YGS’YE DOKUNAN SİHİRLİ DEĞENEĞİN SAHİBİ MYK’DIR!
YGS sınav kitapçıklarını hazırlayan ÖSYM’ye cadılar bacadan girmiş… Noel baba gibi, öyle mi?
Müjde yeni yıl geldi öyleyse, Hıristiyan bayramı yani... Yoksa 3.bin yılda yeniden mi piyasaya yeni yıl geliyor? İsa geldi müjde!
Kafanız karıştı, baştan alayım.
Merkezi sistem sınavlara bir gizli el dokunuyor. Biz bu eli kimin eli diye arıyoruz, suçluyu bulup hapse atarsak sistem kurtulacakmış gibi, oraya odaklandırılıyoruz. Suçluyu bir türlü bulamıyorlar. Suçlu belli ama hükümet yakalamak istemiyor, gibi düşünceler üretiyoruz.
Bunlar olurken, halkın aklı karıştırılmaya, sınavlara güvensizlik yaratmaya devam ediliyor.
Kolayından, her şeyin altında F tipi çete arıyoruz, böylece suçluyu şıp diye tespit ettiğimiz için rahatlıyoruz. Galiba belki de öyle düşünmemiz isteniyor!
Bu işten kimin kârı var, suçluyu orda aramak, en basit kuraldır, bunu unuttuk.
1995’den beri sınavlara bir şeyler karıştırılıyor, hatırlayın. Tansu Çiller Dünya Ticaret Örgütüyle eğitimin de sektöre devredilmesi üzerine anlaşma yapmıştı. 1999 da Amerikancı olduğunu açık söyleyen YÖK başkanı Kemal Gürüz döneminde soru kitapçıkları çalındı ve sınav ertelendi; ilk dinamit buydu. Bir yandan Dünya Bankasıyla birlikte çalışıp eğitimi Amerikalılara devrederken aynı anda türbanlı-türbansız çatışması yaratarak perdeleme yapan, 1997’nin 28 Şubat’ında sol gösterip sağ vuran, “kesintisiz eğitim” numarasıyla mağdur yaratanlarla paslaşandır. Bakın bugün, türbanlı türbansız bütün gençlerimiz piyasa canavarına teslim edildi; sertifika alınan yer okul değildir, orda isteyen sarık bile örter!
Geçen yıl yapılan KPSS sınavından sonra gözaltına alınanlardan biri ekranda bağırıyordu; “Sorular Fetullah’ın evlerinde veriliyor, orda arayın.” Her kanaldan bu görüntü hafızalara kaydedildi. Ondan sonra her sınav skandalında aklımıza ilk gelen o görüntü oldu. Şartlandırıldık. İstenen buydu gibi.
Birileri dikkatimizi o tarafa yönlendirerek gerçeği bizden uzak tutmayı mı başarıyor?
Tıpkı türban tuzağı gibi, biri onu savunuyor, diğeri ona karşı çıkıyor, ama ikisi birlikte eğitimin piyasalaştırılmasında kol kola yasayı meclisten geçiriyorlar. İkisi de türban üzerinden politika yapıyor, geçirilen yasalarla olan gençlerimize oluyor.
Çünkü; Tansu Çiller’in Dünya Ticaret Örgütüyle yaptığı GATS anlaşmasını biliyorum.
Çünkü; Tayyip Erdoğan’ın Basel 3 Protokolünü biliyorum.
Çünkü Sınav ve Sertifika Piyasası yaratmak için Mesleki Yeterlilik Kurumu Kanunu çıkartanların o günlerde en şiddetli türban tartıştıklarını biliyorum.
Çünkü; Türk diplomalarını kaldırıp yabancı sertifikalara itibar getiren, yabancıları doğrudan Türk devlet memuru yapan 5544 sayılı yasayı 2006 yılında üç partinin (AKP,CHP, MHP) ortak geçirdiklerini biliyorum.
Çünkü; Erdoğan Teziç’in Atatürkçü görünen YÖK tayfasından ve Necdet Sezer’den onaylı bu yasayı Tayyip Erdoğan, Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli’nin ortak geçirdiğini biliyorum.
Çünkü; sınav şirketleri piyasası kurmak üzere Dünya Bankası tarafından görevlendirilmiş On Amerikalının başında olduğu Mesleki Yeterlilik Kurumu adlı bir kurulun sertifikasyon çalışmalarının devam ettiğini biliyorum.
Çünkü; Amerikan sınav şirketleri mevcut merkezi sistem sınavlarımızdan para kazanamıyor. Bu yüzden, eğitimi küresel piyasaya devrederken, önündeki ulusal engelleri temizlemek için, bu sınavları dinamitleyeceklerini, hem de bu yolla sınavlara ve devlete güvensizlik yaratacaklarını biliyorum.
Haberlerde, “güvenli sınav” için reklam gibi demeç veren İTÜ Ulusal Yazılım Sertifikasyon Merkezini duyunca arama motoruna yazıp baktım, ki ne göreyim, İTÜ’de verilmeyen sertifika yok… Uzaktan Eğitim’den, Sürekli Eğitim (çıraklık okulları!) merkezine kadar, bütün mühendislik dersleri paramparça, teknik lise bile değil artık, teknik liseden daha geri, uzaktan sertifikalar veriliyor. Sertifikalı sisteme geçilmiş bile.
Sertifikalı piyasa sisteminde merkezi sınava gerek yoktur!
Önceden herhangi bir bilgi birikimine de, ortaokula da, liseye de gitmeye de gerek yoktur, okur yazar olmak yeter, ki, bu yüzden yakında ilkokul 5-9 yaş arasına inecek, dilediği yaşta parayı veren sertifika almak istediği kursa gider. Ancak bu sertifika “öğrenmişlik” belgesi değildir. Kursta aldığı sertifikanın yeterliğini onaylatmak için ayrıca “sertifika akreditasyonu” dedikleri bir sınava, bir başka şirketin sınavına girmesi gerekecektir… Yani sınav şirketleri piyasasına da vergisini vermesi gerekir.
Deli Dumrul! Köprüden o yana geçenden para alır, aynı yolcu bu yana geçerken bir daha para alır… Bu bir dolaylı anlatımdır, Anadolu bu soyguncuları unutmamıştır. Bu hikâye bizim orda Cenevizli (Ciniboz) köprüleri için halen anlatılır. Cenevizli Yahudi korsanlardan söz ediyorum. Bugün de Küresel Dünya Düzeni dedikleri budur. Kursa girerken para ver, çıkınca yeterliğini ölçtürmeye bir daha para ver!
Ey gençler!
Sınavları kaldırıyorlar, onun için içine türlü çeşitli yollarla mayınlar atıyorlar. Bu iş F tipi çeteyi aşar. O evlerde kalan zavallı gençler de kullanıldıklarını dilerim yakında anlar.
Geriye dönüp 2004’de MEB yetkililerinin söylediklerini yeniden okuyun isterseniz:
“Talep varsa ders var, piyasaya göre eğitim modeline geçiyoruz, anaokulunda İngilizce öğretmek için fakülte diploması gerekmez, bilgiye ulaşmak için fakülte okumak gerekmez, sertifikalı mezuniyet getiriyoruz, küresel rüzgâra karşı durulmaz, dileyen internetten öğrenecek, öğretmenin rolünü kaldırıyoruz, çocuk merkezli eğitime geçiyoruz, çocuğa bilgiye erişim yolunu öğreteceğiz, lisedeki çocuk sadece ders değil öğretmen de seçebilmeli, dilerse bir dersi Ankara’dan diğer dersi İstanbul’daki kurstan alabilmelidir…”
Bu arada, sanırım mühendisliklerin parçalanmış olarak sertifikasyonu MYK tarafından tamamlandı, anlaşılan buna direnen mektepli bir kesim olmadığı için sorunsuz hallettiler. Artık piyasada “kaynak mühendisliği kursu” gibi tuhaf isimlerle yabancı kurslar görmeye başladık. Hık mık eden var ama bütünü göremediklerinden “Hangi yasaya göre böyle bir kurs açılmış acaba” diye merak eden de pek yok.
Ancak, İnanç Sektörü yaratmak o kadar kolay olmayacaktır; birçok ilâhiyatçıyla ve cemaatle çatışmak zorunda kalacaklardır. Sınavları kaldırmanın zorluğu gibi, kaç yılda bitiremediler belli, İlahiyat Fakültelerini kaldırmak da zordur; misket bombalarıyla birçok kere sarsmaları gerekecektir. Halkımızı provokasyonlara karşı uyanık olmaya çağırıyorum.
En temiz yolu, 5544 sayılı On Amerikalının yönettiği Mesleki Yeterlilik Kurumu Yasasını kaldırtmak, onu çıkartan üç partinin milletvekillerinin kapısına gidip oturmak, o kanunu kaldırıncaya kadar kapılarından kalkmamak…
Ey Gençler…
Size, tek hedefiniz bu yasayı kaldırmak olursa kazanırsınız diyorum.
Seçimlerde tek ölçünüz, MYK adlı bu Haçlı Sömürge Yasasını kaldırmaya söz veren bağımsız adaylar olsun, çünkü mevcut partilerin bu sözü vereceklerinden umudum yoktur!
Mahiye MORGÜL 15.04.2011
Yazarın Tüm Yazıları... - Yazar'a mesaj yaz
-
Yorum Yaz
|
|