KENTLERİMİZDEN... KASTAMONU, GİRESUN, RİZE
Farklı bölgelerimizden gelen öğrencilerimizle pekçok kentimizi tanımamız mümkün ancak burada bilimselden çok sanatsal dille yazılmış olanlarını sizlere sunmaya çalışıyorum. Birçoğu internetten alıntı olunca zaten ulaşılabildiğinden değerlendirmedim. Genel bir çizgi ile kentlerimizde dikkate değer değişimleri izlemek amacımız ve bu doğrultuda bakışımızı sürdürüyoruz. Doğal ve kültürel peyzajın kırsal ve kentsel gelişimleri...
Kastamonu/Taşköprü, Giresun, Rize, Denizli, Manisa, İzmir, Sakarya, Kocaeli serinin diğer illeri.... 81 ilimizi tamamlamamız yıllar alır. Ancak her bölgemizden örneklemeler son on yılın getirilerini ve özellikle peyzaj mimarlığındaki gelişmeleri yansıtabilecek, geleceğe yol çizebilecektir.
A.A. Kastamonu’nun tarihi özellikleri ile tanınan ilçesini tanımlamakta...
“Taşköprü ilçesi Kastamonu iline bağlıdır. Merkezde 16.500 ve toplamda 45.000 nüfusuyla Kastamonu’nun en kalabalık ilçesidir. İlçe genel olarak Karadeniz’in soğuk iklimine maruz kaldığından kışları çok soğuk geçer. İlçemizin etrafında birçok orman bulunmaktadır. Hatta yeşilin olmadığı yer yoktur diyebilmemiz mümkündür.
Taşköprü ilçesi adını, Gökırmağın üstüne kurulmuş olan Taşköprü’den almıştır. Taşköprü’nün Bizanslılardan kalma olduğu ve en az bin yıllık tarihinin bulunduğu sanılmaktadır.
Taşköprü tarihi bakımından önemli eserlere sahiptir. İlçemizin Zımbıllı Tepesine kurulmuş olan Pompeipolis antik kenti, eski uygarlıklardan olan Paflagonya’nın başkentliğini yapmıştır. Pompeipolis’te yapılan kazılarda birçok antik eser, tapınak ve saray bulunmasına rağmen Türklerin burayı fethetmesi sırasında birçok eser zarar görmüştür. Taşköprü’nün Süleyman köyünde bir kale, başka bir köyünde ise Kızlar Kalesi yer almaktadır.
Taşköprü, şu anki durumuyla Türkiye’deki birçok ilçenin üzerindedir. Çünkü ilçemiz çok iyi bir şekilde alt yapı ve üst yapı sorunlarını güzelce tamamlamıştır. İlçemizde en az 10-15 park vardır. Bu parkların 4-5 tanesi ise Türkiye standartlarına yakışabilecek düzeydedir. Örneğin; Taşköprü meydanındaki Cumhuriyet Parkı, tarihi Taşköprü çarşısıyla bağlantı kurmakta ve yaklaşık 7-8 bin m2 bir alana sahiptir. Park binlerce kuşa ev sahipliği etmektedir. Ayrıca Taşköprü Belediye binası da görülmeye değer bir yerdir. Bina restore edilerek Selçuklu mimarisini yansıtan önemli eser haline dönüştürülmüştür. Taşköprü’de bulunan tarihi evler de Safranbolu gibi görülmeye değerdir. Yavaş yavaş başlanan eski evleri restore işlemleriyle eski evlerimiz, hotel, restoran, kütüphane gibi yapıtlara dönüştürülmüştür.
Taşköprü’de yetişen sarımsak da dünyada bir numaradır. Tadı, kokusu ve oluşumu diğer sarımsaklara göre daha dayanıklı ve hastalıklarda kullanılan ilaç hammaddesi de önemlidir. Her sene yapılan “Uluslararası Kültür ve Sarımsak Festivali” ilçe ve sarımsağın tanıtımı için çok önemlidir. Bu yüzden Taşköprü’ye gelmek insanı doğayla, tarihle ve yeşilin görünümüyle huzurlandıracaktır.”
Teşekkür ederiz A.A. bir ilçe bu kadar güzel olabilir.
“Giresun, küçük olmasına rağmen birçok doğal güzelliklere ve kültürlere sahip bir şehirdir. İklimi nedeniyle bol yağış alan bir yer olduğu için alçak kesimlerde fındık bahçelerine ve yükseklere çıktıkça çam ve benzer ağaçlardan oluşan çok geniş ormanlık alanlara sahiptir.
Giresun’da birçok tarihi yapı vardır. Eski bir Ortodoks kilisesi olan Giresun Müzesi, mimarisiyle şehre hoş bir görüntü kazandırmaktadır. Giresun Kalesi’nde ise bir kısım yıkılmış olan büyük kale duvarları, orta kısımda bir saray kalıntısı ve erzak depolamak için açılmış olan mağaralar bulunur. Piknik alanı olarak kullanılan kale birkaç sene önce çok bakımsız durumdaydı. Ancak bu yıl onarıma başlanarak surlar orijinaline uygun olarak yapıldı ve yeniden ağaçlandırılarak daha doğal bir görünüm kazandı.
Karadeniz’in tek büyük adası olan Giresun Adası (Aretias) şehrin incisi gibidir. Geçen seneye kadar insanlar adaya çıkıp orada piknik yapıp denize girebiliyorlardı. Fakat oradaki doğal ortamın bozulması ve hayvan çeşitliliğinin azalması nedeniyle artık adaya insanın çıkamsı yasaklanmıştır. Bence bu adanın doğal güzelliğinin korunması için doğru bir karar oldu.
İki sene önce deniz kıyısına yapılan Cumhuriyet Parkı, şehre hareket kazandıran en büyük proje oldu. Park alanında restoranlar, kafeler, çocuk oyun alanları, oturma alanları bulunur. Parktaki yapıların ahşap görünümlü olması ve ağaçlandırmanın düzgün olması bu alana doğal ve ferah bir hava kazandırmıştır.
Giresun yer şekli bakımından yerleşim için pek fazla alana sahip değil, bu yüzden pek fazla gelişememiştir. Ancak son dönemde yapılan yenilikler ve onarımlar sayesinde Giresun artık benim gözümde de çok farklı gözüküyor.”
S.G. küçük ama Karadeniz üzerindeki şirin kentimizi kısaca tanımladığın için teşekkürler...
Ayrılmaz kardeşini de eksik etmemeliyiz... Fındık, çay, mısır diyarı kentlerimiz tabi ki balıkla da hem de en şirini hamsi (Japon dostları ziyarete gelen) ile bütünleşen kentlerimiz...
“Rize, yeşille mavinin buluştuğu, doğayla içiçe olan güzel bir şehrimizdir. Kıyıya paralel uzanan ve adeta bir seti andıran görkemli dağlarının denize yansıması sonucu oluşan yeşil ve mavinin uyumu insanın içindeki doğa aşının ortaya çıkartır.
İnsanın içinde varolan doğa aşkı yüzyıllardır sürmekte ve insanlar bunu peyzajla gün yüzüne çıkarmaktadır. Rize her ne kadar doğal bir güzelliğe sahip olsa da insanlar ne yazık ki şehrin merkezinde peyzajın önemini sonradan kavramışlardır. Çarpık kentleşme şehir merkezinin en büyük sorunlarından birisidir. Çok katlı binalar Rize’nin doğal yapısını bozmakta ve rahatsız edici bir şekilde göze çarpmaktadır. Ancak son yıllarda bu konu doğrultusunda bilinçli adımlar atılmakta Rize’nin kentsel peyzajından bahsedecek olursak, merkezi ne kadar yapı ağırlıklı olsa da park ve çay bahçeleri bulunmaktadır.
Deniz kenarında bulunan ve peyzaj açısından belki de merkezdeki en önemli yeri olan Şafak Parkı vardır. Bu parkta spor tesisleri, çeşitli yöresel yemekler yapan çadırlar ve restoranlar, insanların yaz aylarında rahatlıkla vakit geçirebilecekleri çardaklar, çocuk oyun alanları, lunapark, sahil kenarında banklar ve tüm sahil boyunca yürüyüş parkurları, spor aletleri, su gösterisi yapan havuzlar ve konser alanı bulunmaktadır. Bunun dışında Ziraat Çay Bahçesi de Şafak Park kadar gözdedir. Rizeliler için özellikle Ziraat Fakültesi öğrencileri bitkileri incelemek için buraya gelmektedirler ve burada her ağacın üstünde Latince ve Türkçe isimleri yazmaktadır. Son zamanlarda yapılan diğer bir gelişme de kaldırımların yenilenmesi, granit küp taşlarla döşenmesi ve dar sokakların az da olsa genişletilerek trafik sorununun çözümlenmek istenmesi olmuştur. Ancak yeterli bir gelişme değildir.
Küçük bir şehir olmasına rağmen merkezinde trafik sorunu hat safhadadır. Park alanı sorunu tüm araç kullanıcılarının yakındığı bir durum haline gelmiştir. Bunun için de yapılan açıklamalarda kısa zamanda katlı otopark planının uygulamaya geçeceği söylenmektedir. Yapılan yeniliklerden bir diğeri de sahilden Atatürk Caddesine kadar uzanan 300 metrelik üst geçittir.Bu üst geçidin yapılmasındaki temel amaç yine geçmişte yanlış yapılaşmanın doğurduğu kötü sonuçlardır. Sahile geçişin sadece bir yerden ve bu yerin merkezden uzak bir alanda yapılması, birçok trafik kazasına ve can kaybına sebebiyet vermiştir. Bu üst geçit ile tüm bu olanların önü kesilmek istenmiş ve başta görüntüsü açısından tepkiler alsa da kullanımı kolaylaştırdığından zaman içerisinde kabullenilmiştir. Şehir içinde az da olsa peyzaj etkilerini görebiliriz.
Kırsal peyzaja değinecek olursak birçok insanın geçimini sağladığı çay bahçelerinden bahsetmemiz kaçınılmaz olur herhalde. Rize denilince akla ilk gelen ve herkesin tiryakisi olduğu çay, bu bölgenin toprakları için adeta biçilmiş bir kaftan gibidir. Ancak çay yetiştirciliğinde insanların bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Çünkü çay saçak köklü bir bitkidir dolayısıyla toprağı tutuculuğu çok iyi sayılmaz. İnsanların ağaçları kesip bunların yerine çay dikmeleri heyelan ve erozyona sebebiyet vermektedir. Öte yandan Karadeniz Bölgesinin engebeli yapısı nedeniyle insanlar dere yataklarına ev yapmaktadırlar. Çok yağış alan bir il olması sel felaketini kaçınılmaz bir son haline getirmektedir.
Belediyenin bu tür konutlara izin vermemesi ve bunları kontrol altında tutması gerekirken bu tür yapılara izin verilmesi ne acı bir durum... Doğal peyzaja bir güzel örnekte çam ormanlarıyla süslenmiş Ayder Yaylasıdır. Bu bölgenin bazı çam ormanları koruma altına alınmıştır ve bölgede avlanmak yasaktır. Özellikle Fırtına Deresi temiz tutulmakta ve yöre halkı da buna özen göstermektedir. Öyle ki 1990 yılından beri Fırtına Deresine yapılmak istenen HES projeleri hayata geçememektedir.
Ayder’de çeşitli piknik alanları bulunmaktadır. Ayrıca eski Rize evleri şeklinde pansiyonlarıyla turistlerin ilgi odağı durumundadır. Ne yazık ki insanlar, Ayder’in merkezi sayılabilecek yerine doğal yapıyı ve görüntüyü bozacak beton oteller yapmaktadır. Yine Belediye’nin özen göstermesi gerekirken bu yapılara ne yazık ki izin verilmektedir. Tüm bunlara rağmen Ayder yaylasına çıktığınızda doğanın size sunabileceği güzelliklerin adeta farkına varıyorsunuz. Temiz havası, tulum sesleri, buz gibi suyu ve uçsuz bucaksız yeşilin her tonuyla beş duyu organınıza ziyafetten öte daha ne olabilir bu? Ayder dışında bu kadar gelişmiş başka bir yayla bulunmamaktadır. Bu sebepten ötürü insan elinin değmediği temiz ve bozulmamış yerler olarak kalabilmektedirler. Daha yukarılara çıktığımızda bitki örtüsü belli yükseklikten sonra bitmekte ve dağların bu kısımlarını yeşil bir kadife gibi yabani otlar kaplandığını görürüz.
Rize halkının geçim kaynaklarından olan çaydan bahsetmiştik. Bunun dışında kivi, turunçgiller ve daha birçok meyve bu bölgenin verimli topraklarında yetişebilmektedir. Diğer bir geçim kaynağı olan denizden bahsetmemek olmaz. “Karadeniz insanı ekmeğini denizden çıkarır” düşüncesi yerinde bir tespittir. Neredeyse herkesin bir takası vardır. İnsanlar sabah balığa çıkar, öğleden sonra da tuttuklarını satarlar. Yine bu konuda da bahsedilmesi gereken önemli problemler bulunmaktadır. Her şeyde olduğu gibi Balık avı konusunda da insanları bilinçlendirme yoluna gidilmelidir. Çünkü insanlar yavrulama döneminde balıkları avlayarak nesillerini tehlike altına sokmaktadırlar. Nitekim bu konuda bazı önlemler alınmıştır. Örneğin, yılın bazı dönemlerinde avlanmak yasaktır ve denizde sürekli sahil güvenlik gezmektedir. Her kayık sahibinin ruhsat alması zorunlu hale getirilmiştir. Tüm bunları caydırıcı birer etmen olarak göz önünde bulundurabiliriz.
Rize’yi genel olarak peyzaj açısından incelediğimizde elle tutulur pek bir gelişme görülmemesine rağmen doğal güzelliği ve sahip olduğu avantajlar bakımından önemli şehirlerimiz arasında yer almaktadır. Bu güzelliğin ve doğanın korunmasını tüm kalbimle destekliyorum.”
Evet S.M. biz de seni yürekten destekliyoruz, teşekkürler...
Prof. Dr. Güniz AKINCI KESİM 23.02.2011
Yazarın Tüm Yazıları... - Yazar'a mesaj yaz
-
Yorum Yaz
|
|