Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

ESKİ DOST

Derler ya eski dost düşman olmaz diye. Bizim de eski bir dostumuz var: Kitap. Bilgi ve düşüncelerin en keyifli paylaşılabilme yolu kitap okumaktır. Kimileri işten, güçten, koşturmaktan boş zamanı kalıp kitap okuyamadığını söylüyor. Fakat nasıl yemek yemeye ya da dinlenmeye zaman ayırıyorsak, günümüzün belirli saatlerini de kitap okumaya ayırmamız gerekiyor. Günümüzde zamanın hızlanmasıyla ilgili olarak görsel objeler daha ön plana çıkıyor. Duyu organlarımızdan en çok gözümüzü kullanır olduk. Oysaki öğrenmek için, hatta algılarımızın daha açık olabilmesi için duyu organlarımızın tamamını kullanmalıyız.

Bilmiyorum siz bu konuda ne düşünüyorsunuz ama bazılarımız, kitabın basılmaması gerektiğini, çünkü bir tek kitap için bir çok ağaç kesilmesi gerektiğini söylüyorlar. Evet ben de doğa dostu bir insanım. Ağaçların katledilmesine ben de karşıyım. Gereksiz yere kesilen her ağaç benim de canımı acıtıyor. Öte yandan kitabın elektronik ortamda okunması da bana çok sıcak gelmiyor doğrusu. Tam tersi elektronik bir şey zaten bana doğadan oldukça uzak geliyor. Ben kitap okurken kitaba dokunmayı, o kendine has kokusunu duymayı seviyorum. Eskidikçe sayfalarının sarardığını görmekten bile bir keyif duyuyorum. Ve en nihayetinde kitap yeniden doğaya dönüşebilir bir şey. Oysaki elektronik kitabın doğaya dönüşümü diye bir şey söz konusu bile olamaz. Doğaya endeksli düşünürsek, teknolojinin daha zararlı olduğunu düşünüyorum. Üstelik bu her ne kadar gerekli önem verilmiyor olsa da, kütüphane gibi bir kültürü de yok etmek anlamına gelir. Çok yakın bir zamana kadar fotoğraf albümlerimiz vardı. Arada sırada albümleri alır elimize, kimi siyah beyaz, kimi renkli fotoğraflarımıza bakardık gülümseyerek. Şimdi fotoğraflarımız da yavaş yavaş elektronik ortamlarda saklanır oldu. İyi yanları da vardır mutlaka, gelişmeye teknolojiye hayır da demiyoruz, ama bazı kültürlerimizi de yok ettiği gerçeği var karşımızda.

Çocukluğumda çok bayıldığım Ayşegül kitapları vardı. Gerçi hala daha var. Ayşegül kitaplarını okurken, oradaki renkler, kahramanların yaptıkları vs. o kadar çok hoşuma giderdi ki, kendimi de o kahramanlardan biri gibi, öykülerin içinde bulurdum. Sanki okumaz, yaşardım öyküleri. Okumasam bile yatağımın başucunda durması ya da odamın her hangi bir yerinde gözüme çarpması bile hoşuma giderdi. Bu duygunun elektronik kitaplarla çocuklara aynı hisleri verebileceğinden emin değilim doğrusu. Kitap okumak hayal dünyamızın gelişmesi için harika bir yol bence. Film izlemek gibi hazır verilmeyen olgunun kitap sayesinde hayalimizde canlanması harika bir duygudur. Çoğumuz deriz ya kitaplar filmi çekildiğinde hiç de hoş olmamış diye. Aynı kitabı okuyup hepimiz hayalimizde faklı şeyler canlandırırız. Bu özellikle çocukların beyin gelişimi için oldukça önemli.

Peki bu kadar hızlı değişimlerin yaşandığı, görsel objelerin daha çok ön plana çıktığı bir zamanda çocuklarımıza kitap okumayı nasıl sevdirebiliriz. Çocuklarımızın kitapla dost olmalarını nasıl sağlayabiliriz. Bunun en kolay ve en etkili yolunun söyleyerek değil, okuyarak örnek olmak olduğunu düşünüyorum. Sevdiği tarz kitapları kendi harçlıklarıyla almanın heyecanını çocuklarımıza yaşatalım. Kitapçıya birlikte gidelim, biz kendimize göre kitaplara bakarken o da kendine göre kitapları incelesin, baksın, kitaplara dokunsun. Sadece alış-veriş merkezlerinde zaman geçirmeyelim, çocuklarımızı sahaflara kitapçılara da götürelim. Komedi, karikatür, öykü, fantastik vs. ne tür kitaplar seviyor kendi keşfetsin ve kendi harçlığıyla satın alsın. O zaman kitapları çocuklarımıza daha da değerli gelecektir. Daha özenerek saklayacaktır kitabını, belki daha bir keyifle okuyacaktır.

Ben bir sosyal paylaşım sitesinde ‘’Saat 21’de en az 21 dakika kitap okuyalım ‘’ diye bir etkinlik başlattım. İlginizi çeker mi bilmiyorum ama:
https://www.facebook.com/event.php?eid=209297835785246

Bir şey programlandığında ona uymak ve uygulamak daha kolay oluyor. Keşke çok yaygınlaşsa da saat her 21’i gösterdiğinde herkesin aklına kitap okumak gelebilse. Ben 21’de en az 21 dakika okuyorum, ama çocukluğumdan kalma alışkanlığım yatmadan önce de kitap okumayı çok severim. Bakıyorum çocuklarımda kitap okumayı seviyorlar. Çünkü elimize kitap alıp okuyarak teşvik etmek, oku demekten çok daha etkili. Üstelik o zaman ‘madem o kadar iyi sen neden okumuyorsun‘ sözlerine de maruz kalmayacaksınız. Okuyalım ki, okutabilelim. Elektronik çağa ayak uydurmaya çalışırken unutmayalım ‘Eski dost düşman olmaz’…


İlknur ERŞAHİN ÇAKICI
12.08.2011

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 







 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.