Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

YA SONRA......

İlişkiler, birçok evlilikler aşk üstüne başlar. İki tarafta birbirini sever, arzular birlikte olmak için can atarlar ve ilişkiye adım atılmış olur.

Hikaye de böyle başlar aslında; özlerler birbirlerini ayrılarken, buluşacakları saatleri iple çekerler. Dokunmak, hissetmek müthiştir. Erkek kendine inanılmaz iyi bakar. İncedir ruhu, düşünceleri hareketleri. Kırılmasın ister sevdiği kadın, hep mutlu olsun.

Kadın böyle bir erkeği bulduğu için mutlu ve şanslı hisseder kendini.

Etrafındaki arkadaşlarının seneleri devirmiş evliliklerindeki o kötü hava yoktur yaşamında. Bezmişlik, kendini bırakmışlık.

Yıllanmış şarap çok kıymetlidir, değerlidir. Ama yıllanmış ve kanıksanmış evlilikler için öyle söylenemez. Yeknesaklık içinde olmak hayatta en dram vakadır bence.

Sadece evlilik için değil bu düşüncem. Kadın, erkek fark etmez hayata bezgin bakmak bahsettiğim. Yenileyememek kendini, sağlam duramamak hayata karşı çabuk kırılmak, çabuk yorulmak, çabuk pes etmek söylemek istediğim.

Hikaye devam eder; erkek, evinde ağırlarken sevdiği kadını şık sofralar kurar, yemeklerinin lezzeti ile tamamlar masayı. Misler gibi kokar, özenle giyinir.

Sürprizler yapar sevdiğine, seyahatler hazırlar görüntü kusursuzdur.

Kadın şımartılmanın hazzı ile harika günler geçirir. Aynı özenle öpüşmeler, koklaşmalar yaşanır. Büyülü bu atmosfer ikiliyi evliliğe götürür…..

Ya Sonra…………..

Hani derler ya evlilikte keramet vardır…. Aslında keramet filan yoktur.

Birlikte yaşam oldukça zor, karşılıklı sevgi ve saygıyı korumakta bir o kadar yüktür aslında. Özgüvenin olması gerekir başta, hayata bakışın olumlu olması gerekir.

Canım cicim ayları göz açıp kapayana kadar geçer ve yerine kendi egolarının hüküm sürdüğü bir atmosfer çıkar.

Genelde erkekler öncelikle su koyar bu işe; eskisi gibi özen göstermezler, eskisi kadar kendini frenlemezler ve içindeki o mafya tarzı halleri çıkar. Bu yüzyıllardır süren bir hadisedir aslında. Kadında bu bırakmışlığı fark ettikçe ne kadar düzgün durmaya çalışsa da bırakır zamanla.

Çok yakın arkadaşlarımdan biriyle bu konuda konuşurken bana ’’flört ettiğin erkek her zaman evlenmek için doğru erkek olmayabilir’’ demişti. Evet aşık olmak birlikte olmak ileride evlilik hayatında doğru adamdır diye bir kural taşımıyor. Bu sorumluluğu taşıyabilmek ve kendini buna hazır hissetmek ayrı bir durum.

Ama ne olursa olsun hayatınızdaki insan; Yaşam tarzlarının az çok benzediği, espri anlayışının yakın olduğu, hayata bakışının az çok benzer olduğu. Fikirlerine, olaylara bakış açısına güvendiğin, senin fikirlerine saygı duyan, konuşmaktan sıkılmayacağın, birlikte de gülebileceğin, aynı zamanda iyi bir arkadaş olmalı.

Ya Sonra………

Hikaye şekil değiştirir, kadınına yardım eden erkek bir anda elini eteği çeker her şeyden. Onun için en önemli olay ayaklarını uzatıp oturmak eleştirmek, sürekli istemektir aslında. İşinde hep çok yorulur, o hep haklıdır. Olmayan şekilleri kıskanmalar, huzurlu giden ortamı huzursuzluğa çevirmelerde üstüne yoktur adamın.

Ne kurulmuş sofralar ilgisini çeker, ne kapıda onu karşılayan kadını, hele birde çocuk varsa hayatlarında, gürültüsü bile tahammül sınırları içinde değildir. Evde o kadınının kurduğu düzenin farkında bile değildir, kendi dünyasında kendi havasında kendi etrafında döner yaşamı. O adam kadını da eritmeye başlamıştır haliyle.

Ya Sonra……

Ütülü misler kokan gömlekler, dolabında itina ile düzenlenmiş çamaşırlar, misafirlerine özen gösterilen düzenler, her şeyi başarma isteğindeki kadının yorgunluğu, evinde huzur için çabalayan kadın hikayedir onun için. “Kadın değil mi görevi” haline döner. İçinde yaşadığı aile ortamını görmemeye başlar nasıl olsa vardır ya … nasıl olsa onundur ya…

Kadın çalışsa da, evde de olsa durum fark etmez tüm işler kadına aittir ve onlar bu işleri tatlı cadı gibi hallederler.

İçtiği bardağı, çıkardığı çorabı, kullandığı diş macununu olduğu yerde bırakan adam haklıdır zira, kadın yorulmaz, kadın mutsuz olamaz, kadın hep vermek zorundadır.

Gerçektende kadın çok kuvvetlidir birçok şeyde gücü sayesinde atlar ve ileriye bakar erkeğin basit hallerini asla çözemez ama ilgilenmemeyi de başarır. Adam kadını kaybetmiştir. Daha doğrusu kadın adamı bırakmıştır.

Erkek, fark etmez kadının sevgisinin tükendiğinin, enerjisini artık eskisi gibi ona kullanmadığının, güzellikleri onunla paylaşmadığının.

Kadın erkekden uzaklaşır, uzaklaşır…..Tâki kadın bir karar verip o hikayede artık olmak istemediğini söyleyene kadar.

Ya Sonra…..

Hikayenin sonu her birinde farklıdır. Ama özünde hep erkek elinden kayıp gittikten sonra fark eder o kadın onun için yaşamdır aslında.

Ya Sonra…………

Ya Sonra………..

Ya Sonra…………

Mutluluk aslında çok zor değil, basit. Çok ayrı zevkleri, hobileri olan çiftler bile özgüvenleri ile özür dilemeyi gurur yapmadıkça, karşılıklı olarak ilişkilerine özen göstermeyi bırakmadıkça, negafatifi pozitife çevirebildikçe bu devran sürer gider.

Kalpten sevgileri tüketmemek gerekir.


Perrin GÖKDEMİR ÜLKER
11.03.2011

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 




Kadın ve Erkek
 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.