yakmaya Türkmenistan’dan topladığı askerler, buraya gelince kendisiyle aynı dili konuşan halkın yanına geçti, evlenip burada kaldılar.

Şimdi biraz geniş bakalım:
İskender, safını değiştirip yerli halka karışınca öldürüldü.
Kore’ye asker gönderen Menderes (derler ki ABD’den uzaklaşmaya başladığı için) idam oldu.

ABD’ye rağmen Kıbrıs’a asker çıkartan Ecevit’e siyasi ambargo geldi.
ABD’nin İran ve Azerbaycan planlarına evet demediği için Demirel’e siyasi ambargo geldi.

Neden başbakan Erdoğan büyük oynuyor, “sonuna kadar” diye bir laf ediyor, hiç mi tarih okumuyor, merak ediyorum.
Başbakan Erdoğan da bilsin, Türk askeri Hıristiyan-Yahudi tayfasının yağma ordusu olmaz, geçmiş deneyimleriyle, olmaz! Olmamak için direnirken şehit verir, gene olmaz!

Anımsatayım; terörü Karadeniz sahillerine daha önce de taşımak istemişlerdi. Bunu önlemekte en kararlı görev yapan komutanlarımızdan VELİ KÜÇÜK Paşa, şu anda Silivri’de tutukludur. Tokat’ta yaşanan acıyı en derinden duyan eminim ki kendisi olmuştur. Çünkü, yeni öğrendim ki, 5 yaşındaki oğlunu şehit vermiştir. O, her toprağa düşen şehitle birlikte yarası yeniden kanayan bir babadır, onun için Karadeniz’i teröre teslim etmedi.

Ulusumuzun ve şehitlerimizin ailelerinin başı sağ olsun.


Mahiye MORGÜL
9.12.2009

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 



 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.