Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

BEN YAPABİLDİM…

Yeşili seviyorum, yeşilin huzur rengi olduğu söylenir. Ya huzura ihtiyacım var, ya da huzurun bana. Yeşilin, ağacın yararları saymakla bitmez ama ben biraz farklı bir yanından söz etmek istiyorum.

Siz hiç ağaca çıktınız mı? Ben çocukken çok çıktım. Halamın kocaman bir çiftlik evi vardı. Yaz tatillerinde genelde orada olurdum. Bahçesinde onlarca hatta belki yüzlerce ağaç vardı. Bunlar genelde meyve ağaçlarıydı. Ailemin yanımda olmadığı zamanlarda da kalırdım halamlarda. Zaten kalabalıklardı, dışarıdan da akrabalar misafirler filan oldukça kalabalık olurdu yaz aylarında. Yani herkesin tek tek herkesle ilgilenmesi zordu o kalabalıkta. Kuzenlerim ağaca çıktıklarında ben de çıkmak isterdim. Misafirim bir şey olur diye pek izin vermek istemezlerdi. Ama ben ne yapar ne eder yine de çıkardım. O zamanlar bir yasağı delmek ya da dalından meyve yemekti tek düşüncem.

Şimdi düşünüyorum da sadece bu değilmiş aslında yaptıklarım. Ağaca çıkabilmek başlı başlına bir güven meselesi. Çıkabileceğini kanıtlıyorsun ilk başta. Asıl sonrası daha önemli. Ağacı farklı bir ortam diye düşünürsek, oradaki kararları kendin veriyorsun. Ayağını bastığın ya da elini tuttuğun dalın sağlamlığını senin anlaman gerekiyor. Yukarıya doğdu çıktıkça daha dikkatli olman gerektiğini anlıyorsun, çünkü dallar daha inceliyor. Daldan dala geçerken ulaşmak istediğin hedefe göre ne yapman gerektiğine karar veriyorsun. Bazen bir şeylerden vazgeçip diğerlerini ona tercih ediyorsun. Daha güzel kirazlar ya da grup halince çokça gözüne çarpan dutlar gibi. Evet onları yaşarken hiç farkında olmadığım duyguları da birlikte yaşamışım. Yaşamak dediğimiz şey 2 farklı şeyin bir araya gelmesiymiş. Bunu şimdilerde daha iyi fark ediyorum. Fiziksel yaşadıklarımız ve fiziksel olarak yaşamlarımızdan oluşan duygusal yaşadıklarımız.

Hepimizin ağaca çıkmak dediği o belki de çok ta önemli olmayan, hatta tehlikeli diye izin vermek istemediğimiz, hatta şimdiki şehir hayatlarında imkanını bulamadığımız şey, aslında bana ne kadar çok şey katmış. Şimdi gençlerimizden bir şey yapmalarını istemek pek de kolay değil. Çünkü istediğimiz şey deyim yerindeyse, çocuklarımızın çok da işine gelmiyor. Ama önceki nesiller ‘haydi bir şeftali yiyelim haydi evladım sen toplar mısın ?’ dediğinde bu görev diye değil eğlence gibi algılandığı için çok da sorun olmuyordu. Ama şimdi’haydi evladım bir ekmek alır mısın ?’ dediğimizde çok rahat ‘alamam, marketi ara getirsinler’ cevabını duyabiliyoruz. Sadece görev değil eğlenceyi de yeni nesillerimizle paylaşabilmeliyiz. Meğer ağaç ve yeşillik bu konuda ne çok önemli bir göreve sahipmiş.

Hepimizin hayalleri vardır, ama hayallerimizin hayalleri farklıdır mutlaka. Ben de bahçeli bir evim olsun hayali kuruyorum. Ama zenginlik belirtisi ya da maddi bir kazanç olarak değil. Çocuklarım, ilerde torunlarım, illa akraba olmam gerekmez beni tanıyan, yakınımdaki çocuklar, hatta belki çocuk ruhunu kaybetmeyen büyükler bahçemizdeki ağaçlara çıkabilelim diye, yaşadığım o keyifleri, bende birilerine yaşatabileyim diye. Sağlam dala basmak gerektiğini, kimseden karşılık beklemeden önce kendimize güvenmek gerektiğini, kritik zamanlarda hızlı kararlar alabilmeyi, yaşadığın her neyse sonucunun ne olacağını öngörebilmeyi, aşağıdan bakınca kolay gibi görünen yüksekliğin, yukardan aşağı bakınca farklı olduğunu fark etmeyi, bir ağaç serinliğinin hiç bir yapaylıkla elde edilemeyeceğini en önemlisi de dalından meyve yemenin keyfini yaşamak ve yaşatmak istiyorsanız; bol bol ağaç dikin ve çevrenize ağaç dikmeyi önerin.

Çocuklarınızın, çocuklarımızın kendine güvenen nesiller olmasını istiyorsanız düşer diye endişe etmeyin, bol bol ağaca çıksınlar. Yeter ki çıkabilecekleri ağaçlar olsun. Bunun için bir sosyal etkinlik sayfasında bir etkinlik başlatmıştım. Oldukça da iyi gidiyor, isteyen herkes direk ya da dolaylı olarak ta destek verebilir (facebook - ÇEKİRDEKLER DOĞAYA). Doğada erimeyen poşetlerin içinde uzunca yıllar hapsetmek yerine meyve çekirdeklerimizi ayırıp, fırsat buldukça doğaya iade edelim. Koca bir ağacın tek bir çekirdekten oluştuğunu unutmayalım. Çocuklarımız beton yığınlarının içinde harcayamadıkları enerjileriyle sıkıntılar yaşıyorlar. Oysaki çok kolay çözümler hep doğada. Yapılan parklara bolca meyve ağaçları dikilebilir. Hem kendi nesillerimizi, hem de meyve tohumlarımızın neslini koruyabilmek için aslında çok kolay bir çözüm bu. Şu sıcak yaz günlerinde sokaklarımızın doğal klimaları öyle değerli geliyor ki anlatılır gibi değil.

Sorunlar, aksilikler her zaman olacaktır hayatımızda. Her şeyin dört dörtlük olmasını bekleyemeyiz. Ama çözümlerin doğada var olduğunu unutmayalım. En kolay, en ekonomik, en gerçekçi çözümler hep doğada, aklımızdan çıkarmayalım. Ne kadar doğalsak, ne kadar doğayla yakınsak o kadar insan olduğumuzun bilincinde oluyoruz. çözümlere daha kolay ulaşabiliyoruz. Teknolojiyi, reddetmeden ama doğamızı da bozmadan yardımcı olarak kullanmalıyız. Yaşamımızda doğal olanlardan uzaklaştıkça onunla birlikte pek çok şeyden de uzaklaştığımızı fark etmiyoruz. Oysa ki tek bir şeyin azlığı ya da eksikliği bile bizim pek çok şeyi yaşayamamamıza neden oluyor.

Biz görelim ya da görmeyelim; amaçlarımız uzun vadeli olmalı. Kısa vadeli küçük hesaplarla büyük verimler alamayız. Harika bir doğaya sahibiz, harika bir iklime sahibiz, koruyalım, hatta daha da ötesi, daha yeşil daha ağaç dolu hale getirmeye çalışalım. Çocuklarımıza tek bir çekirdeğin ne kadar değerli olduğunu, okuyup okumayacağı belli olmayan kitaplardan değil kendi ağzımızdan öğretelim. Bizim görevimiz bildiklerimizi yaşadıklarımızı her yolla gelecek nesillerimize öğretebilmek. Bu temmuz sıcağında dileğim, yaşamımız yemyeşil ağaç gölgeli güzelliklerle dolu , mevsim meyvelerinin tadında olsun.


İlknur ERŞAHİN ÇAKICI
12.07.2011

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 



 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.