Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

SARIKEÇİLİ DERELERİN PERVİN ANASI KATAR ETMİŞ MAYAYI

Derelerin sevdalısı iki küçük deve ile birlikte, Mersin, Antalya, Artvin, Trabzon, İstanbul, Giresun ve Kastamonu’dan yola çıktılar, dere olup aktılar, yürüye yürüye ta buralara Ankara’ya kadar geldiler. Gölbaşı’nda durduruldular, Ankara’ya sokulmadılar. “Anadoluyu Vermeceğiz” yazan bir pankart açtılar.
Zor bela çadır kuracak bir arazi buldular, petrole ve restorana yakın bir yer. Bu sefer de her gün öğleden sonra bir posta şiddetli yağmurla bindiriyor.

Ankara’nın kırk ikindi yağmurları böyledir, Nisan’da başlar Mayıs sonuna kadar sürer. Tarlada mukavva üstü naylon eğreti bir tuvalet kurmuşlar, tutmuyor fırtınadan.
Derelerimizi vermemek için bunca zahmet. Bu sefer bu yağmurlar çok fazla eziyetli geçiyor. Çadırların olduğu yere ulaşmak için ise çamur koridorunu, aralıklı tek sıra dizili karolardan zıplayarak aşmak zorundalar. Dize kadar her şey çamura belenmeden mümkün değil.

Öğleden sonra oradaydım. Derelerin Pervin Anası hatırladı beni, ellerindeki tek portatif sandalyeyi uzattı, “Şurada göle karşı otur, birazdan bir dere türküsü başlatırsın, istiyorum” dedi. O artık bir emirdi, kampın komutanı oydu. Odun ateşinde yemek hazırlığı vardı, salata doğranıyordu. Onları seyrediyordum.

Önü açık kıl çadır karşımdaydı. Bu çadırlar dağlarımızda var olduğu sürece Türk’ü tarihten silemeyecekleri üzerine Mustafa Kemal’in bir sözü vardı, anımsamaya çalıştım. İşte, o çadır gelmiş Ankara girişine kurulmuştu, önünde odun ateşi yanıyordu, kazanda yemek pişiyordu ve mayası da katarlanmıştı…

Bu halk ölmez! Bu dereler kurumaz!
Hafta sonu sayıları artıyor, şimdi otuz kişi kadar kalmışlar. Bir hafta için katılıp gidenler oluyor, yeni gelenler oluyor...

Göle doğru eğimli toprak, manzara güzel, etrafta çimenler diz boyu… İki maya mutlu dolaşıyor çimenlerde. Onlar da ne yazık ki çamura belenmiş haldeler, Mersin yaylalarında böyle çamur hiç görmemişlerdir.

Gölbaşı köylüleri mayaları duymuş, yolunu düşüren görmeye geliyor. İyi de, bu devecikler ne için buradalar diye bir merak etseler ya… Çadırdakilere merhaba deyince öğreniyor nedenini. Biri de iki aylık hamile.

Gülüşerek yaklaşanlar, dereler kurumasın diye buralara kadar yürüyerek geldiklerini öğrendikten sonra hüzünle bakıyorlar.

“Bunlar küçük, maya bunlar” dedi Pervin Ana. “Benim adım da Maya” dedim, “Bebeği koruyan demektir.”

“Evet, biz de bunların üzerine sadece bebek koyarız. Maya yük taşımaz, bebek taşır” dedi. Çok şaşırdım. Bebek müziğiyle ilgilenen Pisagor’un kızı da Maya idi. Notlarıma ekledim.

Sarıkeçili Yörüklerin dernek başkanıydı Pervin Çoban, çok misafir ağırlamıştı, belli. “Kaç kişi gelirseniz o kadar sevinirim” diyor, “Bulgurumuz var, şurada kaynatırız.” Ankaralıları bekliyor.

Emniyet otobüsündekilerden gençce olan üç polis yaklaştı, deveyle resim çekmek istiyorlardı. Önlerine dikildi Pervin Ana, izin vermedi, “Bize bu sahibi belirsiz tarlayı bile bin bir zorlukla verdiniz, biz de devemizle resim çekmenize izin vermiyoruz” dedi.
Kıl kara çadırın üstüne branda getirdiler, elbirliğiyle onu gerdiler. Bu akşam yağmur istediği kadar yağsın, artık geçmez. Yağmur oluğunu da eğdirince tamamdı, yüzler güldü.
Mimarlar odasından bir grup ikram yemek getirdi. Önü açık kıl çadırda sohbete geçildi. Bir müzisyen delikanlı önümüz sıra güneşe karşı oturdu, santuru aldı dizlerine, piyanonun atası bu antik İran çalgısından harika ezgiler döktürdü.

Gölün üzerine akşamın gölgeleri düşmeye başladığında, yeni arabalar geldi, onlar park ederken bir grup ayrıldık. Her şey ne kadar da doğayla uyum içindeydi.

Erzurum’da ünlü Tortum şelalesi HES kurbanı oluyormuş, onlar da protestoya geçmiş diye haber geldi. Derler ki, Erzurum halkı çok ağır hareket eder, devlete saygısından kolay kolay diklenmez, eğer ki Erzurum halkı diklenmeye başladıysa bu önemli bir gelişmedir. Hafta sonu Cideli sarı yazmalılar gelecek. Yarın Ulusal Kanal çekime gelecek. Ank
ara Artvinliler Kültür Derneği hep yanlarındadır. Biliyorum ki Av.Remzi Kazmaz gibi daha birçok Rizeli de hep yanlarındadır. Rize derneklerinden ise ortalıkta kimse yok.
Derelerin suyu kurumasın diyedir kavgası bu insanların, kuşların karıncaların adınadır, tohumun, çiçeğin hakkı içindir…İnsanlık içindir!

Ben de beyinlerimize akan bilgi derelerinin kurumaması için direnmeye devam edeceğim, bir gün hiç beklenmeyen bir yerden bir direnme yükselebilir…

Not:
ESKİ KİTAPLARINIZI LÜTFEN KORUMAYA ALINIZ; KİTAPLARI TOPLAYIP YOK EDENLER VAR!


Mahiye MORGÜL
30.05.2011

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 



 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.