Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

ULU CAMİLERİMİZİN MİMBERLERİNDEKİ SAMAN YOLU VE YILDIZLAR 1

Gökbilimi yapan Şamani Oğuzlu atalarımızın hatırasıdır bu mimberler. Minber sözcüğünden başlayayım, minber denilmesi kadar mimber denilmesi de doğrudur.

Mim; güneştir, tek olan, mim koyup üzerinde düşünülen. Ber; ışık, fer. MİM-BER Güneş Işığı… Bu mimbere çıkan size verdiği fikirlerle aklınızın ışığını açar… Aslının minber değil, mimber olduğunu düşünüyorum. Eski bir türküde “MEMBERİDİR yallah yallah” der. Türküler sözcüklerin aslını kaybetmezler; member, yani mimber…

Işığın kaynağını ve tüm galaksiyi inceleyen Gök Bilim evleri Anadolu’da yaygınken, buralarda METEOR taşları incelenirken, buraların adına MEDRİ-ESİ denilmesi de doğaldır. Kâbe’nin içerisinde sekiz tane göktaşı varsa, burası bir bilim evi demektir, İslamiyet de bu bilim evlerini yok etmek isteyen Semudi korsanlara karşı bir direniş dinidir. İslam, bilim ve bilimi koruma kültürü iken, bunlarla beraber akla gelmeliyken, bugün neden böyle algılanmıyor? Yoksa Hz.Süleyman’ın asasını kemiren güve yeniden işe mi koyuldu? Ya da bilim evlerimize güveler mi sokuldu?

Bu güveler artık kitapların içinde de dolaşıyor olmalı ki, İslam sembolleri camilerden bile kaldırılırken İslâmiyetle hiç ilgisi olmayan bir takı için kamplara ayrılabilmektedirler. Yeni yapılan camilerde İslam mimarisi diye bir şey kalmamış, kilise mimarisi moda olmuştur. Artık gençlerimiz yeni camilerin kubbesindeki hilalin neden yamuk olduğunu sorgulayamamakta, parasından buğdayın yok edildiğini, bunun ne anlama geldiğini bilmemektedir.

Doğaldır ki kredi kartı kullananlar paramızdaki sembolleri daha çabuk unutmuş olacaktır.

Kâğıt paramıza kaymakta olan yıldızın kuyruğu haline gelmiş hilâl var. Her yerde soruyorum; kâğıt para üzerindeki yamuk hilâli(2005) ve yedigen yapılan şems motifini hiç fark eden yok. Oysa kuyruklu yıldız, “Bir yıldız kaydı, İsa Mesih geldi, müjde” sembolüdür. İngilizler, sömürgeleştirdikleri Müslüman Afrika ülkelerindeki camilerin hilallerini kaymakta olan yıldızın kuyruğu gibi yamuklaştırdılar. Bu ülkelerin resmi dilleri İngilizce oldu, her tarafta Protestan kiliseler açıldı. Eğri hilalin çağrışımı, Anglo Sakson Protestanlığa hizmet eden İslam ülkesi olmaktır.

2005’den itibaren İslam sembolleri camilerden nasıl yok edildi, yeni neslin bunu görmesi kolay değildir. Çünkü postmodern saldırıyla gelen kültür yozlaşması, bu değişiklikleri olağan kabul ettirmeyi hedefliyor.

Ankara Bilkent kavşağında yapılan Ali Doğramacı Camisinin (Resim 1) (2008) ve Karşıyaka Mezarlık Camisinin (Resim 2) (2008) kubbesindeki hilaller fotoğraflarında görüldüğü gibi yamuktur.

Eğri hilal bize İngilizlerin armağan ettiği, Abdülaziz’in padişahlık forsu olarak kullandığı eğri alemi anımsatıyor. Sözkonusu eğri alem halen Ankara TCDD Müzesinde sergilenmektedir.

Ali Doğramacı Camisi yol hizasının altındadır, bu nedenle cemaat kavşakta dur-kalk yapan araçların egzos gazlarına boğulmaktadır. Hatta bu nedenle kubbesindeki sarı kaplama kararmış haldedir. Bu kadar cehalet ile bir üniversite yan yana nasıl olabiliyor, akıl işi değil.
İçindeki avize cemaatin başına değecek kadar aşağıdadır, caminin mihrabı yoktur.
Camiyle birlikte yapılan Havra ve Protestan Kilisesinin cemaatleri yoktur, ama bunlar kültürel erozyon için gereken postmodern görüntüyü vermeye yetmektedir.

Hem ki, bir cami asla yolun altında yapılmamalıdır; ulviliğine kem getirir, onun yeri yolun üst tarafıdır, yukarıda olmalıdır. Ankara’da, en kalabalık semtlerde yolun altındaki mescitler, kaldırımdan fırlamış borudan minareler, pasajın altından hoparlörle ezan okumalar…

Postmodern camiler kervanına bir yenisi 2011 yılında eklenmiş, Ankara Hacı Bayram Camisinde kadınlar mahfili caminin altına açılan yeni bir salona taşınmış, orada mihrap bulunmamakta, imam görünmemekte, imam namaz kıldırırken televizyon ekranından izlenebilmekte, kadınlar ekrana bakarak namaz kılmaktadır. Kadınları kapalı bir bölüme alıp orada televizyon ekranı karşısında namaz kıldırtmak, teknolojiye tapanlar tarikatı mı doğuyor yoksa, gibi tuhaf şeyler akla getirmektedir. Bu yöntem son derece yanlış bir yolun ilk adımı görünmektedir.

Kubbe üzerindeki eğri alemlere bir yenisi daha eklendi; Ankara’da Yenimahalle TOKİ evlerine yapılan (2011, adı yok) caminin küçüklü büyüklü bütün kubbelerinin üzerindeki hilallerin uçları adeta kapalı haldedir.
Değersizleştirmenin sonu nereye varacak? Son haçlı seferini durduran Mustafa Kemal’in ülkesinde, haçlının eş başkanıyla yönetildiğimiz güzelim ülkemizde değerlerimiz bundan sonra nasıl korunacak?
Çok zor… Bilimi korumayanlar kutsallarımızı hiç koruyamazlar.
Haçlı saldırılarından kurtarabildiğimiz Ulu Camilerimize şimdi bir de bu gözle bakalım, mimberlerinde ve mihraplarında Saman Yolu’nun bütün bilge güzelliğini görmeye çalışalım.

1 - Bursa Ulu Cami : (1400)
Mimberin her iki yanına sekiz gezegen resmedilmiştir. 2010 yılında yapılan tadilat sırasında kahverengi camla önü kesilmiş ve görünürlüğü azaltılmıştır.
Bursa Ulu Cami’nin 19.yüzyılda çekilmiş bir fotoğrafında, muhtemelen bir temizlik anı resmedilmiştir. Diğer fotoğrafta şadırvanı görüyoruz. Şadırvanı ve cam kubbesiyle tipik Şaman tedavi merkezidir.

Doğu yüzünde gezegenler, batı yüzünde ise galaksi resmedilmiştir. Gezegenler tek tek seçilebilmektedir. Bu işlemeyi yapan Tebrizli Mehmet ustanın imzası “Devaklı Abdülaziz’in oğlu Mehmet işi (1402)” yazısı oradadır. (Resim 3-4)

2 - Divriği Ulu Cami : (1228-29)
Ahlat'ın yetiştirdiği büyük usta Hürremşah tarafından yapılmıştır.
Darüşşifası da vardır. Kapısında gölge düştüğü zaman ibadet eden adam görüntüye çıkar.
Mihrabında on bir yıldız vardır. Muhtemelen Şamani bilginler on bir gezegen bulmuştu.
MÖ.43’de Romalılarla savaşan Kapadokya Kralı Oğuzeri Dorbey’in parasında da on bir yıldız resmedilmişti. (Resim 5)

4 - Ödemiş Birgi Camii : (1312)
Aydınoğlu Mehmet Bey Camisi olarak bilinir. Tavan ve mimberde kündekâri işçilikle yıldızlar çok belirgindir. Çevresinde Hamam, Medrese ve Türbe vardır. (Resim 6)

5 - Ankara Sultan Alaeddin Camii : (1211-1236)
Kaleiçi’ndedir. Ankara’nın en eski camisi ve medresesidir. Mevcut minaresi 1962 yılında yapılmıştır, daha önce muhtemelen minaresi yoktu.
Mimberinde ve tavan bezemelerinde sekizli yıldızlar vardır. (Resim 7)

3 - Erzurum Ulu Cami : (1072-1228)
Mihrabındaki yıldız sayısı on birdir. Mengücekler dönemi eseridir, diğer adı Atabey Camii’dir. (Fotoğrafına ulaşamadım)

4 - Kırşehir Caka Bey Camii :
Eskiden gökbilimevi olduğu bilinir. Bursa Ulu Camideki gibi, kubbesinde camlı sekizgen tamburu, tam altında şadırvanı vardır.

5 - Van Kızıl Cami : (yapılış tarihi belirsiz)
Tebriz Kapı’dadır. Sinaniye Camii de denir. Sekiz ve beş köşeli yıldızlardan ahşap bezemeleri vardır.

6 – İznik Yeşil Cami : (1378-1391)
Çini işiyle yapılmış olan mihrabında galaksi bezemeler vardır.

7 - Çarşamba Çivisiz Cami : (1195)
Çarşamba’da Göğceli Cami, hiç çivi kullanılmadan yapıldığı için Çivisiz Cami olarak anılır. Kündekâri sanatının doruğunda işçilikle yapılmıştır.
Çivisiz Caminin mihrabında hilal ve hilalin üzerinde on bir yıldız bulunmaktadır. (Resim 8)

8 - Rize Şimşirli (Komez) Cami : (150 yıllık cami) İkizdere Şimşirli cami, ahşap işçiliğin son örneklerindendir.
Köyün eski adı Komez, buranın eskiden ilaç yapılan bir Şaman Oğuz köyü olduğuna işaret eder. Şam-an ile Kum-an sesdeştir.
Kom; ilaç-ruh, iksir anlamındadır. Örneğin Mitridati-kom, VI.Mitridate’nin ilacıdır. İntihar etmek istediğinde zehir içti ölmedi, böylece kendi adıyla tıp tarihine geçen panzehiri bulan Lokman Hekim’dir. Atlarına da panzehir verirdi, Dede Korkut’un anlattığı efsaneleşen Kır at ve Dor at onun iki atıydı. Panzehir kullandığı için kendisi de atları da hiç sarhoş olmazlardı.

Anzer (Hancer) yaylasında 1800 Romalı askere önce delibal tuzağı kuran, bayıldıktan sonra başlarını kesen kadınlar da buralı olmalıdır. Yaptıkları ilaçları Lokman Hekim VI.Bedri’nin defterine yazdıran becerikli Amazon kadınların hepsi de buralarda yaşıyordu. Hıristiyanlığı resmi din kabul eden, din değiştirip Rum olmayanları İstanbul’a sokmayan, Şaman töresini (bilim, müzik, tiyatro, heykel, dans) “din dışı” ilan eden, Roma’nın efendileri, ilaç yapan üç bin kadınımızı büyücü ilan ederek yaktılar. Oğuz halkını bilim yapmamaya ve Hıristiyan olmaya zorladılar… Biz dağları yurt edindik, Ceneviz - Venedik tacirleri sahillerden çocuklarımızı kaçırıp köle satıyordu. Şimdi de Komez gibi eski köy adlarımızı Rumca ilan etmekle meşguller, ne tuhaf…

İşte böyle biz zamanda Ulu Camilerimizdeki yıldızlar, hilaller, güneşler, Saman Yolu bezemeleri bize ışık tutuyor, kim olduğumuzu açık seçik dosta düşmana gösteriyor.

9-Ürgüp Ulu Cami:
Kapısında kocaman bir şems vardır. (Resim 9)

Devamı bir sonraki yazımda….


Mahiye MORGÜL
25.07.2011

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 




Resim 1 - Ali Doğramacı camii

Resim 2 - Karşıyaka Mezarlık Camii

Resim 3 - Bursa Ulu Camii

Resim 4 - Bursa Ulu Camii

Resim 5 - Divriği Ulu Camii

Resim 6 - Ödemiş Birgi Camii

Resim 7 - Ankara Sultan Alaeddin Camii

Resim 8 - Çivisiz Camii

Resim 9 - Ürgüp Ulu Camii
 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.