SADECE BAYRAMLAR VE TÖRENLER Mİ BİTİYOR
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı tatile eklendi, fiilen bitti.
Arkasından gelen Kurban Bayramında bizim mahallede şeker toplayan çocuk yoktu. Neredeyse tesadüfen bu yoldan geçen çocukları çevirip şeker verecektim.
İşte arkasından 10 Kasım geldi, tatilciler rehavet içinde dönüş yolunda, çocuklar anma töreni için hazırlık yapamamış durumda. Böyle bir 10 Kasım…
Okula giden çocuklara bu kadar tatil doğru değildir. Gerektiği kadar yaz tatili yaptılar, yeter. Şimdi okul zamanıdır, çocukların zihinsel faaliyeti bu kadar kesintiye uğratılamaz!
Şimdi yeniden okula ve derslere ısınmayla geçecek bir süre daha. Yazıktır çocuklara ve eğitime ayrılan kaynaklara yazıktır.
İster milli bayram olsun ister dini bayram olsun, bayram demek yakınlaşmak demektir, birbirine gönül bağını tazelemek demektir, büyüğe saygı küçüğe sevgi demektir, komşuluk akrabalık kardeşlik dostluk tazelemektir. Bayram, kaynaşmak millet olmaktır. Tatil bayramına çevrildi bütün bayramlar, bitti bütün kavramlar.
Yeni diye getirilmekte olan eğitim modelinde çocuklarımızı neler bekliyor, aileler habersizdir. Kaynaşmak, arkadaş olmak diye bir şey artık hiç olmayacak.
Yarınki nesillerimiz birbirine selam bile veremeyecek, değil bayramlaşmak.
Çünkü; getirilen 12 yıllık Temel Eğitim programında 1.kademe 5-9 yaş arası Anaokulu'ndan sonra aynı sınıfta okuyan ve bir dersi aynı öğretmenden almış olan hiç bir çocuk kalmayacak!
Çocuklarımız atomize parçalanıyor! Sınıf arkadaşı diye bir şey olmayacak.
Her saat bir başka sınıfta o dersi seçmiş olan başka sınıflardan gelen çocuklarla oturulacak. Bu durum şu anda üniversitelerde var. Teneffüsleri yetmiyor öteki dershaneye derse yetişmeye, değil merhaba edecek arkadaşlık zamanı bulsunlar.
Temel Eğitim 2.kademe olarak gelecek olan 10-16 yaş arasında, bugünkü 4.sınıftan itibaren, birbiriyle arkadaş olan iki çocuk kalmayacak, çocuğun belli bir sınıf odası olmayacak, her saat bir başka sınıfa koşturacaklar. Akşama kadar sekiz saat zorunlu ders olarak görünecek ama, çocuk seçmediği dersleri alamayacağı için okulda boş bekleme saatleri olacak. Çok sayıda seçmeli ders boşuna konmadı, ancak bunlar kulüp faaliyeti şeklinde parasını veren çocuklarla olacak.
İşte o boş bekleme saatleri zurnanın zırt dediği yerdir. Çocuk almak istediği halde alamayacağı derslerde boş oturacak, tabii ki çocuktur oturmayacak ve kendini ikinci sınıf hissetmeye başlayarak saldırganlaşacak. Arkadaşlıkları orada bitecek. Okul sosyalleşme yeri değil asosyalleşme yeri olacak. Hatta ABD’deki gibi okul dışına itilen çocukların okulu taşlamasına, hatta okul çıkışı çete kavgalarına tanık olacağız.
Zorunlu eğitim 12 yıl, ama 12 yıl boyunca her çocuk kaç saat eğitim dışında kalacak bunu kimse hesaplamıyor! Sadece parası olan aileler talep ettikleri kadar ders saatini doldurabilecek. Elbette özel okula gidenler için böyle değil, bu anlattığımız halk okulları için.
Bizim milli ve dini bayramlarda bugüne kadar yakınlaştırdığımız halk çocukları bundan sonra okulda ayrışmaya başlayacak.
Bu model piyasacı eğitim modelidir, halkçı eğitim değildir. Toplumu kaynaştırmak, güçlü arkadaşlık bağları kurmak, piyasacı eğitimin yapacağı işler değildir.
Bu eğitim modelini bize 2006-5544 sayılı yasayla getirdiklerini bilelim ve bu yasayı kaldırması için bütün milletvekillerine mektuplar gönderelim, kapılarına kadar gidelim.
Kararnameyle getirilen yeni daireler o yasanın ahtapot kollarıdır. Milli Eğitim Bakanlığı, 5544 sayılı yasayla lağvedilmekte, çocuklarımızın yalnızlaştırıldığı, birbiriyle kavgalı hale getirildiği, hatta suça itildiği ucube bir kurum haline getirilmektedir.
Yurt dışından Protestan İngilizce anaokulu öğretmeni getirilmesi de bu yasanın hükmüdür. Çocuklarımız hiçbir derste öğretmeniyle bile kaynaşacak kadar beraber olamazken bir yabancı öğretmenle 5 yıl birlikte olacak, bakar mısınız?
Görüldüğü gibi, artık sadece bayramlar ve törenler bitmiyor, çocuklarımızı atomize parçalıyorlar, kaynaşmış millet olmuş kitlemiz bitiyor.
Bu yasayı geçirenler 10 Kasım’da Atatürk’ün yüzüne nasıl bakacak?
Ya siz, bu yasaya sessiz kalanlar, çocuklarınızın yüzüne nasıl bakacaksınız?
Halktan gizli geçirilmiş böyle bir yasayı bugün kaldırmak için siz kılınızı kıpırdatmazsanız, yarın yavrularınız onu kaldırmak için ne yapacak?
Çocuklarımız bir araya gelemeyen bireylerden oluşan bir sürü haline geldiklerinde onlar başlarına gelen bu felaketi nasıl bertaraf edebilirler, lütfen cevap verir misiniz?
Sabah Ankara Anıtkabir’e akacak, gözlerimiz bulanık, içimiz daha buruk. Ya sonra, ertesi gün ne yapacağız, bu önemli.
Herkes kendine “Ben ne yapabilirim?”, bunu sormalı artık!
Mahiye MORGÜL 10.11.2011
Yazarın Tüm Yazıları... - Yazar'a mesaj yaz
-
Yorum Yaz
|
|