LACİVERT BLAZER'IN AMBLEMLİ DORA DÜĞMESİ
Hayat, minik hikayelerden ibaret. Minik ama tam yaşamın kendisi hikayeler. Bir sarı düğme gibi. Hayatın içindeki bazı hikayelerde komiktir. Ben zaten yaşadığımız birçok şeyi komikleştirmek gerektiğine inananlardanım. Eğer yapamazsak işin içinden çıkamıyor insan ve yok olacakmışım gibi geliyor her şeyi ciddiye alırsam.
Elime iğne ipliği kaç kere almışımdır hatırlamayan ben, büyük bir sınavdayım sanki….
Karşımda titiz mi titiz, bir o kadar da kocakarı bilgiçliğinde her şeye bir kulp takan, beğenmeyen, pişen yemeğin yağından evdeki düzene kadar karışan, ama sevgilisini kocaman kollarıyla sarmalayan iltifat etti mi akan suları durduran bir adam var.
Ve böyle bir adamın karşısında benim elimde iğne, iplik.
O gün toplantısı var onun için önemli günlerden biri. Müthiş kendine yoğunlaşmış, saçı, sakalı, gömleği, duruşu ile kendine düşmüş bu adamın blazer’ının düğmesi düşmüş olacak iş değil. Oğlum’un sabahları keyifle izlediği ‘Koş Diego koş’ çizgi filmi gibi ‘koş sevgilim koş’ filmini çekiyorum. Ustalıkla diktiğimi ve işi başardığımı düşünerek gururla veriyorum. Bir öpücük konduruyor bu onun teşekkür edişi.
Çıkması için dört göz bekliyorum, kapıdan uğurlayacağım yanağına öpücük konduracağım ‘ohhh evden çıktı bitti bu telaş atlattık’ diyeceğim ki o ne? Elinde biraz önce sınavdan çıktığımı düşündüğüm dore düğme ile bana bakıyor ‘bunu diktiğine emin misin?’
İkinci kez tamam hemen hallederim diyorum ve kendimden emin bu sefer tamam diyerek ceketi kendisine uzatıyorum. Merasim tekrarlanıyor ve sonunda evden çıkıyor. Kendi kendime gülüyorum komik bir sabah yaşadığımı düşünerek. Akşam eve döndüğünde kapıda bana bakarken; biraz kızgın bir o kadar muzip, bir o kadar da dalga geçerek içeri giriyor.Elinde blazer ’ın düğmesi. – üzülme sevgilim, kalbi aşk dolu, sevgi kelebeği ile evlendim bir terzi ile değil diyor. Kahkahalarla gecemize devam ediyoruz, düğme mi onu kendisi dikiyor bu sefer. Olsun varsın içimizde AŞK olsun hep.
KENDİNLE KALMAK;
Çok uzun zamandır istediğim fakat çeşitli koşturmalar ve sorumluluklardan dolayı vakit ayıramadığım eski arkadaşlarımla olan toplantıya bu sefer katılmalıydım. Kimini seneler vardı ki görmüyordum. Hem kendimi başka ortamda bulmalıydım hem de eski dostlarla sohbete dalmalıydım. İlkokul yıllarına dayanan dostluğumun olduğu arkadaşımla, daha erken buluşup eski anılarımızdan bugüne gelen yolculukta dertleşip sohbete erkenden başlamalıydık.Yaptık da, Moda’dan seyre daldığımız Fenerbahçe burnundaki ışıkların manzarasında kah güldük, kah aramızda olmayanları anarak huzurlu ama buruk hüzün yaşadık.
Bugünkü hayatın üstümüze yüklediği sorumlulukları bir an için arkada bırakıp kendimiz olduk, büyüdüğümüzü unutarak. Senelerdir görmediğimiz arkadaşlarımızla buluştuk. Kimi değişmiş, kimi aynı kalmış arkadaşların, içindeki halen var olan çocuk hallerini keşfettik. Hiçbir şey düşünmeden güldük durduk bazen neye güldüğümüzü bile anlamadık. Kendimleydim, kendimizleydik. Kendimiz için çalınan tatlı anlardı ve her insanın ihtiyaç duyduğu gibi ve mutlaka yapması gereken minik bir hikayeyi oluşturduk.
Bir saat geldi aniden külkedisinin sihir’i gibi balkabağına dönüşmeden, bizi özel aşk dolu gözlerle bekleyen bebeklerimizin olduğu evlere, artık onlarla kucaklaşmak buradan aldığımız enerjiyi onlara vermek üzere geceye veda ettik. Yine böyle tatlı bir kaçamak yapmak, sohbete boğulmak üzere sözleşerek.
Hayat minik hikayelerden ibaret, bunların keyifli ve de sevgi dolu olması sizin elinizde Hayattan çok şey beklemeyin, Her zaman çok şeyim olsun diyenler değil, az şeylerle çok mutluyum diyenler, yarına pozitif enerjiyle bakanlardır unutmayın.
Minik hikayelere ve onları komikleştirmeye…. Yarına umutla bakın sabredin.
Mart ayında doğan bir tanecik Koç’larım nice güzel yaşlara ……….
Perrin GÖKDEMİR ÜLKER 2.03.2010
Yazarın Tüm Yazıları... - Yazar'a mesaj yaz
-
Yorum Yaz
|
|