ABANT’TA DOĞA KATLİAMINA BİR HİKAYE…
Dünyanın tanıdığı bir doğa parkı Abant, bugünlerde ne amaçla ve nasıl bir bilgisizlikle olduğu henüz açıklanamamış bir doğa katliamıyla karşı karşıya...
Görüntüleri görünce, tepkileri en aza indirerek istenenin yapılmasının en inanılmaz yolunu bir kez daha yaşadım. İnsanları aldatmanın kolay yolu seçiliyor sağlık hiçe sayılarak...
Birgün Düzce’de, deprem sonrası kent merkezinin ortasına dikilen baz istasyonu on-onbeş metrelik direğinin kaldırılması gündeme geldiğinde izlemeye başladımdı. Yakında bir yere taşınacağı gerçeği kabul edilmiyordu. Ancak bakım yapılan şehir parkında merhum Düzce’li Milli Eğitim Bakanının ismini (Avni Akyol) taşıyan, totem denilen direk dikildiğinde ne amaçla olduğunu anlamıştım.
Zamanın Valisinin yaptığı tüm kurum ve kuruluş temsilcilerinin katıldığı bir toplantıda, “baz istasyonu nereye taşındı biliyor musunuz” diye sorduğumda çay arası verildi yanıt alamadan. Dışarıda bilen olmadığı gibi bana soruluyordu. Toplantıya tekrar dönüldüğünde Sayın Valimizin de sorusu üzerine açıkladım. Evet kent merkezindeki estetikten de yoksun baz istasyonu direği kaldırılmıştı ancak 30-40m yakınındaki parkın ismini taşıyan toteme aktarılmıştı bir gece sessizce. Yine aynı sağlıksız koşullar...
Benzerini daha sonra Üniversite Yerleşkemizde de yaşadık. Yine bir sabah işimize giderken öğrenim dokusunun ortasına (köye ait arazi üzerine) aniden geliveren baz istasyonu direğinin (onsuz yaşamın artık olamayacağını bilsek de, sağlıklı kalabilmeyi de o kadar bilmek zorundayız) uzun uğraşlarla kaldırılması, ancak biraz daha uzaktaki tepeye dikilen tanıtım direğine aktarılan hastane ile karşılıklı yeni örneğiyle... Hep gördüklerimizi örnek almaz mıyız? Doğru örneklerin önemi ne kadar büyük özellikle gençlerin yetişmesinde!...
Abant’taki gelişmeyi ilk öğrendiğimde nedense bana ilk anda bunları anımsattı. Sanırım sürmeyi gözünden çekerken anlaşılmamasını, ama istenenin de bir şekilde yapılmasını örneklediğinden mi bilmem. Hepsinde bir zarar gören var, o da derdini anlatamayan ya da bir şey olmaz ki savını savunanların etkisindeki canlılar...
Abant’ta, gölün çevresindeki yolun genişletilmesi esas amaçtı ve tepki çekeceğinden farklı basamaklar denendi sanıyorum. Önce küresel ısınmadan mı bilinmez azalan suyunun çoğaltılması (endemik balıklarının yaşamı) amacıyla bir set yapılmış, ardından beklenenden fazla toplanan suyun taşması sonucu yolun su altında kalması ile sette delikler açılarak tahliye edilmesi çözümünün yetersiz kalmasıyla, yol kenarında su altında kalan ağaçların köklerinin zarar görmemesi için toprak doldurulması kamyon kamyon ve böylece genişletilivermesi yolun!
Doğal varlıklar kimin umurunda, öncelik turizm ve para... Doğası ölmüş bir yere kim gelir acaba yerli mangalcılar dışında da bilmem ama, ilginç bir yutturmaca ile karşılaşmış sanırım yılların piknik alanı Abant Gölü ve çevresi. Zaten ağaçlar altındaki tek otelinin göl kenarına yapılmış daha büyüğü ile ikiye çıkması ve birçok göl kenarı yeme-içme tesisleri (ve göldeki dolgu alan futbol sahası) ile estetiği yok olurken, doğal özellikleri de yok olsun diye çeşitli yöntemler uygulanırsa, burası da diğer pek çok örnek gibi sadece yeme ve yeme eylemine uygunlaştırılır.
İstanbul ve Ankara’nın soluklandığı bu mekanda kullanımların bilimsel değerlendirmesi için Doktora çalışması ve çeşitli araştırmalar yapılmış, Bolu Çevre Düzeni Planında pek çok öneriler getirilmişti. Çevresinden geçen zorunlu Mudurnu yolunun, göl kenarından uzaklaştırılması için tepelerin ardından yeni yol açılarak göl kenarına araç girişinin kaldırılması önemli önerilerdendi. Ancak bu gidişine dur denilemezse sadece araçların geçtiği kirletilmiş herhangi bir su kıyısı olacağı görülüyor.
Herkese düşen görevin bulunduğunu anımsatarak, doğa ve kültür miraslarımız bu ve benzeri alanların yakından izlenmesi dileklerimle…. GELECEĞİMİZ İÇİN...
Prof. Dr. Güniz AKINCI KESİM 5.05.2010
Yazarın Tüm Yazıları... - Yazar'a mesaj yaz
-
Yorum Yaz
|
|