KÖMÜRÜN KAŞİFİ UZUN MEHMET’İ KİM ÖLDÜRDÜ?
Sahaftan eski Ortaokul Türkçe kitapları aldım. Aslında eski ilkokul kitapları arıyordum. Bugünkülerle karşılaştırmak için alıyorum bunları.
Heyecanla içindeki okuma parçalarına daldım. İnkilâp ve Aka (sahibi Aka Gündüz) yayınlarından “Beşir Göğüş - Kemal Demiray, 1966 Türkçe 1” kitabında oldukça keyifli parçalara dalmıştım, karşıma dedemin amcaoğlu Aka Gündüz imzalı, “Uzun Mehmet” başlıklı bir metin çıktı.1941 tarihli, “Türk Duygusu” adlı bir eserinin içinden alınmış.
Aslında bu Türkçe kitaplarındaki okuma parçalarını bir kitapta toplayıp bütün çocuklara bedava dağıtmak lazım. Gerçekten eğitsel değeri yüksek parçalar ve bugün bunlar altın değerindedir. Uzun Mehmet okuma parçasının altındaki çalışma sorularına bir baksanız anlarsınız:
- “Aka Gündüz, Uzun Mehmet’in XIX.yüzyıl ortalarında Ereğli’nin Köseağzı’nda taşkömürü nasıl bulduğunu, bu yüzden bir ağa tarafından nasıl öldürüldüğünü anlatıyor. Ancak hikâye ve roman kahramanları, yazarların kendi kafalarında canlandırdıkları insanlar olduğu halde, Uzun Mehmet yaşamış ve Zonguldak’ta maden kömürünü bularak ün kazanmış bir kimsedir. Bu çeşit yazılara ne isim verilir?”
- “Anadolu’da henüz maden kömürü bulunmadığı sırada, donanmaya kömür nereden getirilirdi?”
-“Bundan memleketin kaybı ne olabilir?”
-“Deniz subayları, erlere maden kömürü örneğini niçin gösteriyorlar?”
-“Maden kömürü araştırılması için hangi padişah emir veriyor?”
-“İsmail Ağa kimdi, Uzun Mehmet’e niçin kızdı ve ona ne yaptı?”
-“Uzun Mehmet’i bugün niçin saygı ile anıyoruz?”
-“Yazıda, bulanın hayatına mal olan maden kömürünün değerini anlatan cümleyi gösteriniz.”
Bugün böyle araştırma sorusu sormaya cesaret eden öğretmenin başına taş yağdırırlar. Hele donanma subaylarının vatanseverlik çabalarından örnek vermek, Silivri Özel Mahkemesinde tutuklu olmayı göze almaktır.
Okuma parçasından anlıyoruz ki, Uzun Mehmet donanmadaki subaylarının isteğiyle köye döndükten sonra kömürü arıyor, 1848’de buluyor, İstanbul’a götürüyor ve İstanbul’da bir handa boğazlanarak öldürülüyor. Ölümüyle suçlanan kişi Ereğli’de İsmail ağadır.
Ancak, bugünkü bilgilerimle bir soru soruyorum; İsmail ağa onu öldürecekse Ereğli’deyken öldürürdü, yürüyerek İstanbul’a giden Uzun Mehmet’i öldürmek için onca tenha yerler varken, neden onca yol gitsin bir handa boğazlayarak öldürsün? Bence o öldürmedi. Öldürülmüş ve birinin üzerine yıkılmıştır.
Kimin zararı vardı kömür madeninin keşfedilmesinden, katili orda aramak gerekir.
Donanma gemilerinde İngiliz kömürü kullanılıyordu, yazıda bu var. Yerli kömür İngilizlerin işine gelmezdi. Padişah da İngiliz yanlısıydı. Ama Jön Türkler diye bilinen subaylar için aynı şeyi söyleyemeyiz. İngilizler ve taraftarları ortalıkta cirit atıyorken Jön (yeni) Türkler vatan için her şeyi göze alıyorlardı.
Terhis olan askerlerine gemideki kömürü örnek gösterip aramalarını isteyen subay, belli ki 1848’de Donanmanın başında olan, Bahriye Nazırı büyük devrimci Hüseyin Avni Paşa’dır. Ki, yaptığı sayısız ulusalcı yenilikten sonra adı İlk Türkçü’ye çıkmıştı, 1876’da Kanuni Esasi’yi kabul ettirmenin bedelini canıyla ödemişti.
Şimdi 2010 yılındayız, bütün madenlerimizi özelleştirmek isteyen aynı dış güçlerle karşı karşıyayız ve Türk halkına her şeyi özelleştirmenin Özel Anayasası hazırlayıp dayatan bir “taraf” var.
Bugünkü bir TV programında Taraf gazetesi yazarlarından Önder Aytaç açıkça Özel Ordu kurulmasını istedi. Dedi ki; "Balyoz darbe belasından ve sivil siyasetçinin pısırıklığından da kurtuluş, PROFESYONEL ORDUDUR!". Genel Kurmayın kapısına “SATILIK ORDU” tabelası asmakla eş, “Türk askerinin kanını satarsınız” demeye getirdi.
1876 Hüseyin Avni Paşanın öldürülüşü ve 1881 Yıldız mahkemesinde yüksek bürokrat Jön Türklere idam cezalarının verilmesiyle, Osmanlı’yı Sevre götüren engeller ortadan kaldırılmış oldu. Bugünkü talepler de aynıdır. Mustafa Kemal ve arkadaşları o heveslerini kursaklarında bıraktı. Yine bırakırız.
Şimdi bir daha soralım: Uzun Mehmet’i kim öldürdü?
Sevgili büyük dedemin asıl adı Aka Gündüz (1886-1958) değildir, o mahlasıdır, asıl adı Hüseyin Avni’dir. Anlıyorum ki ona Hüseyin Avni Paşa’nın adı verilmiştir. Ne tesadüftür ki, bunca yıl sonra, onun Uzun Mehmet yazısını bugün yeniden ele alıyorum ve yazıya yeni bir pencere açıyorum, pencereden Hüseyin Avni Paşa bize bakıyor!
Bu yazı 1941’de yazılmış, 1966’da ders kitabına konmuş ve bugün yazılmış kadar tazedir. Ama çocuklarımız maalesef bugün bu yazılardan mahrumdur. Çocuklarımız bu kitaplara yeniden kavuşturulmalıdır. (26 Mayıs genel eylem gününde ucube yeni ders kitaplarının okul bahçelerinde veliler tarafından protesto edilmesini konuşmalıyız.)
Bitirirken, bu yazımı, okurlarımın izniyle bir büyüğüme armağan etmek istiyorum; 1950’de Zümrüt Rize gazetesini kuran teyzeoğlum rahmetli Mustafa Ardal ağabeyime. 5 Mayıs’ta 61.yılına girecek olan gazetenin bugün ben de köşe yazarıyım. Ancak Zümrüt Rize okurlarının ve özellikle Rizelilerin bilmesini istediğim bir şey daha var, Mustafa Ardal da anne tarafından Aka Gündüz’ün torunu olur; yazarlık, gazetecilik ve matbaacılık damarı oradan gelir.
Hukuk tahsili yapmış ve dürüst gazeteci olarak hayatını sürdürmüş, Rize belediye başkanı olmuş Mustafa Ardal’ların ve Türk edebiyatına vatansever şair-romancı olarak imza atmış Aka Gündüzlerin çıktığı bir Rize’den daha niceleri de çıkar, yüreğinizi ferah tutun.
Öldürülmeyi göze alarak vatansever ilerici devrimci hamleler yapan Hüseyin Avni Paşaların ve Uzun Mehmetlerin çıktığı bu topraktan yenileri de çıkar!
Zonguldak ve Ereğli halkından ricam, Uzun Mehmet’i çocuklarınıza unutturmayın.
Aka Gündüz’ün okuma parçası Uzun Mehmet’in son satırlarıyla yazımı bitiriyorum:
“…Bugün sanayinin ekmeği demek olan maden kömürünü bize ilk bulan millî kahraman bu suretle keşfini kanıyla suladı. Milli servetimizin başlıca kaynaklarından biri olan kömür hazinelerinin kâşifi, Uzun Mehmet adlı Türk çocuğu milyarlar değerindeki buluşunu hayatıyla ödemiş oldu.” (Aka Gündüz, Türk Duygusu, 1941)
Mahiye MORGÜL 16.04.2010
Yazarın Tüm Yazıları... - Yazar'a mesaj yaz
-
Yorum Yaz
|
|