Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

BAYKAM’A BIÇAKLI SALDIRI ORTAÇAĞA DÖNÜŞ MÜ?

Sevgili Bedri Baykam’a ve sevgili Tuğba Kurtulmuş’a büyük geçmiş olsun.

İstanbul’dayım, Piramit Sanatevine geçmiş olsuna ziyarete gittim. Oradan Maslak Acıbadem Hastanesine geçtim. Odasına kadar çıkamayacağımı biliyordum, ama olsun, yakınlarıyla görüşebilirdim. Öyle de oldu, giriş katından görevliler beni telefonla annesiyle görüştürdüler. Selam ve sevgilerimi, şifa dileklerimi en yakın ulaşabileceğim yerden iletmiş oldum.

Böyle bir saldırının basına aktarıldığı şeklini kendi adıma tatmin edici bulmadım. Saldırganın bizzat kendisi hiç de din adına bu işi yapacak birine benzemiyor, örneğin kıyafetinden, yoksul ailesinden, beş yıldır işsizliğinden pek söz edilmiyor. Sanatevine bir kaç kere çay içmeye gittiğini, orada dergilere ve etkinlik programlarına baktığını pek yazan yok. Yani işsiz bir kişi iki kişiyi birden öldürebilecek kadar kararlı ise, bu işi para almadan yapmaz diye düşünüyorum.

Son haftalarda bir şeylere karşı gerilim yaratıldığını görüyoruz. Kars’taki heykel durduk yerde hedef gösterildi. Onu yıktırma işi uluslararası engele takılmak üzereydi, Bedri Baykam bu konuyu dünyaya duyurdu. Sevgili Bedri Baykam, yıkma kararı verenlere karşı önemli direnç noktası oluşturdu. Geçtiğimiz hafta katıldığı ve yönetimine seçildiği bir Dünya konferansında konuyu gündeme getirdi ve uluslararası sanatçı örgütlerinin dikkatini buna çekti. Hain saldırıyla birlikte bunları düşünmeden edemedim.

Büyük bir savaşın ortasındayız, hızla keskin köşeli taraftar gruplar yaratmak üzere birileri tetiğe basmış gibi iç çatışmalara sürüklendiğimizi görüyorum. Dindar birileri ya mağdur ya saldırgan taraf olarak bir hedef kitle olmaya itilirken, bilimi ve sanatı savunanlar da diğer taraf olarak karşı kitle olmaya doğru itiliyoruz. Sanki bir kişi bireysel kızgınlığıyla cinayet işleyebilirmiş gibi bir hava veriliyor. Unutmayalım ki, ABD’den Müslüman ülkelere karşı açılan açılan üçüncü bin yılın haçlı seferine eşbaşkan olan bir başbakanın yönettiği ülkedeyiz.

Birinci bin yılın Haçlı seferlerinde neler oldu anımsamalıyız, çünkü tekrarını istiyorlar.

Yani Milat’a dönüşü, insanlık tarihini sıfırlamayı istiyorlar. Yani İsa’larına, yani hıristiyanlığı İstanbul’da resmi din ilan etmelerine (331,İzmit), yani gök bilimi yapan, Samanyolunu keşfeden Şamani Sümer Oğuz kültürünü din dışı ilan ederek ortadan kaldırma, din değiştirmeyen şehirlere ticaret ambargosu koyarak teslim almaya zorlama, İstanbul’a girişleri Şamani inanışından vazgeçip Hıristiyanlığı kabul etme şartına bağlama, bilim ve sanat evlerine, heykeltraşları yok etme çağı, yani yüzyıllar süren karanlık çağ, yani Ortaçağa dönüş... Yani Sezar’ın MÖ.70 de, Roma senatosunda çoğunluk oylarla aldığı demokrat karar; Anadolu Başoğuzlu Ordularının beyi VI.Mitri Date’nin (VI.Büyük Bedri) adını, şehirlerini, saraylarını ve atlarını yetiştirdiği ahırları “tarihten ve hafızalardan silme” kararı... Yani Ceneviz Yahudi tefecilerinin Sezar’ın ordularına en büyük sponsor olduğu zaman.

Yani Sezar’ın kararına karşı Çiçeron’un, ‘Anadolu’yu yerle bir etme kararından kimin çıkarı var, ona bakarım’ dediği gibi, ben de Bedri Baykam’ı ortadan kaldırmaktan kimin çıkarı var diye sorarım. Haçlıların yeni maskelerle dolaştığını düşünüyorum.

Haçlılarla savaşırken adları bugün unutulmuş olan, ‘Asılları kesilmiş, nesilleri tükenmiş, kırklara karışmış...’ ulularımıza gönderdiğimiz dualarımızı düşünüyorum...

Roma ve Yunan yağmacılarından topraklarımızı koruyan ulu atalarımıza yaptığımız üç hilalli mermer mezarlarımızı parçalayanları, onlara direnen Oğuz devletlerini; Başoğuzluları, Selevkos, Akmenid, Pers, Sasani, Safevi, Fatimi, Şamanoğulları, Gazneli ve Selçuklu beylerini düşünüyorum.

Heykelleri ve anıt müzeleri parçalanmış kutlu asker Artemisleri, Fırtına abaları, Zeyne abaları, Ayasofya ,Teos, Zağalassos, Cakabey, Kemerhisar, Mezitli, Ulus, Oğuz/Augus Ata bilimevlerini düşünüyorum... Rize kalesinden Roma’ya ganimet götürülen Mitri Date’nin el yazması Lokman Hekim tıp kitabını düşünüyorum. Mimberine 11 yıldızla Samanyolu nakşedilmiş medreselerimizi, Ulu Camilerimizi düşünüyorum...

Bir de Gürcü kral Gopaz’ı düşünüyorum; 405 yılında Hıristiyan olan... Doğu Roma’nın koyduğu yasaklarla, ticaret ambargosundan yoksul düştüklerinde, Galata Yahudi bankerlerinden borç istemeye 405 yılında İstanbul’a Şamani olarak gidip de Hıristiyan olarak dönen kral ... Ülkesine döner dönmez Mitra ve Fırtına aba heykellerini yıktıran kral. Gürcü kralın asıl adı ne idi bilinmez, bu onun sıfatıdır. Heykel yıktırdığı için halkı ona Yobaz demiş olmalı. (Yerel ağızla Gobaz, Yobaz ile sesdeştir.)

Ondan beri Yobazlık heykel yıkmanın adıdır diyebilirim ve yobazlık onun için aynı zamanda Hıristiyan işbirlikçisi olmaktır.

Gürcü halkı elbette Hıristiyan olmamak için direndi, domuz eti yemedi, heykelleri yıkmadı. Ceneviz korsanları Mısır sahillerinden kaçırdığı Kıpti (Garaci) köleleri Gopaz’a sattılar, heykelleri onlara yıktırdılar. Hem de Gopaz’a verdikleri borç parayı köle satışıyla elinden aldılar. Bu sırada Galata’dan bir kısım Cenevizli Yahudi tefeci Tiflis’e yerleşti, ogün bugündür oradadırlar. Onun için ekonomi tarihçileri iyi bilirler ki; Hıristiyanlığın yayılması Yahudi bankerlerin o topraklarda ekonomiyi ele geçirmesidir. O nedenle, halkın cahil kalması, matematik bilmemesi, olan biteni anlamaması, yani cahil bırakılması, sanat ve bilim yapmaması sömürgeleştirmenin ön şartıdır.

Aynı nedenle, bugün ülkemizde sürmekte olan üçüncü bin yılın haçlı seferinde, müfredat kırıcıları ile heykel kırıcılar eş zamanlı çalışma halindedirler.

Bakınız, Sevgili Bedri Baykam’a ve asistanı Tuğba Kurtulmuş’a yapılan vahim saldırı ile aynı günde Tıp Fakültelerinde müfredatların kırılmasına direnen hocalar grevdeydi. Hocalarının okul dışına kaçırtılacağı, birçok dersin hocasız kalacağı, ana ders olan anatomi dersinin seçmeli yapılacağı, üçer aylık sertifikalı kurslarla piyasada parçalı tıp müfredatına geçileceği... Bunlar gündemdedir. Bu sırada ne tesadüftür Kültür Bakanlığının lağvedilmesine doğru adımların atıldığını görüyoruz. Ekleyiniz merkezi sistem sınavların kaldırılmasını, bu tetikleniyor, devlet üniversitelerinin içi boşalacak... Bilim ve sanat kurumları birlikte hedeftedir. Bu kadar tesadüf olabilir mi? Müfredatları kırma işinin başında Mesleki Yeterlilik Kurumu MYK olduğunu, içerisinde on yabancı uzman bulunduğunu hatırlayalım.

Birinci bin yılda Anadolu’da ilk kilisenin yapıldığı şehir Tiflis’ti, ilk din dışı ilan edilerek yıkılan heykel ve bilimevi de Tiflis’teydi. Nasıl oluyorsa, üçüncü bin yılın ilk yıkılan heykeli de buraya çok yakın Kars’tadır. İlk yıkılan Mitra adındaki heykelin simgelediği Şaman Oğuz beyinin Zeugma’daki adı MHTİ OKHUS, Mohti Oğuz okunuşludur. Mitridat hanedanından VI.Bedri’dir. Lazca ünlenişi Mitri (Mitri Date) olup ne tesadüftür ki bugünkü ünlenişiyle Bedri Baykam’ın adaşıdır! Hatta, ‘‘Baykam” soyadında bile, Şam/Kam Bey ses akrabalığı vardır. Böyle isimler, bizim aynı sağduyuyla haçlılara karşı direniş töremizi devam ettirdiğimizin işaretleridir. Dahası, ‘’Bedrin aslanları olmak’’ da aynı direniş kültürümüzden gelir. Bugün, ‘Ben Gürcüyüm’ diyenlerin de, haçlı seferlerinde yemek tarifi alıp verdiklerini söyleyenlerin de, bu direniş mirasımızdan, Bedrin Aslanları olmak ruhundan haberli olduklarını hiç sanmıyorum.

Sevgili Bedri Baykam ve sevgili Tuğba Kurtulmuş, ikinize de büyük geçmiş olsun! Hayata yeniden merhaba dediniz, aramıza hoş geldiniz.

Sizi Türk halkı yüreğinin en sıcak köşesine koydu, orada hızla iyileşeceksiniz. Sizi çok seviyoruz!


Mahiye MORGÜL
21.04.2011

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 



 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.