ANKARA’DA ARTVİN GÜNLERİ DEVAM EDERKEN
Rize Fuarından sonra Artvin Fuarı var bu hafta. Heyecanlı, neşeli, dolu dolu geçiyor.
Hepsini anlatmaya vaktim yok. Ben bu fuarda en çok neye sevindim, onu anlatmalıyım.
Öncelikle, 08 Haber’in Artvin kadrosuyla beraber olmaktan son derece mutlu oldum. Onlar da anlatacaktır burada neler yaşadıklarını.
Sanat Evi köşesinde yazarlar, şairler, sanatçılarla beraberdik. Şiirler türküler, sazlar sözler… Neşe içinde Artvin’i tanıtmaya çalıştık. Fuar girişindeki HES reklamlarıyla morali bozulanlar her halde bizim köşeye geldiklerinde bir rahat soluk alıyorlardı. Kâh yan fülüt eşliğinde, kâh bağlama eşliğinde Artvinli şairlerin şiirlerini seslendirmek bana da nasip oldu.
Özellikle Ardanuç’un şiir yuvası bir yer olduğunu burada yaşayan şairlerden öğrendim. Tek tek isimlerini vermeye yerim dar, birini anlatsam diğeri küser…
Doğu Karadeniz araştırmalarımdan bir bölümünü renkli resimleriyle birkaç sayfa halinde büyütüp fona yerleştirmiştim. Buna ne kadar ilgi vardı tespit etmek zor, ancak imzaladığım Eğitim Küresel Piyasaya Teslim adlı kitabımın kapağında da bu resimlerden vardı. Kitabımda, Tarih Kitaplarına Yazılmayanlar başlığıyla Başoğuzlu İmparatoru VI. Büyük Bedri’yi anlatan bir bölüm ayırmıştım. Duvardaki resimler, kitabımı eline alanın dikkatini çekiyordu, bu kadarı benim için önemliydi. Araştırmalarım kitlesini bulmaya başladı demektir.
“Doğu Karadeniz halkı en eski Oğuz boylarıdır, Lazca Sümercedir”, gibi, dediğim birkaç husus var ki, bu doğrultuda en önemli sohbetimiz Arhavili dostlarımızın köşesinde gerçekleşti. Laz Kültürü üzerinde araştırma yapan Mehmet Ali Kök’ten dinlediklerimle çok önemli ipuçlarına ulaştım. Bazılarını burada paylaşmak istiyorum.
Mitridate’nin Zeugma mozaiklerde yazılı olan adı MOHTİ OĞUZ, “gel” diye çağırdığımız “mehdi” kurtarıcıdır, böyle bir saptamam vardı. Arhave’nin yaşlılarında buna destek olan şöyle bir Şaman ritüeli yaşanırmış. Ormanda seçilen yaşlı bir ağacın etrafını alırlar, “mohti, mohti, mohti…” (gel gel gel) haykırışlarıyla ağacın etrafında dönerlermiş, arkasından “va mohti, va mohti…” (gelmedi, gelmedi, gelmedi…) diye döğünerek dönmeye devam ederlermiş.
Bu önemli şaman ritüeliyle Mohti Oğuz’un Arhave’de birleşmesi benim için çok önemliydi. Çünkü Ari-have, Sümer Tanrıçası Kibele’nin adlarından birini taşıyor; Heva, Hepat, Hube, Opa, Lat. Ayrıca Hopa buraya çok yakındır.
Arhave’nin sahili çok eskiden bataklık sazlıkmış, insanlar yukarı köylerde yaşarmış. Yaşlılar gençlerin sahile gitmelerini istemezmiş, çünkü çok eskiden sahile giden çocuklar geri dönmezler, gemilerle kaçırılırlarmış.
Bu olgu, Ceneviz korsanlarının köle çocuk tacirliğini ve Karagoncolos efsanesini hatırlatıyor. Karagoncolos öyküsü, Hıristiyanlığın doğuşuyla yaşanan, Bazileus ülkesinde erkek çocukların toplanması olayıdır. Efsaneye göre, siyah giysili koncolos (papaz, konsolos!) girdiği evden çığlıklar yükselir, bir erkek çocuk alıp götürürmüş. Evin gelini koncolosun burnuna os…muş. (Bu hareket, “çocuğumu vermiyorum, sıkıysa gel de al”, demektir)
Çocukluğumdan benim de duyduğum çocukları korkutmak için söylenen bir sözü anımsadım; “gece sokağa çıkma, kara koncolos götürür.” Hatta, yaramazlık edip uyumasam ninem “kapat gözlerini yoksa karagoncolos gelir” derdi. Öyle bir ses tonuyla söylerdi ki, sesinden korkardım.
Hopa’nın Petra kalesine ilişkin bir deyim öğrendim. Yaramazlık yapan çocuklara ninesi dermiş ki, “Petra’ya gidesin de gelmeyesin.” Çünkü Petra kalesi öyle yüksekteymiş ki, oraya giden dönemezmiş. Bu kale, VI.Büyük Bedri’nin yaptırdığı kalelerden biridir.
Arhavi’de kendi ineğini kesmezlermiş. İneklerini bırakamadığı için köyden ayrılamayan yaşlılar olurmuş. İnek, eski Oğuz töresinde en değerli hayvandır, aileden biridir.
Seneye Artvin Günlerinde görüşmek dileğiyle…
Mahiye MORGÜL 8.03.2011
Yazarın Tüm Yazıları... - Yazar'a mesaj yaz
-
Yorum Yaz
|
|