Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

ÇAYIN TARİHİ DİZİNİ - 1

   Bir ilimiz var adı Rize
   Durup dururken bir bardak çay sundu bize
   Rize’de, çayı kim yetiştirdi Rize’de
   Misisipi’ye karışan çayları öğretirler bize
   Kimdi o sessiz sedasız kumral kumral
        demlenen mübarek adam
   Adını öğretmediler bize
   İşte o güzel adamdan bre şahin aman
       bir tane daha…


       Bedri Rahmi Eyüboğlu

Çin’i 600 yıl yöneten Türk hanedanlarından Donk Hanedanı döneminde mavi mine porselen fincanda içilen çay üzerine Şair Luwuh’un bir şiiri:

   Bir fincan dudaklarımı ıslatır
   İkincisi beni yalnızlıktan kurtarır
   Üçüncüsü içimdeki binlerce düşü kımıldatır
   Dördüncüsü hafifçe terletir
   Ve bütün sıkıntılarım benden uzaklaşır
   Beşincisinde tertemiz olurum
   Altıncısı beni sonsuzluğa götürür
   Yedincisi ah!..
   Daha fazla içemem!
   Yalnızca serin rüzgarın beni aldığını duyarım
   Hurisin, cennetim nerdesin?
   Ah! Bırakın üzerine bineyim
   Şu tatlı rüzgâr beni oraya götürsün!..


Çayın Tarih Dizini

1918 Dönemin, Halkalı Yüksek Ziraat Okulu öğretmenlerinden Ali Rıza (Erten) bey, Kars, Ardahan, Rize ve Batum gezisi raporunda Batum’da narenciye ve çay yetiştirildiğini gördü. Rize’de işgal sırasında Ruslar tarafından saptanmış meteorolojik verileri ele geçirdi.

1921 Ali Rıza bey, Yeni Ziraat Gazetesinde gezi raporunu yayınladı, Rize’de çay ve narenciye yetiştirmeyi önerdi. Ali Rıza beyin bu raporunu dosyalardan çıkartan Ankara Hükümeti, “Şimali Şarki Anadolu ve Kafkasya’da Tetkikatı Ziraiye” adıyla yayınladı.

1917 Rus devrimiyle birlikte Batum sınırı kapatılmış ve bölgede işsizlik artmıştı. Ekonomik zorluk ve güven boşluğu vardı. Bölgede eşkıya ve isyan olaylarıyla karşılaşan genç Ankara Hükümeti huzur ve güven önlemlerinin alınması amacıyla Rize’ye bir heyet gönderdi. Heyetin içinde Ziraat genel Müdürü Zihni Derin İktisat Bakanlığı adına bulunmaktaydı.

Rize’de insanların huzurlu bir yaşama kavuşması için önce geçimini sağlayacak bir ekonomik imkanın yaratılması gerekiyordu. Ekonomik olanakları incelemek üzere Zihni Derin’e görev verildi. Derin, Ali Rıza beyin raporunu Rize’deki komisyona okudu, uygulamayı başlatmak üzere bir fidanlık kurulması kararlaştırıldı.

Zihni Derin, yörede yaptığı gezilerde evlerin önünde süs bitkisi gibi çay yetiştirildiğini gördü. Bu fidanları Batum’a çalışmaya giden insanların getirdiğini öğrendi.

1923
Zihni Derin Ziraat Umum Müfettişliğine getirildi. Çay ve narenciye fidanlığı kurmak üzere Rize’ye gönderildi. Derin, Rize’ye hakim Garal (Karali) tepesinde 15 dekarlık araziyi fidanlık ve çay araştırma işine tahsis etti. İlk çay tohumları Batum’dan bizzat Zihni Derin tarafından, sınırda geçişi engellenmesin düşüncesiyle, bir baston içerisinde getirildi.

1924
Zihni Derin Ankara’ya döndü, kanun teklifi hazırladı ve bakanlığı kanalıyla meclise sundu. 6 Şubat 1924 tarih ve 407 sayılı yasa; “Rize vilayeti ile Borçka kazasında; Fındık, Portakal, Limon, Mandalina, Çay Yetiştirilmesi Hakkında Kanun” adıyla yürürlüğe girdi.
Çay Araştırma Enstitüsü kuruldu ve Zihni Derin bu enstitünün başına getirildi. Portakal ve mandalina yetiştirmede bir sorun olmadı. Satsuma mandalina fidanları Rize’de yetiştirilip buradan Ege ve Akdeniz’e gönderildi.

1925 Türkiye’de çay yetiştirme tekniği ve buna ait bilgilerin yetersiz olduğu düşünülerek Hindistan’da çalışmış iki İngiliz uzman Rize’ye davet edildi. 2 yıl Rize’de kalan bu iki İngiliz uzmanla yeterli gelişme görülmedi ve geri gönderildiler. 10 yıl umutsuzluk dönemi başladı. Umutların kaybolmasında bu iki İngiliz’in rolü nedir diye bir sorgulama yapılıp yapılmadığı bilinmemektedir.

Çay üretme işi 1935 yılında Başbakan İsmet İnönü Rize’ye gelene kadar bekledi.


1935 İsmet İnönü bir yurt gezisi sırasında Rize’ye geldi. Kendisine Zihni Derin’in çay araştırmaları anlatıldı. İnönü Ankara’ya döndüğünde Tarım Bakanından yerinde inceleme yapmasını istedi ve Rize’ye gelen bakan Zihni Derin’in diktiği çay bitkilerini gördü, olumlu kanaate vardı. Tarım bakanı tekrar Ankara’ya döndüğünde Ankara Ziraat Fakültesinden bir teknik heyeti Rize’ye gönderdi.

Heyette bulunanlardan Prof.Dr. Şevket Raşit Hatipoğlu çay yapraklarının kuru çay haline getirilmesi için Merkez Fidanlığında yeni bir teşkilatın kurulmasına önayak oldu.

Daha sonraları Tarım Bakanı olan Hatipoğlu, “Türkiye’de Çay İktisadiyatı” kitabını yazdı.
1937
İlk yaş çay elde edildi ve 138 kilo kuru çay üretildi.

1938 Çay ve Fidanlıklar Müdürlüğü Teşkilatı köylerde aktif çalışmaya geçti. İnsanları çay bahçeleri yapmaya ikna etmek gerekiyordu. Mısırın getirisi ile çayın getirisi karşılaştırılarak, köylerde öğretmenlik yapmış Yusuf Ziya Kotil’in çabaları ile bir çok köy ikna edildi.
Yaş çaydan kuru çay elde etmek için kurulan basit atölyeler genişletildi.

1939 815 kilo yaş çay alındı, 181 kilo kuru çay elde edildi, 4 liradan satışa sunuldu. Satın alanlar daha çok Rize dışından gelen Rizelilerdi; gittikleri yerde hediye ederek çayı tanıtıyorlardı.

1940 Çay Kanunu çıkartıldı, Çay İşletmeleri Tekel’e devredildi. Çay bahçelerine ruhsat alma zorunluluğu getirildi.
Yaprak üretimi 2700 kiloya çıktı, bundan 600 kilo kuru çay üretildi. Henüz çay bahçeleri yeniydi ve ürün düşüktü, üreticiyi teşvik için 50 gram 100 gram yaş çay bile alındı.

Dr.Mann ile Mr.Allen adında iki İngiliz uzman Rize’ye geldi. Hindistan’da Çay Araştırma Enstitüsünden deneyimli bu iki uzmanın da fikirleri alınarak, fabrika için İngiltere’yle bağlantılar kuruldu. Savaş yıllarıydı, siparişler ancak 1946’da gelebildi.

1941 32916 kilo yaş çay toplandı ve bundan 2220 kilo kuru çay üretildi.
İstanbul’da, yıl sonuna doğru yapılan Yerli Çayı Muayene sonuçları şaşkınlık yarattı. Raporda, “sahte ve taklit” bir tür ot çayı olduğu yazıyordu. Raporu yazan eksperin İranlı olduğu belirtilmişti.

1938’den beri Çay işletmelerinin başında bulunan Asım Zihnioğlu endişeyle İstanbul’a gitti. Tekel Genel Müdürü Hürrem Şener de İranlıdan şüphelenerek Cevizli Enstitüsü’nde baş kimyager Kadri Gültekin’e tahlil ettirdi ve gerçek ve kalite çay olduğunu öğrenince İranlıya yol verdi.


Paketler açıldığında odaya yayılan güzel kokunun çaya katılmış esans olduğu düşünüldü. Karşılaştırmak için Tekel’in ithal ettiği çay kutuları açıldı. Rize çayındaki aromanın ve çayın çok daha güzel ve kuvvetli olduğuna karar verildi.

Hürrem Şener ve Asım Zihnioğlu, Eminönü Halkevi salonunda gazeteci A.Emin Yalman’ın da aralarında bulunduğu oldukça kalabalık bir basın toplantısı düzenledi, bu sırada demlenen çaylar gazetecilere ikram edildi, onların da fikirleri alındı.

1942 Kuru çay üretimi 7001 kiloya ulaştı.
Gurbetçiler kendi bahçelerinde çalışmak üzere geri dönmeye başladı. Fabrikalarda çalışmak isteyenlerin sayısı ihtiyaçtan fazla olmaya başladı. Yeni atölyeler kurmaya devam edildi.

1943 Kuru çay üretimi 16790 kiloya çıktı.
Asım Zihnioğlu, Aralık 1943’de Hindistan ve Seylan’da araştırma yaptı. Orada insanlar büyük topraklara sahip olan şirketlerin gündelikçi işçileri olarak çalışmakta, Rize’de ise herkes kendi toprağında çay üretmektedir.

Asım beyin kafasında, üreticilerin kooperatifleşmesi ve bu kooperatifin kendi çay fabrikasına sahip olması fikri oluştu. Kooperatifin geliriyle çayda kaliteyi artırma ve geliştirme araştırmalarına mali kaynak da ayrılabilecek, hatta gübre temini ve üretimi dahi kendi olanaklarıyla yapılabilecekti. Asım beyin kafasındaki bu fikirler bir süre sonra onun yıpratılmasına neden olacaktı. Halk kendisi üretip kendisi işleyecek ve kendisi satacaktı, bütün bunların yan işletmeleriyle büyük bir sanayileşme olacaktı ve buna izin vermeyecek iktidarlarla çalışmak zor olacaktı.

1946 İlk çay fabrikası temeli atıldı. Fabrika sahasında ardı ardına sorunlar yaşandı.
Bu fabrika Rize’deki tek iş veren kuruluştu ve kendi yakınlarına iş isteyen politikacılar yüzünden Asım bey yıpratılmaya başladı. Fabrika inşaatının duvarına İnönü’ye övgü yazısı yazıldı, bundan da Asım bey suçlandı. Belli ki birileri CHP ile DP arasını açmaya çalışıyor ve Asım beyi de bu fırsatta yıpratıyorlardı.

Devletin çay fabrikası kurmasına ve işletmesine zorluk çıkartılıyordu.
Çok partili hayatın Rize’ye en büyük zararı bu fabrika kavgaları oldu. CHP ve DP arasındaki gerginlikler fabrikayı etkiliyor, Asım bey kendi fikirlerini gerçekleştiremiyordu. Onun Çaycılar Yardımlaşma Kooperatifi kurma konusundaki düşüncesi her iki partideki dostlarını da kaybetmesine neden oldu. Ankara’ya, Cumhurbaşkanına şikayet edildi. Rize merkez çay alım yerinin üst katını Demokrat Parti’nin tutmuş olması dahi şikayet konusu edildi.

Çaycılar Yardımlaşma Kooperatifi kuruldu. Kooperatife ortak olma kaydı getirildi, yüzde beş kesinti yapıldı. Hindistan’da tüm çay işletmelerini içine alan bir birlik vardı, İndian Tea Association adındaki bu organizasyon çaya ait sorunlarla da ilgileniyordu. Birliğin Assam’da bir araştırma enstitüsü vardı. Bu enstitüde her türlü bilimsel araştırma yapılır ve sonuçlar işletmelere ulaştırılırdı. Ülkemizde ise çay bahçesi sahibi küçük çiftçilerin birliğini temsil edecek bağımsız bir kooperatif böyle bir görevi üstlenmeliydi. Bu iş için Çaycılar Yardımlaşma Kooperatifi gerekliydi ve kuruldu. 1946 kampanya sonuna kadar bir hayli ortak kaydedildi.

Üreticinin gelecekteki yararı için Asım bey tek başına her baskıyı göğüslüyordu. Yüzde beşlik kesintiler Ziraat Bankasına yatırılıyor, bu kesintiye itiraz edenler onu mahkemeye veriyor, özellikle kadınlar karşısına çıkıyordu.

Bir gün bir grup kadın kooperatifi bastı. Tahrik edilerek gönderilmiş olacaklarını tahmin eden Asım bey sükûnetle onlarla konuştu. Çok bağıran bir kadının adını sordu, kesinti bordrosuna baktı, bu kadının adı yoktu. Ona, “Sen şimdi git, seni buraya gönderenlerden bağırma ücretini iste” dedi, diğer kadınlar da dolduruşa getirildiklerini anladılar. Asım bey gruptan birinin adını daha sordu, listeye baktı, onun 500 kuruş kesintisi birikmişti, kadına 5 lira uzattı, “ben sana cebimden vereyim, ortaklıktan çıkma “ dedi, kadınlar utandı, “yok yok beyim, olmaz” diyerek mahcup halde çekildiler. Bu yıl çayın babası Zihni Derin yaş haddinden emekli oldu.

DEVAMI BİR SONRAKİ YAZIDA….


Mahiye MORGÜL
28.02.2010

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 



 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.