Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

İPEK YOLU...?

Düzce’ye geldiğim ilk günlerde tanıdığım, öğrencilerimize çizim dersi veren, Kafkasya’dan göç eden bir ailenin üyesi, öğrenci dostu, babası Merhum Kazım Taymaz Hoca’yı anarak bu konuyu inceleyeceğim. Dünyanın çeşitli yerlerini gezmiş, birikimlerini paylaşmayı seven, öğretme konusunda titiz hocamızı, göreve başladığım ilk günde, ilk dönem mezunu bir arkadaşımızın koridorda ilk dersteki sıkıntısını dile getirmesiyle tanıdım. Sonra yıllar geçti tatlı sohbetleriyle, birkaç yıl sonra da emekli oldu ve ara sıra görüştük. Eşi rahatsızdı, oğlunu kaybetti elim bir kazada ve sonra kendisini kaybettik geçen yıl. Nur içinde yat Kazım Hocam.

Neden andım bu değerli insanı, öğrenci destekçisini derseniz konu başlığı ile ilgili. Düzce’deki ilk bilgiyi ondan aldım. İpek yolunun, Kirazlı köyü isimli yerleşimlerinin yakınından geçtiğini dile getirerek bir gün bana izlerini göstermişti. Sonra pek ilgilenemedim. Şimdilerde önemini bir kez daha anımsayınca paylaşalım istedim. Tarihçi değilim ancak ülkemin konumunun farkındayım. Peyzajın önemli elemanlarının da...

İpek Yolu’nun; Türkiye’de, Kuzeyde: Trabzon, Gümüşhane, Erzurum, Sivas, Tokat, Amasya, Kastamonu, Adapazarı, İzmit, İstanbul, Edirne, Güneyde: Mardin, Diyarbakır, Adıyaman, Malatya, Kahramanmaraş, Kayseri, Nevşehir, Aksaray, Konya, Isparta, Denizli, Antalya merkezlerini izlediği, ayrıca Erzurum, Malatya, Kayseri, Ankara, Bilecik, Bursa, İznik, İzmit, İstanbul güzergahının da kullanıldığı bildirilmekte. Başka nerelerden geçmekte ayrıntılı incelemedim ama Çin (Şian), Moğolistan (Karakurum), Afganistan (Belh), İtalya (Venedik), Türkiye (İstanbul-Konya), Özbekistan, Suriye (Halep)’yi kapsadığı, Osmanlı’ların İstanbul'u alması sonucunda denetimlerine girince, Avrupa'nın yeni ticaret yolları aramasına neden olunduğu, bu yolun öneminin coğrafi keşiflerin sonucunda yok olduğu bilgiler arasında. Ayrıca Kral yolu ve baharat yolundan da söz edilmekte.

Asırlar önce ticari faaliyetlerin arttırılması amacıyla Çin’den başlayan bu yol, topraklarımızdan geçmiş, Avrupa’ya kadar uzanmış, belki bazı yerlerde izleri hala belirgin, ama bazı yerlerde (Düzce, vb) ise silinmiş. Bir zamanlar belgeseller de çekilmişti anımsadığım.

Bugünkü merakım, tarihçilerimiz ve arkeologlarımız hala ilgilenmekteler mi? Üzerindeki kervansaraylar, vb. ne durumda? Onlardan birisini Adana’dayken görmüştüm. Sağlam taş yapılar. Uygunsuz kullanımı vardı ama sonra düzenlenmiş, turizm amaçlı kullanıma açılmıştı yıllar önce. Umarım aynı devam ediyordur, kalanları da geliştirilir.

İpek yolundan otoyola geçiş nasıl olur bilmem ama iki yıldan fazla süredir bir yolun yapımını çok yakından izleme şansına / şanssızlığına (ses, toz, yol değişimi, bozuk zemin, vb.) sahip olunca ve de yumuşak/sulu zeminden geçen bölümü için yapılanları görünce (kat kat dolgu) geçmiş birden gözlerimde canlandı. İpek yolu nasıl açılmıştı? Yer sarsan kocaman araçlar yoktu, insanlar daha mı güçlüydü? vakit daha mı uzundu? sabır daha mı fazlaydı?... sayabiliriz. Doğa ile uyumlu bu yolun yerini, doğayı yutan yollar aldı. Yol konusuna daha önceleri değinmiştim. Burada tekrar etmeyeceğim. Sadece ticari hızımıza uyarak yok olan flora ve faunayı anacağım.

Yine bir merakım ipek yolu kaç yılda açılmıştı? Otoyollar iki-üç yılda ancak asfaltlanabildiğine göre. Kuzeyde yağışın, güneyde sıcağın etkisi altındaki ipek yolu, şimdiki gibi kamyonları, tırları, otobüsleri değil, atlıları, develeri ya da at arabalarını belki çok kez de yayaları uzak yerlere götürmekteydi. Güvenli miydi? Sanmıyorum. Özellikle haydutlukların bol olduğu yerlerde! Burada da eşimin bir görüşünü belirteceğim. “Silah boyutu büyüdükçe medeniyet, kültür azalmakta, silah küçüldükçe ya da yoksa medeniyet, kültür artmakta” diyor. Doğru değil mi doğudan batıya dünyaya bakınca... Umarım silahların konuşmadığı, dilin ya da kalemin en iyi silah olduğu dünyada yaşama şansımız hiç tükenmez.

İpekle eşdeğer her zaman güzel bir dünyada, elemsiz, kedersiz günlere...

17 Ağustos ve 12 Kasım depremleriyle yitirdiklerimizin anısına...

Zorlu yaşamları giderek güçleşen Afrika’lıların geleceğine...


Prof. Dr. Güniz AKINCI KESİM
14.08.2011

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 





 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.