Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

II. ABDÜLHAMİD’İN MİRASI: PETROL

II. Abdülhamid’in arazi ve petrol zengini olduğunu Doç. Dr. Arzu Terzi’nin Abdülhamid’in Mirası: Petrol ve Arazi kitabına dayanarak rahatlıkla söyleyebiliriz. Kitapta II. Abdülhamid’in stratejik öneme sahip arazileri nasıl şahsi mülkü haline getirdiği ve bu araziler üzerindeki petrol yatakları anlatılmaktadır. Günümüzde tartıştığımız bir konu olan yabancıların arazi satın almaları, bir zamanlar Osmanlı kamuoyunda da tartışılmaktaydı.

Osmanlı Devleti isteksizcede olsa 1867 yılında yabancıların emlak edinmelerine dair kanunu çıkartmak zorunda kalmıştı. Bu tarihten sonra yabancılar hızla imparatorluk genelinde arazi satın almaya başlarlar. II. Abdülhamid tahta çıktıktan sonra özellikle Bağdat ve Musul vilayetlerindeki arazileri kendi adına tapulamaya başladığı görülür. Aslında Abdülhamid’in bu yaklaşımı, büyük devletlerin imparatorluk coğrafyasında izledikleri emperyalist yaklaşıma karşı aldığı siyasi bir tedbirdir. Zira Abdülhamid’in satın aldığı arazilerin büyük bir kısmında zengin petrol yatakları bulunmakta ve bölge bugünde olduğu gibi büyük devletlerin iştahını kabartmaktaydı. Ola ki bölgenin yabancı bir devlet tarafından ele geçirilmesi durumunda, padişaha tapulu olan arazi şahsi mülkiyet statüsünde olduğundan bir şey yapılamazdı. Padişahın ölümü halinde de miras hukukuna göre yine hanedanda kalacaktı. Osmanlı’nın son döneminde içinde bulunduğu ortamı düşündüğümüzde, yabancı işgaline karşı bundan daha etkili bir çözüm bulunamazdı. Zaten Abdülhamid bölgedeki arazilerin kendi adına tapulanmasının nedenini açıkladığı iradelerinde, bunların yabancıların eline geçmemesinin sağlanması olduğunu belirtmiştir.

Musul ve Bağdat vilayetlerinde ne kadar arazinin padişah mülkü haline getirildiği ve sürecin nasıl işlediği kitapta öncelikli olarak ele alınmaktadır. Örneğin bir arazinin padişahın mülkü haline nasıl getirildiği şöyle anlatılmaktadır “Genel olarak emlak-ı hümayuna katılacak olan bir arazinin önce geçici tapusu düzenlenir, merkeze gönderilerek padişaha sunulurdu. Padişahın onayı alındıktan sonra padişah adına Defter-i Hakani Nezareti’nde senedi hakani adı verilen tapusu düzenlenirdi. Hazine-i Hassa’da gerekli muameleleri yaptıktan sonra sened saklanmak üzere Sultan II. Abdülhamid’e teslim edilirdi.” Ayrıca kitapta büyük bir titizlikle hazırlanan listelerde arazinin yeri, dönümü ve satın alınma tarihlerinin verilmesi oldukça dikkat çekicidir. Bu veriler doğrultusunda hazırlanan tabloya göre padişah arazilerinin toplamı 56.102.065 dönümden oluşmaktadır. Kitapta Musul, Bağdat, Basra, Halep, Beyrut, Suriye, Selanik ve Kudüs bölgelerinde padişah adına tapulanan araziler incelendikten sonra, ele alınan bir başka önemli konu ise Bağdat ve Musul’daki petrol yataklarıdır. Zaten bölgede tapulanan arazilerde zengin petrol yatakları bulunmaktadır. Dolayısıyla petrol yatakları da padişahın şahsi mülkü haline getirilmişti.

Kitapta petrol kuyularının bulunduğu yerler, çıkarılan günlük ham petrolün miktarı ve o dönemdeki fiyatı hakkında oldukça ayrıntılı bilgiler verilmektedir. Ayrıca ilkel yollarla da olsa Osmanlı’nın bölge petrolünü nasıl işlettiği ve petrol yataklarını verimli hale getirmek için yaptığı çalışmalar anlatılmaktadır. Bölgedeki petrolün işletimi ise iltizam yoluyla yapılmaktaydı. Fakat yaşanan en önemli sorun ise petrol yataklarının aşiretlerin mücadele alanı haline gelmesidir. Örneğin Musul’daki Tuzhurmarto petrol yatağı Davude aşiretinin, Kil yatağı ise Talabani “aşiretlerinin tasallutu altında bulunup değerinden düşük fiyatlarla bu aşiretler tarafından işletilmekteydi. Bir başkasının ihaleye katılmasına mani olunmaktaydı. ” Yani bu iki aşiret petrol yatağını kontrol altında tutmakta başka birisi işletmeye kalktığında ise kuyulara yaptıkları saldırılarla işletimine engel olmaktaydılar. Dolayısıyla güvenlik nedeniyle bu iki petrol yatağına kimse talip olmamakta ve zorunlu olarak bu aşiretlere değerinden daha düşük bir fiyata ihale edilmekteydi. Bölgedeki diğer petrol yataklarında da aynı durum söz konusudur. Fakat dikkat çekici bir hususta aşiretlere yönelik askeri tedbirlere sıcak bakılmaması ve fazla müdahale edilmemesidir.

Kitapta incelenen bir başka önemli konu ise Bağdat ve Musul petrol yataklarının işletme imtiyazını alabilmek için, büyük devletlerin sergilediği petrol mücadelesidir. Daha doğrusu padişah mülkünden petrol imtiyazı alma yarışıdır. Bu rekabet ortamında ise II. Abdülhamid bölge petrollerinin tek bir şirket halinde işletilmesi fikrini ortaya atarak, işletme teklifini koz olarak kullanıp tam bir denge politikası izlemiştir. Peki II. Abdülhamid tahtan indirildikten sonra şahsi mülkü haline getirdiği arazi ve petrollere ne oldu? Bunlar Maliye Hazinesi’ne devredilerek devletleştirildi. Artık bölgede petrol işletme imtiyazı almak isteyenlerin muhatabı Bâbıâli olacaktır.

Bundan sonraki süreci Arzu Terzi şöyle özetlemektedir: “Sahip olunan imtiyazlar ise, yine yabancı eline geçme endişesiyle ihaleye verilme sırasında titizlik gösterilmiş ve devrin siyasi politikasında dengeler gözetilmiştir, ama büyük kısmı da işletilememiş ve faydalanılamamıştır. Çünkü işletmek için kendilerinde de sermaye yoktur. Burada sadece muhafaza etmek söz konusudur. ” Birinci dünya savaşından sonraki süreç ise hepimizin malûmudur.

Arzu Terzi, Abdülhamid’in Mirası : Petrol ve Arazi adlı kitabında Osmanlı’nın bölgedeki izlediği siyaseti Osmanlı arşiv belgeleriyle ortaya koymaktadır. Aslına bakılırsa paylaşılamayan yine petrol yine petrol!

Kaynak: Arzu Terzi, Abdülhamid’in Mirası : Petrol ve Arazi, İstanbul: Timaş Yayınları 2009


Prof. Dr. Fatmagül DEMİREL
4.01.2011

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 



 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.