KENTLERİMİZDEN… ANKARA
Sizlerle, ülkemizin siyasi başkenti Ankara için öğrencimin sözlerini paylaşmak istiyorum. Peyzaj mimarlığı öğrenciliğinin ilk yarıyılının sonunda yaşadığınız kent için yazacaklarınız ödevinde K.Ç.’ın “Türkiye’nin Kalbi Ankara” başlıklı yazısını ben beğendim ya siz? Çorak topraklarda! kurulan kentten bazı kesitler...
“Ankara neden Türkiye’nin kalbidir? sorusunun cevabı bilimsel olarak tanımlanabilir. Coğrafi konumu, gelişmişlik ve kitlesel büyüklüğü bilinir ve her araştırmada kolayca öğrenilebilir. Ankara tüm tariflerin dışında farklı tanımlara sahiptir. İç Anadolu Bölgesinin kuru topraklarına rağmen yeşil olmayı başarmış bir şehirdir. Yolları, kaldırımları, sokak lambaları, insanları ve kültürüyle, ulaşımıyla her şeyiyle farklıdır Ankara. Bir şehrin peyzaj açısından değerlendirilmesi sahip olduğu park, mesire alanları ve buralarda kullanılan materyalleri ile ölçülür. Fakat Ankara’da insanların bunlara verdiği değer daha önemlidir. Sokak arasına küçük bir belediye parkında öğlen sıcağından kaçan yaşlı bir insanı bir çam ağacının altında uyurken bulabilirsiniz. O ağacın amacı gölge sağlamaktan çok görsel açıdan tamamlayıcı olmasıdır. Ama orada yaşayan insanlar için anlamı farklıdır. Bir oyun bahçesi hazırlamak, işçiliğini hesaplamak, malzemeleri hazır bulundurmak, bitkileri satın alıp, taşıyıp, dikmek ve yapılan tüm çalışmalar uzun zaman alır. O parkta oynayan çocuğun tek amacı akşam annesi camdan çıkıp onu çağırana kadar bütün hevesini alıp bağıra bağıra koşup oynamaktır.
Ankara çok büyük etkileyici parklara sahiptir. Altınpark, Seymenler Parkı, Kurtuluş Parkı, Göksu Parkı, Harikalar Diyarı, Mogan Parkı ve daha büyük küçük bir dolu çalışma. Çalışma hatta proje diyorum çünkü bizler için böyle görünen bu büyüleyici yerler Ankara için farklı anlamlar taşır.
Denize uzak kara parçasında büyük bir havuzun içindeki su oyunlarını sevdikleriyle izleme keyfini yaşamayan bilemez. İstanbul’da, İzmir’de deniz kenarında bir çay bahçesinde çay içmekle termostan içtiğin çayın tadı aynıdır belki ama anlamı çok başka. Hazır değildir, Ankara’da uçsuz bucaksız mavilik ayağının altında değildir. Ulaşmak için şehrin bir ucundan gelirsin. Kurtuluş Parkı’nda sevdiğinle yürümek, sonra Ankara’nın göbeği Kızılay’da simit ayran keyfi yapmak. Özenle çizilip hazırlanmış refüjlerin arasında ışık ışık araçların geçişini izlemek bile farklıdır. Seymenler Parkı’na çıktığında bütün ihtişamıyla Anıtkabir’i görüp iç geçirmek başkadır. Yazın sıcağında kavşaklarda tozu engellesin diye yapılan fıskiyeli havuzlara ayaklarını sokan çocukları ve gençleri vardır Ankara’nın. Keçiören’deki şelaleden sıçrayan sulara yaz akşamlarının meltemini ekleyip serinlemeye çalışan, çekirdek çitleyerek dolaşan anne babaları vardır. Bizim oturma grubu dediğimiz banklarda, gazebolarda toplanıp şarkılar söyleyen, Akdeniz’i Ege’yi hayal eden gençleri vardır. Kaldırım taşları arasına topukları sıkışan kadınlar ve bu ara sokaklarda seyyar satıcılar... Bir palmiye ağacı nasıl yapay duracaksa bu topraklarda, beton saksılara dikilen kadife çiçekleri o kadar gerçektir. Bahçesi yoksa bir evin balkonunda saksı saksı çiçekleri vardır. Sardunyaları, vinkaları, cam güzelleri, gazanyaları... Seraların sıra sıra dizildiği mezarlık karşısı vardır. Bir Pazar günü bir yanı mezarlık bir yanı cennet bir yolda yürürsün.
Kış mevsimi de başkadır şehrimin... Özenle dikilip büyütülmüş ağaçlar bembeyaz parlar. İşte o zaman anlarsın bir toprak parçasını yaşanılır kılan o ışıktır ve o ışığı görebilen insanlar... Belki bir masal ülkesi gibi anlattım Ankara’yı. Gerçek şu ki ben şanslıyım o ışığı görebildiğim için. Çoğunun adını bile bilmediğim ağaç türlerini, kullanım alanlarını yazmadım çünkü benim mesleğimde ki asıl amaç görsellik, kullanım alanları ve amaçları. Bu yüzden Ankara’nın peyzajını onu yaşayanlar gözünden anlattım. Yapılan tüm çalışmaların asıl sahiplerinin gözünden...
Ankara Türkiye’nin ve bu şehirdeki herkesin kalbidir.”
“Yeşil görmeyen gözler renk zevkinden mahrumdur” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün bozkırdan kurtararak bize armağan ettiği, yeşili tüm zevkiyle yaşayan kentimizden sunduğun bu kısa kesit için teşekkürler K.Ç., kalbin hep sevgi ve saygı ile dolu olsun.
Prof. Dr. Güniz AKINCI KESİM 26.01.2011
Yazarın Tüm Yazıları... - Yazar'a mesaj yaz
-
Yorum Yaz
|
|