ZATEN AKTÖR DEDİĞİN NEDİR Kİ?*
Merhaba,
İstanbul bahar rüyaları içinde bir sağa bir sola kıvrılırken uzaktan sesleri geliyor kuşların, yaprakların, bulutların…
Mart ayında benim için önemli olan iki olay vardır. Kimselerin sevmediği bir ay olduğunu düşünsem de hem kardeşimin doğum günü hem de dünya tiyatrolar gününün oluşu beni mutlu eder. Bir dostum mart ayı için karar vermek ve hareket etmek için doğru zaman olmadığını söylemişti. Sıkıntılı bir bekleyiş gibidir biz belki hissetmesekte bedenlerimiz ve ruhlarımız kışın küllerinden baharda yeniden doğmanın sancısını hisseder sanki. Mart ayı dert ayı…
Orhan Taylan’ın “Dönüşümler” isimli sergisi oldukça ilgi çekiciydi. Picasso’nun Guernicası, Velasquez’ in “Nedimeler”i ve Manet’in “Kırda Yemek” resmi 2010 Türkiyesin de bir sanatçının yorumuyla yeniden karşımıza çıkıyor. Sergi Hobi Sanat galerisinde ay sonuna kadar izlenebilir.
Nihat Tokat’ın Tuncay Takmaz koleksiyonu sergisinin açılışına trafiğe rağmen yetişmiştim. Çok keyifli bir açılıştı, resimler zaten mini bir Tuncay Takmaz retrospektifiydi. Bu ay adını en çok duyduğumuz sanatçılardan biriydi kendisi. Seven art galeride 31 Marta dek gezilebilir.
2 Nisan- 15 Nisan tarihleri arasında BASAD sergi salonunda İrfan Dönmez’in “De-Jeneras-yon” isimli sergisi açılıyor.
“Yüreğine Sor” diye boşuna söylememiş Yusuf Kurçenli, bir kimlik sorunun içinde aşkı(n) ve inancı(ın) sorgulanışı ana tema. Türk Sineması bence yeni bir başyapıt kazandı. Ayla Algan’ın oynadığı köylü kadın(ın), eşinin vefatı sonrasında okuduğu bir dua sahnesi var ki onun için bile bir daha izlenir film. Tabiat bu filmde o kadar etkili bir oyuncu ki, çok etkilendim. Onun ellerinde ki siste yaşanıyor
tutku da, ayrılık ta, aşk ta.
Dünya tiyatrolar gününüzü şimdiden kutluyorum. Bu yıl dünya tiyatrolar günü yazısını Ayşe Emel Mesci yazdı. "30. İsmail Dümbüllü Ödülünü",Savaş Dinçel'in yazdığı Sait Faik'in dünyasını, yazarın öykü ve anılarından yola çıkarak anlattığı bir oyun olan "Meraklısı İçin Öyle Bir Hikaye" oyununda olan usta oyuncu Naşit Özcan aldı. Bu oyunu izlemeyen varsa hemen nisan ayında ajandalara not edilsin diyorum.
17. Uluslararası İstanbul tiyatro festivali programı açıklanmış bilgilerinize.
Yazıma burada bir son vermek üzereyim ama sonu biz oldukça gelmeyecek bir oyun olan hayat güzel bir uyanışla döndürsün yüzünü gelecek ay bizlere. Aklıma tiyatro ve oyunculuk gelince sadece bu tirat gelir ve sadece tiyatroya değil bütün insanlığa sonsuz bir mesaj verir gibi seslenen satırlarla yazımı sonlandırıyorum. İyi ki vardınız Güllü Agop, Tomas Fasülyeciyan, Ahmet Vefik Paşa, Muhsin Ertuğrul, Cahide Sonku, Haldun Taner ve Savaş Dinçel…
"Zaten aktör dediğin nedir ki?
Oynarken varızdır.
Yok olunca da sesimiz bu boş kubbede bir hoş seda olarak kalır.
Bir zaman sonra da unutulur gider.
Olsa olsa eski program dergilerinde soluk birer hayal olur kalırız.
Görürüm hepiniz gardroba koşmaya hazırlanıyorsunuz.
Birazdan tiyatro bomboş kalacak.
Ama tiyatro işte o zaman yaşamaya başlar.
Çünkü Satenik'in bir şarkısı şu perdelerden birine takılı kalmıştır.
Benim bir tiradım şu pervaza sinmistir.
Hiranus'la Virjinya'nın bir diyaloğu eski kostümlerin birinin yırtığına sığınmıştır.
İşte bu hatıralar, o sessizlikte saklandıkları yerden çıkar, bir fısıltı halinde yine sahneye dökülürler.
Artık kendimiz yoğuz.
Seyircilerimiz de kalmadı.
Ama repliklerimiz, fısıldaşır dururlar sabaha kadar.
Gün ağarır, temizleyiciler gelir, replikler yerlerine kaçışır.
Perde..."
*(Haldun Taner, Sersem Kocanın Kurnaz Karısı)
Nebahat KARYAĞDI 26.03.2010
Yazarın Tüm Yazıları... - Yazar'a mesaj yaz
-
Yorum Yaz
|
|