Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

GALATA’NIN KÜLAHINDAN

Uzun zamandır yoktu ortalarda. Cama gaga atışından tanıdım keratayı. Başını yana eğmiş, mahcup gözlerle bana bakıyor her zamanki gibi.
Neredesin sen?...

Sahil yolu rüzgarlı yine bu sabah. Lokantalar boş. Bir kaç garson akşamdan kalan masaları toparlıyor. Şöyle elimin tersi ile yerdeki toz toprağı iteleyip burundaki mor kayaya oturduk. İyi ki evde takılmamışız.
Hava pırıl pırıl. Yosun soslu deniz havası doluyor ciğerlerimize. Bizimki yol boyunca suskundu hayret. Çenesi düşüktür ama. Omzumdan etrafı kesiyor. Şehir hayatı yaramamış buna anlaşılan. Demir yolunun oradaki bir gurup kargayla şehirde takılmışlar bunca zamandır. Anlatmaya başladı gıdıklanır gibi poposunu oynata oynata. Sinir olmuş her şeye. Daha doğrusu olmuşlar. Öbürleri de muzdarip sanırım şehir kakofonisinden.

Ne bekliyordunuz dedim kendi kendime. Galata kulesinin tepe külahında takılmışlar. Oradan da Topkapı sarayının çatısına göç. İnsanlarını geçtim kedileri bile bir tuhaf diyor. Arkadan saldırıyormuş bazıları adama sinsice. Suratları da buruşup matlaşmış geniş gölgeli sokaklardan. Tepeden baktın mı her şey öylede net ki diyor. Adamı kandıramıyor diyor aşağısı gibi. Evet hep tepeden bakmalı dostum diyor. Tepeden! Tanrı bize bu kolaylığı vermiş. Tepeden bakmayı nasip etmiş diyor derinden, gönülden…
Ne gördün her yükselişte aşağıda diye sordum kuzguna.
Bir bana birde ufka doğru baktı kehribar gözleriyle.
Sustu bir süre.
Sonra mırıldandı kısıkça…
Acele! Her şey acele!. Acele içindi sanki dedi bütün orada olanlar.
Tuhaftı. Onun uğrunaymış dediğine göre. Sabır taşını alıp atsan tepeden, daha yere varmadan erir gider diyor.
Aşağısı kaynıyormuş adeta.
Yutkundu.
Hiç birimizin inesi bile gelmedi dedi aşağıya. Kuzgunun laflarıyla ben bile ürperdim onca yıllık şehirliliğime rağmen. Gagasını omzuma tıklattı yavaşça. Kulağıma doğru eğilerek, oranın üstü altı farklı dostum dedi. Göğü başka, yeri başka.
Kalbi yok oranın. Doğayı uzaklaştırmışlar aralarından. Küstürmüşler kaza kaza, eze eze.
Bize sorarsan koca bir çöplük gördük orada.
Mecburiyet ve acele. Başka hiçbir şey değil dedi…

Evin yolunu tuttuk yavaşça. Evet yavaşça. Buranın her şeyi bir başka. Duyduğun, işittiğin hatta yediğin. Nede olsa kalbi var. Akşam mangalda balık yapacağız kuzgunun şerefine. Ormanın sağ köşesine uzanan dar yola girdik sohbet ede ede hasret gidererek.
Neşeyle.
Ancak az ötede yolun yarısını kapatan o küstah levhayla karşılaştık birden!
Dura kaldık.
İstila Gökdelenleri inşaat alanı.
Girilmez.!
Eyvah!
Sendemi Foça!


Doğan ÜR
11.07.2011

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 



 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.