Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

RİZE’DE BABİL’İN ASMA BAHÇELERİNİ GÖRDÜM

Rize’nin dağları Eylül’de Babil’in asma bahçeleridir. “Kokulu üzüm” deriz, kara üzüm asmaları gelin duvakları gibi yamaçlardan dallardan metrelerce aşağıya sarkar. Hangi kapıya selam versen, mis kokulu üzüm peltesi ikram ederler, adına “pepeçura” deriz.

Babil’in Asma Bahçeleri adını duymayan yoktur, adını nasıl almıştır, merak ederdim. Babil, Fırat kıyısında, Bağdat yakınlarında, bir büyük kralın karısı için yaptırdığı şehirdir. Bir kavmin Baba-ili’dir. Bir söylenceye göre, Akmenid devletinin kurucusu 1.Karus, asma bahçelerini karısı Kafkas kızı İştar için, memleketini özlemesin diye yaptırmış. Bir diğer rivayete göre Selevkos kraliçesi Semiramis memleketini özlediği için, bir diğer söylenceye göre kral karısı Amytis(Medes) için yaptırmış. İhtimaldir bu kraliçeler aynı gelinin diğer adlarıdır.

Dağ gibi toprak yığmışlar, içini saklı kent yapmışlar, dağın etrafını teraslayıp kraliçenin memleketinden asmalar getirtip dikmişler. Teraslardan asmalar sarkıyor, sular akıyormuş. Dünyanın yedi harikasından biriydi.

(Bkz. www.turkcebilgi.com/babil'in_asma_bah%C3%A7eleri/ansiklopedi)
(www.videosofturkey.com/eksayfa/dunyadaki_harika_yerler_babil_asma_bahceleri.html)

Şarıl şarıl suların aktığı bu dağ şehirde, her yer yemyeşil, asmalarla ve sarmaşıklarla kaplıymış. Sarayın sütunları, kalenin duvarları sarmaşıktan görünmezmiş.
Burayı gördüm Rize’de. Rüya değil, gerçekti.

21 Eylül günü Askoros’un Baleva bayırına bir gezi yaptım. 50 yıl önce halamın evi buradaydı. Bu tepelerden aşağıya denize bakmayı özlemiştim. Halam, Balevalara gelin gitmişti, soyadı Bal’dı. “Baleva Hamdi’nin evini biliyor musun?” diye sordum taksiciye. Baleva’dan bir arkadaşına telefon etti, telefondaki “Buraya getir onu” dedi, birbirimizi tanımıyorduk. Kapıda bekliyordu, bildik birbirimizi, Nazif enişteydi. Halamın torunlarından Seyhan burada evlilik yapmıştı, onun eşiydi.

Antik eşyalara meraklı, evinin bir bölümünü müze yapmış; eski baltalar, pilekiler, oyma taş çeşmeler, fenerler, nakışlar… Sürpriz bir müze çıktı karşıma. Nazif her bir eşyayı anlatmaya başladı. Üzeri siyah kaymak gibi bir balta vardı, bir kere ateşe tutulurmuş, bir daha ateşe tutulursa dağılır bir daha toplanmazmış. Açıkçası bu baltayı ilk kimler yaptı çok merak ediyorum.

Müzeyi tamamlayan bir Karadeniz sofrası; kümesten taze yumurta, kendi ineğinden yoğurt, pilekide mısır ekmeği, renkli fasulyeli lahana!.. Üstüne Baleva’nın asma bahçelerinden şıranın babası, baba-şıra, pepeçura!

Büyük kızımız Rize Eğitim Fakültesi Bilgisayar Bölümü son sınıfta ve öğreniyorum ki, bu sene sıfır puanlı bütün Rize Meslek Lisesi mezunlarını (İ) “içeriden” kapsamında almışlar. İkinci kızımız ise bu yıl Rize Kız Meslek Lisesinin Çocuk Gelişimi bölümünü birincilikle bitirmiş, ÖSYM puanı yüksek olduğu halde açıktadır. Çünkü Rize’de bu bölüm yok, Samsun’da var ve orası (İ) yapılmış, sadece Samsun’dan ve bütün mezunları alıyor.

Yeni üniversite sisteminde, eyaletlere bölmeye hazırlık yapıyorlar. İşe girerken sınavı (5544 sayılı yasa) getirdiler, onun için bomboş öğrencileri de alıyorlar; politik amaçlıdır. Okullar belediyelere verilecek, biliyorum. İyi bir üniversitede okumak isteyen, parası olan, özel üniversiteye kaçırtılıyor. Küçük şehirlerde sadece tabela üniversiteleri kalacak. Bu sistem, bilimsel eğitim değil, parasal eğitimdir. Müzenin ortasında bunları konuşuyoruz.

Buranın adı Yukarı Kurtuluş Mahallesi diye geçiyor. Hilal şeklinde bayıra yayılmış bir mahalledir. Bir yamacından denizi diğer yamacından Kıble ve Ayane dağları görülür. Baleva’nın arkasını dayadığı tepede, diğer yüzü Vela’ya bakan yerde, bir Gelin Kaya vardır, oraya hiç çıkmadım. Orada, kaya üzerine resmedilmiş, arkasında düğüncüsü ile at üzerinde bir gelin vardır. Gelin Kaya’da kapatılmış susuz bir kuyu olduğunu yeni öğrendim.

Bu tür susuz kuyular bu civarda çoktur. Onlar, mağara evlerin bacasıdır. Mağara evler, bugüne Maran olarak dönüşmüş olabilir. Hem vahşi hayvanlardan hem de düşmandan en iyi korunma yeri olduğu kesin. Girişleri zamanla toprak kaymalarıyla örtülmüş olmalı ve üzerleri de sarmaşıklarla kaplıdır, seçilmez.

Gelin Kaya’da, Sümer anası bir gelinimiz, Bal-Heva (HevaBeli) resmedilmişti. Sanki Babil’e gelin giden kraliçe oydu. Bana Babil’in Asma Bahçelerini asıl hatırlatan bu kayadır. Kıbledağı köyünde, şimdi toprak kaymasıyla ortaya çıkan mağara bize diyor ki, bu dağın altında eskiden yerleşim vardı. Birçok gezgincinin de “burada yerin altına girip kaybolan dereler var” diye anlattığı gibi, Potomya’nın büyük yer altı şehri olduğuna dair işaretler çoğalıyor. Başoğuzlu kralı VI.Büyük Bedri’nin (MÖ.132-63) büyüdüğü dağlar da burasıydı.

Şimdi bu köylerde toprak kaymaları nedeniyle çalışan kepçe operatörlerine diyorum ki, eğer kepçeye insan kemiği gelirse, bu kemiği atmayın, test ettirin.
Rize (İris; gözlem noktası) Kalesi ile Potomya arasında antik yıllardan kalma geçitler olduğuna dair ipuçları vardır. Doç.Murat Arslan’ın doktora tezi “VI.Mitridate” kitabında, Mahalle Kale’den Mete Oğuz VI.Büyük Bedri’nin Lokman Hekim el yazması tıp kitabını, karısı Emine’ye mektupları ve hazineleri aldıktan sonra, bir daha kullanılmasın diye Roma (Ceneviz) askerlerinin kaledeki kuyulara taş doldurdukları anlatılır. Kuyu diye ifade edilen yerlerin Potomya’ya gidilen geçitler olması muhtemeldir.

İyidere’de geçtiğimiz yıl ortaya çıkan 2 kilometrelik mağara, bize burada bir geçit olduğunu söylüyor. Ayrıca, belediye kepçe operatörlerinin Tophane mahallesinin altında mağaralara rastladıkları, kapatma emri alarak bunları kapattıkları da bilinmektedir.

Konuya dönecek olursak, Rize’de Babil’in Asma Bahçelerini görmek isteyenlere Eylül ayı bitmeden bir dağ gezisi yapmalarını öneririm. Rize’den kalkan bütün köy dolmuşları sizi bu dağlara götürecektir.

Düşlerimden biri de şudur; bir gün Baleva’nın Asma Bahçelerinde tek katlı “çoban oğlu evi” (Pun-goli-ov) yaptırmak, yazları orada Müzik Okulu açmaktır.

Not:
Fonetik analizde Semiramis; Sümer/Amisi, Emisi Sümer. Selevkos kraliçesi.
Fonetik analizde Amytis; Amisis/Amisos, Medes, Mete soylu. Medes, Amazonların diğer adıdır.
Fonetik analizde İştar; Dor Işığı. Bereketli Hilal(Ayane) inanışlı demektir. İştar’ın kızı Lazopo Şuşa 1.Artemis’tir. Şuşa, Şoşa, Şuşuka, Şûşe, benzeri adlar eskiden Rize’de vardı.

Bal-Eva: Heva-Beli. Adıyla örtüşen Hiva Hanlığı, İç Asya’da eski bir Türk devletidir.


Mahiye MORGÜL
26.09.2010

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 



 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.