SÜMELA KIZIMI AYAKLARIYLA KİRLETTİLER
Bu kaçıncı haçlı seferidir topraklarımıza?
Bu ne yağmadır, 3 bin yıldan beri sürüyor, biz direniyoruz, onlar saldırıyor. Onlar önde, arkada kâh Cenevizli, kâh Venedikli, kâh Galatalı tefeci korsan tayfası. Şimdi de Dünya Tefeci Bankası…
Kim bu Ceneviz kalelerini sahillerimize yapanlar diye sordum, başladım sorumun cevabını kendim aramaya. Şaman inanışlı Turani Oğuz atalarımızı sürekli taciz eden bir güruh çıktı karşıma. İşbirlikçi bulmadan buralara gelemiyorlardı. Ancak bir sorun vardı, Şaman-Oğuz kültürü, “Birliğimiz dirliğimizdir” diyen Dağ/Yayla kültürü idi. Onların pagan/çoban dediği. Gök tanrıya inanır, müzik yapar, türkü söyler, halay çeker, horon oynar, bağ bahçe işlerini birlikte yapar, iyi at biner, kadın erkek birlikte düşmanın üstüne giderlerdi.
Dağlarda kurban keser, yaylacılık yaparlardı. Denizden gelen Cenevizli korsanlar onlara kolay kolay ulaşamasınlar diye en sarp dağlara manastır dedikleri iş evlerini kurar, orada demir döver, orak, balta, mızrak yapar, orada müzik aletini yapar, orada atma türkülerini söyler, bilim yapar, birbirine iş öğretir, altın ipliklerle kendi savaş zırhlarını örerlerdi. Manastır dedikleri bu yerler, Pan-İştar’ın, yani Hilal’i peygamber mührü sayan, Bereketli Hilal’in yeri, bir anlamda Amazon Evi demekti. Zaten Trabzon, Tur-Amaz-an, Dor soylu Maz/Ay İnanışlılar demektir.
Gök Tanrıya, ışık kaynağı Güneş olduğu için ona, dua ederken bugün bizim gibi ellerini yukarıya açarlardı. Ona ulu kubbe demek ister gibi, Kûb-Ali /Kibele/Simele dediler. Ulu eşiğ/ışığ kaynağı olduğu için, ona kısaca Ulu-Os, yani Las da dediler.
Araklı’nın Las köyünde, 30 yıl öncesine kadar, mısır çapalarken eğrat yorulduğu zaman horon molası verilirdi. Bu bir Şaman geleneğidir.
Trabzon dağlarının antik adı Anabacı Dağları’dır. Hem ana hem bacı olan Sümela’nın dağları burasıdır. MÖ.400’de, bu dağlarda yağmacı Yunan askerlerinin yenilgisini anlatan On Binlerin Dönüşü adlı kitabın kapak adı “Anabasis”, dağlarımıza adını verdiğimiz Sümela’nın sıfatıdır. Bu dağlar Kaf kas (Peria Toros) dağlarının devamıdır.
Antik Trabzon’un bir adı da Elizon’dur; Ulu Işık Ana’nın yeri. Azerbaycan’dan Trabzon’a kadar Laz inanışlılar ülkesi diye geçer. Ulu Işık, Las, güneştir. Yukarıdaki ışık anlamında ona Op/Hopa/Of dediler. Op (Up) dağlara daha yakın olduğu için “dağların koruyucusu” anlamında ona Op’ana; Pan dediler. Dağlarımızda çobanın çaldığı çift kamışlı tuluma Tanrı Pan’ın çalgısı dediler. Harman yerlerini bu çalgılarla neşelendirdiler. Onun için, Karadeniz’in Şaman-Oğuz manastırı Sümela’dan yükselen ilk müzik sesi sadece ve sadece kaval, tulum(gayda) ve daha sonra kemence sesidir.
Güneş, Sümer kültüründe de Şaman kültüründe de ışığıyla her şeyi ur eden, var edendir, doğurandır. Yine ışığıyla bereketi verendir, doyurandır. Üstelik, tekildir, eşi yoktur, bekâr’dır. Ama doğuran ve doyuran Ana’dır. Bu nedenle onun bütün adları kız adıdır; Sümle/Sümela, Sibel, Kibele/İkbal, Ela-oz/Yeliz, Uluof/Elif, gibi.
Zaten, Süm-ela demek, fonetik analizde Şam-Ulu çıkmaktadır. Ulu Şam; Ulu ışık demektir. Kuran’da Şems suresinde geçen, üzerine yemin edilen ulu ışık Şems, Ay’a ışığını veren, tan yerinden yükselen ışığıyla dünyamızı aydınlatan ve sayesinde hayat bulduğumuzu sekiz göstergesiyle açıklayan, İslam’ın da sembolü olan sekiz köşeli yıldız olarak çizilen, üzerine yemin edilen Ulu Işık, Şam-esi/Şems odur.
Yeri gelmişken belirteyim: “Biz önce Hıristiyandık, sonra Müslüman olduk” diyenler tarih bilmiyor. Biz önce Şamandık ve hep Roma yağmacılarına karşı vatan savunduk. Hala da öyleyiz. Tefeci Yahudi tayfasına karşı direniş dini olarak doğan İslam, doğal olarak bizim de dinimiz oldu. Bizim Şaman-Oğuz ata kültürümüz ile İslamiyet bir çok yönden örtüşür.
Demem o ki, Sümela asla bir Hıristiyan manastırı değildir. Milattan önce bir Oğuz-Şaman iş ve bilim eviydi, bizimdi.
Bizim Karadenizlilerin ata kültürümüz olan Şaman-Oğuz kültürünün altında onun için dağ/yayla kültürü vardır. Hatta, dünyada hemen bütün büyük dağların adı öz be öz Türkçedir. Ceneviz ve Venedikli yağmacı korsanların ve onların icat ettiği Hıristiyanlığın asla dağ kültürü yoktur. Onlar dağlarımızdan korkarlar, dağlarda yaşayamazlar. Ancak şunu yaparlar; satın alır, turist getirir, para kazanırlar. İşte bu yüzden Sümela kirletildi.
Sümela kızımı Kültür Bakanı Ertuğrul Günay sattı. GATS adındaki, Kültür hizmetleri dahil bütün hizmetlerin ulusötesi piyasaya devredilmesi sözleşmesini 1995’de Tansu Çiller imzalamıştı. Bu satışları şimdi o kadın hazırlıyor. Demek gerekli alt yapı hazırlıkları tamamlandı ve işte Sümelalarımız Artemislerimiz Afrodislerimiz satışa çıktı. Kamuoyuna hiçbir açıklama yapılmadan, sessizce, tek başına ihaleye katılan Bilkent Turizm’in Bilintur AŞ adlı bir şirketine sessizce bütün ören yerlerin işletmesi devredildi.
Danıştay bu tür özelleştirmelere DUR dediği içindir ki, anayasa değişikliği getirdiler. Yer altı ve yer üstü hizmet ve kaynaklarımız yabancıya devrediliyor, itiraz eden olmasın diye anayasa değiştiriliyor. Halkımız bunlardan habersizdir. Muhalefet partilerinden müzeleri piyasaya devretme ihalesine de bir itiraz yapılmamış görünüyor.
İlk defa Sümela’ya ne zaman Hıristiyanların ayağı bastı, onu da anlatalım.
Birincisi 1204’de:
4.Katolik Haçlı seferi sırasında. Venedik Yahudi korsanlarının İstanbul’u işgal edip yağmalattığı zaman, büyük soygundan canını kurtarabilen Ortodokslar soluğu Trabzon’da aldılar. Niye Trabzon derseniz; İstanbul’a oralardan gelmişlerdi. Ondan öncesinde Ortodoks değil, Şamandılar. İstanbul şehrine kabul edilmenin iki şartı vardı; İlki Roma senatosuna rüşvet vermek, ikincisi Şamanlıktan Ortodoks dinine geçmek. Bu ikisi pasaport kuralıydı. Sonra, İstanbullu Hristiyan-Yahudi bir tüccarı kefil bulması, daha önce birisine para kazandırmış olması gerekiyordu. Yani, belli bir varsıllık düzeyinde olmak şarttı.
Öyle önüne gelen İstanbul’da iş bulurum nasılsa deyip bugünkü gibi gidişler yoktu. Eğer, İstanbul ekümenik AB şehir devleti olursa, 1204’deki kurallar aynen gelecek; Tayyip Erdoğan bundan söz etmiştir ve hatta görevlisi olduğu BOP haritasında İstanbul, yıldızla işaretli şehir devletidir.
4.Haçlı seferiyle birlikte Venedik Yahudilerinin egemenliğinde kurulan Katolik İstanbul Latin devleti 57 yıl sürdü. Bu devleti işbirlikçi Cengiz Han besledi, Asya topraklarını yaktı yıktı, harami kervanlarına yol açtı, Katolik İstanbul devletinin kasalarını doldurdu. Ancak, Venedik tefecilerine direnmeye devam eden, “Birliğimiz dirliğimizdir” diyen Oğuzoğulları, Emir ve Doğan beyler de vardı. Sonunda Osmanlı devletini kurarak Haçlı zulmünü durdurabildik.
Dönelim Venediklilerin İstanbul’u işgal yıllarına. Katolik-Ortodoks savaşlarından kaçan Ortodoks Romalı (Rum) Türkler, artık Şaman olmayan o insanlar, elleri de paralı olarak vardıkları Trabzon’da kendi devletlerini kurdular ve işte o zaman Sümela’yı hatırladılar. Düşman denizden gelirse sığınıp dua edecekleri yer olarak orayı seçtiler, binayı onardılar, duvarlarından bereketin sembolü tabloları silip, yerine korkunun sembolü çarmıhta İsa figürleri yaptılar. İstanbul’a dönemediler; ta ki, İstanbul Fatih tarafından alınana kadar İstanbul’a girişleri yasaktı. Fatih, Trabzon’a sefere çıktığında, İstanbul’a girmek koşuluyla Osmanlı devletine katıldılar.
Sümela benim Şaman (Semen/Senem) kızımmış gibi gelir bana. Hıristiyanlar Sümela kızımı ayaklarıyla ilk defa 1204’de kirlettiler; suçluların yardımcısı Cengiz Han’dır!
İkincisi 2010’da:
Yeni Roma kralları, yine Katolik AB’nin Benediktus (Venedikli) Hıristiyan papazları, zavallı Ortodoksların Anadolu iştahlarını kabartmaktadırlar. Onlara toprak vaat etmektedirler. Onlara İstanbul’da otonom din devleti ekümeniklik vaat etmektedirler.
Yeni haçlı seferleriyle Bereketli Hilal (İslam) topraklarını yağmalamaya yeni işbirlikçiler ve yeni planlar yapıldı. Türk Ortodoks cemaatinin sözcüsü Sevgi Erenol susturularak hapse atılırken, yüzlerce Yunan Ortodoksu Trabzon’a kadar korumalarıyla taşındı.
Hıristiyanlar Sümela kızımı ayaklarıyla ikinci defa 2010’da kirlettiler; suçluların işbirlikçisi Recep Tayyip Erdoğan adında yasayı delerek Siirt milletvekili yapılmış bir Kasımpaşalı başbakandır. Onu Cengiz Han ile yan yana gösteren afişler ve Anadolu’yu deve kervanlarının geçtiği köprüye çeviren duvar resimleri, İstanbul’a asılmıştır ve maalesef yine Hıristiyanlara Anadolu’yu çiğnetmek için “evet” oyu istediği afişler asılmıştır!
“3.Bin yılın haçlı seferini başlattık”diyen Bush ile ortaklık kuran Tayyip Erdoğan, haçlıların gözünde Cengiz Han’dır! Onun eliyle İslam dünyası demek olan Asya’yı yağmalayacaklarının işaretlerini veriyorlar.
Ey Karadeniz Uşağı kardaşlarım!
Sümela asla Hıristiyan evi değildir. Onu bizden bir kere aldılar, bir daha almalarına izin vermeyelim. Orada bizim kemençemizin, kavalımızın, tulum zurnamızın sesi çınlamalı. Horon tepelim, gayde vuralım, “Cilveloy Nanayda, İhuhu…. Ula ula ula…” haykıralım.
Önce biz başlatalım. Sümela Şaman Müzik Festivali diyelim adına. Sonra dünyada nerede tulum çalan, kemençe çalan, kaval çalan varsa, çağıralım, isteyen gelsin. Ama, papaz gibi din adına değil, Şaman atalarına saygı duyarak, çalgısıyla halk kıyafetiyle gelsin, tişörtüne Pontus haritası çizmesin, bana saygı duyuyorsa gelsin!
İnanç turizmi paravanına saklanıp Hıristiyanlara topraklarımızı peşkeş çekenlere diyorum; çok daha fazla turizm geliri bundan olur. Hem kardeşlik mi; işte müzik ve halk oyunları. İnsanları kardeş yapan bundan daha güçlü ne olabilir?
Ulu ana Sümela, bizi yeniden kardeş yapmanın vesilesi olsun. Kötü niyetlileri müziğin gücüyle kovalım, isterse bize büyücü Şaman desinler.
Şimdi, 19 Eylül’de Akdamar Sümer Bilimevinde de ayin yapacaklarmış. Yine Ortodokslar gelecek, Ermeni… 1.Katolik Haçlı seferini onların üzerine yapmışlardı da Alpaslan onları kurtarmaya gelmişti Herat’tan ya… Horasan’dan ilk gelen Kürt ataları Alpaslan’nın atlı ordusunun bir bölümüydü. Malaz-Girt adında var.
Şimdi soracağım; Kürt aydınları, Alpaslan’ın, Ortodoksları 1071’de Galata/Bizans tefecilerinin elinden kurtarmaya geldiğini unutup, 19 Eylül 2010 günü Akdamar’da, Siirt milletvekili Tayyip Erdoğan’la ve Kürtçü belediye başkanlarıyla birlikte Hıristiyan papazlarını ağırlayacaklar mı? Ve bunun için mi “evet” diyecekler?
Tayyip Erdoğan neye “evet” istiyor, halkımız gerçekten bilmiyor.
Sorum öncelikle size, sevgili Trabzonlu kardeşlerim:
Türkiye Haçlı yağmacılara peşkeş çekilsin mi?
Sümela kızımız bir daha kirletilsin mi?
Not: Şaman, batı kaynaklarının yazdığı şekliyle asla puta tapan demek değildir. Şaman, Moğol kaynaklarında yazıldığı şekliyle, gökbilimi (Şam/Işık bilimi) yapan demektir. Kabe’de saklanmış olan sekiz tane göktaşı, ışıktan ur olmanın ispatı (Hacer ül Esvet) olup, Ulu ışık ile Allah kavramını birleştirmemiz için yeterlidir. Ayrıca, Ulu-os’a Tanrı demek, İsa gibi insanoğlunu Tanrı ilan edenlere verilecek en bilimsel cevaptır.
Mahiye MORGÜL 25.08.2010
Yazarın Tüm Yazıları... - Yazar'a mesaj yaz
-
Yorum Yaz
|
|