Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

BUGÜNLERE ANILARDAN…

Sizlere, zorlu geçen üniversite yıllarımın sonunda sevgili babam Sabahattin Akıncı’nın Temmuz 1980 tarihi ile yazmış olduğu (Sevgi Denizi Şiirler Kitabı, İstanbul 1995-basılmamış) ve daha önce de paylaştığım şiirlerinden birini daha sunmak istedim.

KAHVE SOHBETİ

Öyle bir zümre var ki dünyada, bir ucu da yurdumda.
Aldatmacayı ilim saymış, hakikatte gözü başkasının toprağında,
Çuval dolusu kitap yazmış, her yerde bedava dağıtmış,
Okuyanların bir kısmı kanmış, bir kısmı inanmamış,
Çoluk çocuğun körpecik saf aklını karıştırmış.
Herkes birşey söylemiş, iyiyi kötüyü anlatmış,
Hepsi ilmi yazılarmış, büyük büyük laflarmış,
Bu destan ise halk destanı, basit ama konu açıkça anlatılmış.
Bir zümre var ki, sıkılmadan yalanı hep peşi peşine dizerler,
Yalan olduğunu isimleri gibi kendileri de bilirler.
İnsanları çoğu kez canlarından usandırır, bezdirirler,
Arkasından birşey olmamış gibi kuzu postuna bürünürler.
Hak, hukuk, bozuk düzen edebiyatını severler,
İnsanların kafasını bu sözlerle allak bullak ederler.
Halkı önce zengin, fakir diye ikiye,
İşçi, komprodor, köylü diye üçe,
Proleterye, burjuva, ezen, ezilen diye dörde,
Solcu, sağcı, bölücü, gerici, ırkçı diye beşe
Hep bölerler, hep bölerler, dillerinden düşmez bu kelimeler,
Peynir ekmek gibi hep “Özgürlük” dilerler.
Bilirler ki zora gelince,
İşkence, baskı, zulüm diyerek Anayasayı ileri sürerler.
Halbuki bilirler ki halkı köleliğe kendileri iterler.
Bir dokunsan ardından bin feryat ederler.
Utanmadan her ülkede “Demokrasi” isterler.
Gerçekten istedikleri yeri çok iyi bilirler.
Her zaman kendi söyler, kendi dinlerler.
Çoğu kez kendi yazar, kendi çizerler.
Okuyan, dinleyen olmayınca da küplere binerler.
İstediği kadar yazsın buna bizde “Kasımpaşa” derler.
Avazı çıktığı kadar herşeyi eleştirirler.
Sonra oturup adamın arkasından gülerler.
Hergün bir fabrikada grev olmasını,
Okullarda eğitimin, öğretimin durmasını
Sokaklarda selamdaşın birbirini vurmasını,
Mecliste tarafların küfür savurmasını,
Hapishane kapılarının ardına kadar açılmasını,
İki evi olanlardan birinin elinden alınmasını,
Askerliğin tamamen ortadan kaldırılmasını,
Sonunda kurdun kuzuyu parçalamasını,
Ülkelerin “Barış” adlı kazanda kaynamasını
Bir marifet sanıp durmadan işlerler.
İyi kötü, ne olursa gelişigüzel söverler.
Bunun adına bazıları “Özgür basın” derler.
Nerede hayal varsa ona güvenirler.
Yapılan iyi olsun, kötü olsun herşeyi kötülerler.
Zayıf taraf, noksan hizmet gözetirler.
Buldular mı ver yansın, düz giderler.
Ne yapsın, ekmek parasını bundan yerler.
Dünyada yapacak yararlı başka bir iş bilmezler.
Yazmazlarsa açlıktan sokakta sürünürler.
Kaçakçısıyla, karaborsacısıyla, ahlaksızla mücadele etmezler.
Onların çoğalmasını, düzenin yıkılmasını isterler.
Ellerinde sihirli değnek olduğunu zannederler.
Bir dokunuşta sanki dünyayı düzeltecekler.
Fakirliği hep bu düzene yüklerler.
Halbuki düşlediği ülkede ekmeği suyla yerler.
Zenginleri köşkte yatar, lüks yerlerde gezerler.
Ezileni daha ezerler, olmazsa uzak yerlere sürerler.
İlmi maske yapıp, büyük büyük laf ederler.
Halkın vicdanını bile bile sömürürler.
Ağızlarında birkaç kelime, sakız gibi çiğnerler.
Kendilerine dokundun mu, ver yansın ederler.
Ne haysiyet, ne gurur, ne de şeref gözetirler.
Arkadaşlığı, dostluğu yoldaşlıkta görürler.
Bu sözlere bilin ki ne biçim içerlerler.
Fırsat bulsalar insanları çiğ çiğ yerler.
Silahı, tankı, topu, uçağı istemezler.
Merih’te hep hayal alemini düşlerler.
Olmayacak şeye amin diye dua ederler.
Tepeden inmeyle kendi istedi diye ülke işgal ederler.
İnsanı diri diri toprağa gömerler.
Herkes cahil kendilerini alim görürler.
Kendilerinden olmayana faşist derler.
Kanunları uygulayanlara küserler.
Sorgulamada boyunlarını bükerler.
Çıkınca işkence var diye kükrerler.
İnsan haklarını başka düzende görürler.
Ama o düzende kuyruğunu altına büzerler.
Topluma sözüm ona cennet vaat ederler.
Bir taraftan o cennetin ateşini körüklerler.
İşçiyi fabrikaya ortak diye seçerler.
Zaman gelince fırsat bilip acımadan ezerler.
Çoluk çocuğu dişlerine göre görürler.
Taze beyinleri manifesto ile beslerler.
Perde arkasından ellerine hançer verirler.
Barış, kardeşlik, özgürlük diye sokağa salıverirler.
Kardeş katili olup sonundan aradan çekilirler.
Utanmadan bir de suçu düzene atıverirler.
Kara kaşına, kara gözüne aşık görürler.
Çuval dolusu bedava kitap, bol bol para serperler.
Sanki senin yükselmeni kalkınmanı mı dilerler.
Diğer yandan anarşistini, bölücüsünü gizlice desteklerler.
Bölünmüş ülke, halklar dövüşmüş, bana ne derler.
Bunları onlar da bilirler, yine de inat ederler.
Nedense hep kanunlara gizlenirler.
Kanunları da bir taraftan değiştirmek isterler.
Özgür değiliz diye seslerini yükseltirler.
Hepsi vatan kurtaran aslan kesilirler.
Sıkılmadan gizlice çocuklarına burs dilenirler.
Altlarında lüks arabalar gece gündüz gezerler.
Sabah akşam viski, konyak su gibi içerler.
Şimdi söyleyin bakalım bu gibilere ne derler.

30 koca yıl geçmiş... Tarih tekerrür denilir, olmasın ammanı anımsatır mı bilmem!


Prof. Dr. Güniz AKINCI KESİM
2.07.2010

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 



 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.